Paylaş
Hukuk devletinde bu iki erkin demokratik hukuk bakımından çözüm üretme sürecinin dışında kalması, toplumsal barış bakımından ciddi bir tehlike potansiyeli taşıyor.
Sorun Olağanüstü halin kalıcı hale gelmesi ve bu dönem kararnamelerinin torba yasalara benzetilmesinden kaynaklanıyor.
Ortaya çıkan manzara, gerek dokunulmazlıkların kaldırılmasında gerekse Olağanüstü hal ve ilgili kararnamelerin istihsalinde, muhalefetin ciddi bir değerlendirme hatasına düştüğünü göstermektedir.
Bugün eğer, Anayasa Mahkemesi demokratik anayasal düzenin geleceği bakımından açık bir yoklukla malul 696 sayılı Kararname konusunda, denetim yetkisinden sarfınazar ederse, yürütmenin yasama organını devre dışı bırakma eyleminde iştirak halinde sorumlu olacaktır.
Anayasa’nın öngördüğü kuvvetler ayrılığı, yürütmenin Olağanüstü hal kararnamelerini konu ve süre bakımından istismar etmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin de bu durumu denetim alanının dışında varsayması ile ağır biçimde ihlal edilmiş olacaktır.
Yürütme/yasama çoğunluğunun, anayasal yargı himayesinde görüntü vermesi, rejimin geleceğini onarılmaz boyutlarda tartışılır hale getirebilir.
Anayasa Mahkemesi tarihi bir sorumluluk ile karşı karşıyadır.
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye bilim ve uygarlık yolunda ortak değerlerine tekrar dönecektir, bundan hiç şüphe edilmemelidir.”
Oktay EKŞİ
KILIÇDAROĞLU’NU BİR TEK SARIYER ÖRGÜTÜ DİNLEDİ
İSTANBUL’DA KADININ YERİ YOK
CHP Sarıyer Belediye ve İBB Meclis üyesi Ali Rıza Yılmaz ilçe seçimleriyle ilgili bir açıklama yaparak, ilçe başkanı seçilen meclis üyesi Sevim Yalınkılıç için şunları söyledi: “Sayın Yalınkılıç çalışkan bir arkadaşımızdır. Balkan kökenlidir; CHP parti okulunda eğitmenlik yapmıştır; geçen önseçimde en yüksek oyu alarak birinci çıkan bir isimdir. Bu kez kendisini üç ay öncesinden ikna ederek adaylığını sağladık. Dıştan kimsenin müdahalesi olmamıştır. Sarıyer’de kimsenin adamı değildir. Genel Başkanımızın ‘Kadın aday seçin’ talimatını uygulayan tek örgüt Sarıyer olmuştur. Meltem Pir, aday olması için bazı kişiler çaba göstermiş ancak kongreden bir gün önce aday olmayacağını duyurmuştur.”
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Genel Başkan’a bağlılığını yineleyerek “Gerçekdışı haberlerle kara propaganda yapılıyor; Genel Başkan ve Genel Merkez ile aramızı açmayı amaçlayan beyhude ve kötü niyetli çabalara kalkışmak kimsenin haddi de değildir, işi de olmamalıdır” diye açıklama yaptı.
HÜSEYİN SAĞ’I YEDİLER
CHP İBB ve Kadıköy belediye meclis üyesi Hüseyin Sağ’ın il delegesi olamaması örgütte tepki uyandırdı. ‘İstanbul’da imar rantının gündemini yaratan partili’ olarak ulusal basında gündemden düşmeyen Hüseyin Sağ’ın listeden adının silinmesinde Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’nun etkin olduğu öne sürüldü.
Bir önceki dönemde de Sağ’ın İBB meclis adaylığı Selami Öztürk ve Algan Hacaloğlu tarafından engellenmişti.
