Paylaş
Türk dizileri için, bu ülkelerde ayrı bir Türk dizileri kanalı olduğu gibi, Lübnan ve Abu Dabi televizyonları, ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisini ‘Sultan’ adıyla hafta tatili cuma günleri prime time’da yayınlamaktadır. Tabii uyduyla muhafazakâr (sadece devlet) Suudi Arabistan dahil, tüm Arap ülkelerinden izlenmektedir. Caddeler reklam bilbortları, Hürrem Sultan’ın (Avrupa Roxelan der) fotoğraflarıyla donatılmıştır.
Benim seyrettiğim Sultan dizisi, Hürrem ve Süleyman’ın çok açık dekolte, çıplak sevişme sahneleriyle doludur. Diğer kızlar da öyle!... Türkiye’ye her gelişimde hanıma, “Dubai ile sizin diziler çok farklı” derdim. Özellikle Arap kadınları, bugün bile harem olayını yaşamak zorunda oldukları için diziye ilgi duyuyorlar.
Başbakan’ın son çıkışı haklıdır. Bu dizi, Osmanlı âlemindeki ülkelerde Kanuni’den beklenen, cihan hükümdarı fikrini yok etmekte, onu seks âleminde göstererek küçük göstermektedir.
Osmanlı coğrafyasındaki erkeklerin beklentisi, Türk’ü sevmeseler de ‘Soleiman Magnificient’la (Avrupa’nın verdiğ isim) gururlanmak istemektir. Başta Mekke ve Arap ülkeleri, Kanuni Süleyman’ın eserleriyle doludur. Buradaki ‘hata’, yapımcının paraya tamah ederek cephedeki çekimler yerine, daha kolay ofis çekimlerine ağırlık vermesi ve hilafı hakikat olarak Kanuni’ye, dizide rol verdiği artistlere seksi roller uydurmasıdır. (Aslında yapımcı, bunun bir kurgu olduğunu zaten baştan belirtmişti. Y.B.)
Bu demektedir ki izleyici, ucuz ve para için yapılan oyunları yutmuştur.
Yapımcının ve izleyicinin, gerçeği görmesi için hemen yanındaki (Digi Türk 192), Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın anlatıcı olduğu, aynı saatte yayınlanan ‘TRT Belgesel’ kanalındaki, Kanuni Süleyman’ın seferleri ile ilgili muhteşem belgeselini seyretmesini salık veririm. Kanuni Sultan Süleyman para için, gerçek olmayan senaryolarla küçük düşürülemez. Hiç olmazsa senarist ve okuyucu ‘Mufassal Osmanlı Tarihi’ni okursa, Kanuni’nin günlük hayatını saat saat görür. Böylece okuyucu TV kanallarının tek yanlı yönlendirilmesinden kurtulup, kendisi gerçeği bulmuş olur. Kaldı ki Harem, Osmanlı döneminde her erkeğin özel yaşantısıdır; en az 4 kadınla evlenir, ‘imkânları’ ölçüsünde cariyeler alırdı. Türk kadınlarının, harem uygulamasını kaldıran Atatürk’e şükran borcu vardır.
GÜNÜN SÖZÜ
“Arhi andra diknisi/İktidarda kimin olduğunu, iktidara gelince anlarsın!”
(Yunan atasözü)
Boşanma tuzaklarına dikkat!
SON dönemde bize yöneltilen sorulardan dikkatimizi çeken en önemli konu başlığı ‘boşanma tuzakları’ oldu.
Peki boşanma tuzağı nedir?
Eşlerden biri diğerinden boşanmak ister. Ancak ortada boşanabilmesi için geçerli bir boşanma sebebi yoktur. İşte bu eksikliği gidermek ve boşanmak isteyen eşin açacağı boşanma davasında kendini haklı çıkarabilmek amacıyla delil oluşturulması planlanır ve uygulanır.
Hem de ne deliller!...
Gizlice bir fotoğraf veya video görüntüsü çekilir ya da bunlar üzerinde oynamalar yapılır. Sonrasında söz konusu materyaller boşanma dosyasında delil olarak kullanılır.
Bir hanımın nasıl mağdur edildiğini bizzat dinledik, yanında avukatı da vardı.
Tuzak kuran eş bunu neden yapmaktadır?
İki sebebi var. Birincisi tuzak kurmak isteyen eşin diğerinden boşanmak istemesidir. Eğer eşlerden birinin elinde geçerli olabilecek bir boşanma sebebi yoksa maalesef bu çirkin yola girilebilmektedir.
Bir diğer az bilinen sebep ise boşanma davasında kusurlu eşin zina yaptığı tespit edilirse, zina yapan eş, mal rejimi davasında ya yasal hakkından indirim yapılarak daha azını alacak veya hiçbir mal alamama durumuyla karşılaşabilecektir.
Medeni Kanunu’nun 236. maddesinin 2. fıkrasında bu durum düzenlenmiştir. Eğer Aile Mahkemesi tuzağa düşürülen eşin zina yaptığını kabul ederse, bu eş mal rejimi davasının sonunda belki de hiçbir mal alamayacaktır.
Müvekkillerimin yaşadıkları olaylardan ve medyada yer alan haberlerden boşanma tuzaklarına dayanarak pek çok boşanma davasının açıldığını gözlemlemekteyim.
Bu konuda öncelikle Adalet Bakanlığı’na ve Aile Bakanlığı’na çok önemli görevler düşmektedir. Ceza Kanunu’nda yapılacak değişiklikle boşanma tuzaklarına karşı ağır yaptırımlar getirilmelidir. Bu cezalar hakkında erteleme kararı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilememelidir.
Fazıl Say’dan bir rica
ALMANYA’daki çabalarınız ve sanat gücünüzle binlerce Alman’ın gönlünü fethettiğinizi gururla izleriz. Müziği sadece sanat olarak görmeyen ve gerektiğinde toplumsal ve sosyal olaylara da eğilen farklılığınızdan ötürü de sizleri ayrıca tebrik ediyorum. Bu vesileyle izninizle, bir konuyu sizlerle paylaşmak isterim. Bildiğiniz gibi, ‘Balkan ve Rumeli Türkleri’nin yerlerinden yurtlarından edilişinin, baskı ve acılara maruz kalışının bu sene 100. yılı... Yani, üyesi olduğum Balkan Rumeli Türkleri, 2012’de bu yüzyıllık acıyı bir kez daha yaşadı.
Sizin gibi bir ustanın toplumsal duyarlılığından hareketle, Balkan Rumeli Türklerinin acısına senfonik bir dille yeni bir pencere açabileceğinize inanıyoruz. Böylesi bir çalışma ve jestiniz, Türkiye’deki nüfusunu 25 milyon civarında olduğunu tahmin ettiğimiz Balkan Rumeli kökenli insanların gönlünü fethedecektir. Bununla da kalmayıp, Balkan ülkeleri ve Batı dünyasında da böylesi bir eser, önemli bir yer tutacaktır.
Frankfurt konserinizde, Türk çalgılarıyla senfonilere getirdiğiniz yeni soluk ve güçlü tınılar kadar, Balkanlar’a özgü enstrümanlar ve sesler de böylesi bir olası esere, ancak sizin hissiyatınızla can verebilir.
Bu konuda oldukça heyecanlı olduğumuzu bildirir, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Hüseyin ADALI-Avrupa Balkan ve Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı
Paylaş