Genel Merkez’den bir yönetici bize açık açık şunları söyledi:
“Hüseyin partiler üstü bir adamdır, halkın vicdanıdır. Kendisine yapılan kumpasların hesabını her zaman kendilerinden soracaktır. O dayak yedi, ama kimseye boyun eğmedi. Nerede liyakat, nerede hak, hukuk, emek... Aykurt Nuhoğlu kendisini rakip olarak mı görüyor? Ama biz Hüseyin’i bu kez Parlamento’ya götürmek isteriz. Onun için çalışacağız.”
KADIKÖY’DE SEÇTİRMEDİLER
Kadıköy İlçe Kongresi’nde de ilginç manzaralar yaşandı. İlçe Başkanı Ali Narin ilçe başkanlığını yeniden kazandı ancak il delegesi olamadı. Belediye başkanları ilçelerde ilk sıralarda yer alırken, 45 delegeden 40’ncı sıradan girebildi Aykurt Nuhoğlu yani ağır çizik yedi. Örgütte gençlerle yönetim de ters düştü. Gençlik kollarından kimse yönetimde yer almadı. Hani gençlerin önü açılacaktı? Kadıköy örgütünde kadınlar yok sayıldı. Kadın aday adayı Belgin Gülbağçalar, engellenerek yeterli imzayı toplayıp aday olamadı.
İstanbul’da ikinci kadın başkan Silivri’de yer alıyor. Suna Göçengil 6 aylık atama sürecinden sonra ikinci kez kongreyi kazanarak güven tazeledi.
GÜNÜMÜZÜN UNUTULAN KAVRAMI: VEFA
VEFA, kişiler arasında olması gerektiği gibi toplumsal ilişkilerde ve yaşanılan ülkeye karşı da duyulması gereken bir değerdir. Unutulmaması gereken şey, aslında vefasız başarının asla kalıcı olmayacağıdır. Büyük şair Fuzuli’nin vefa konusundaki bir beyti şöyle: “Vefa bir kimseden kim istedim ondan cefa gördüm” (Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm. Kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm) diyor.
Prof. Dr. Mehmet PALA
ERKEK YURTLARINDA KADIN PERSONEL OLMALI
ERKEK öğrenci yurtlarındaki taciz ve tecavüz olaylarını bir anne olarak üzüntü ve öfkeyle lanetliyorum. Bunu önlemenin birincil yolu, erkek öğrenci yurtlarında erkek öğretmen ve hizmetlilerin çalıştırılmamasıdır. Erkek öğrencilerin anne şefkatiyle, mutlu, güvenli ve sağlıklı bir şekilde bu yurtlarda barınmasını sağlamak için belirli yaşa gelmiş (35-40 olabilir) kadın öğretmen ve hizmetliler görevlendirilmelidir. Tuğba KORLU
“696 sayılı khk derhal geri çekilmelidir”
TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Feyzioğlu başkanlığında Ankara’da olağanüstü toplanan baro başkanları yayınladıkları sonuç bildirgesinde 696 sayılı OHAL KHK’sı ile milli iradenin bir kez daha yok sayıldığını kaydederek, “OHAL derhal kaldırılmalıdır, 696 sayılı KHK derhal geri çekilmelidir” dedi.
Bildirgede, “Anayasa ihlallerinden bile daha vahim olanı, 696 sayılı KHK’nın insanların yaşamlarını tehlikeye atan bir sorumsuzluk maddesi içermesidir” denilerek böyle bir düzenlemenin kanunla dahi yapılamayacağı vurgulandı.
Sonuç bildirgesinin sonunda şöyle deniliyor:
- OHAL derhal kaldırılmalıdır.
- 696 Sayılı KHK derhal geri çekmelidir.
- Tatilde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi derhal toplanmalıdır. Konuyu, milli bir mesele olarak ele almalıdır.
- Anayasa Mahkemesi yirmi altı yıllık içtihadını hatırlamalı, hukuk devletine sahip çıkmalı ve OHAL ile ilgili hiçbir hüküm içermeyen bu KHK’yı derhal incelemelidir.
- Türk Milleti’nin doğru bilgilendirildiği taktirde sağduyusunun galip geleceğine güveniyoruz.
- Milletimizin, hukukun evrenselleşmiş kurallarının sağladığı güven içerisinde birlik ve beraberlik halinde, huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi adına sürecin takipçisi olacağımızı, halkımızı kimseden çekinmeden bilgilendirmeye devam edeceğimizi vatandaşlarımıza taahhüt ediyoruz.
1,5 yılda 29 OHAL KHK’sı yayınlandı
15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında ilân olunan OHAL ve bu ortamın kurallarını oluşturan KHK’lar yaklaşık 1,5 yıldır varlıklarını en etkin şekilde sürdürmektedir.
Bugüne değin, 29 OHAL KHK’sı yayınlanmıştır.
Anayasanın 121. maddesine ve 2935 sayılı yasaya göre ‘olağanüstü halin gerekli kılıdığı konularda’ KHK çıkartılabilecektir. Anayasanın 15. Maddesi uyarınca da OHAL’de alınacak önlemler, uluslararası hukuktan doğan hakları ihlal edemez.
15 Temmuz’dan bu yana çıkartılan KHK’larda, yukarıda belirttiğimiz meşruiyet kurallarına çoğu kez uyulmamışdır.
Son yayınlanan 696 sayılı KHK’da, aynı aykılıklar çok sakıncalı boyutta birkez daha ortaya çıkmaktadır.
Resmi bir sıfat veya görevi olmayan kişilerin; 15.07.2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamındaki hareketlerinden hiçbir sorumluluklarının doğmayacağı düzenlenmiştir.
Suç oluşturan eylemde Bulunan kişinin sorumlu tutulmayarak cezasızlıkla korunması, hukukla bağdaştırılamaz. OHAL KHK’sıyla af getirilemez.
Aynı KHK ile tutuklulara tek tip giysi koşulu çağdışıdır. Eşitlik ilkesine ve masumiyet karinesine aykırıdır.
Yürürlüğe konulan son KHK’larla, 135 Yasa Maddesi değiştirilmişdir.
Bu uygulamalarla; OHAL’in gerekçeksine aykırı davranılmakta, Hukuki KHK kapsamı aşılmakta, Parlemento işlevsizleştirilmektedir.
- Ülke biran önce O HAL’den çıkıp Olağan koşullara dönmelidir.
-Anayasa Mahkemesi , O HAL amacını aşan KHK’lar hakkında yasal denetimini yapmalıdır.
Türkiye ve Halkımız Demokrasinin Tüm Kurum ve Kurallarının işleyişine layıktır.
Yaşar ÇATAK-Türk Hukuk Kurumu Başkanı
Cumhuriyet davası siyasallaştırılmıştır
CUMHURİYET çalışanlarının yargılandığı davada; siyasi değerlendirmeler yapıldığı gerekçesi ile, savunma hakkına açık biçimde müdahale edilmiş... TCK madde 128; iddia ve savunma dokunulmazlığını düzenlemekte olup; ...somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulmasıı halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnad ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir...” hükmünü amirdir.
Cumhuriyet davası sürecinde, iktidar yetkilileri, yargı konusu olay ve sanıklar ile ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunmuş, eylemin muhatabı olduğu iddiası ile yargı sürecini de dolaylı olarak, bir ölçüde siyasallaştırmıştır.
Durum böyle olunca, sanıkların, savunmalarında siyasal eleştirilerde bulunmalarının, savunma hakkı kapsamında mütalaa edilmesi, adil yargılanma hakkı bakımından bir zorunluluktur.
Siyasallaşmış bir davada, siyasi eleştiri yapılması nedeniyle savunma hakkının, kesintiye uğratılması, “ihsas-ı rey“ olma tehlikesi taşır ve yargının tarafsızlığı ilkesinin ihlali gündeme gelir.
Şerefe karşı suç teşkil etmeyen, iktidar kullanım biçimi üzerine yapılacak eleştirilerin dozu hakkında, yargının takdir hakkı yoktur. Kabul edilen iddianame konusu suç bir insan hayatını bitirebilecek boyutta bir müeyyideye karşılık gelmekte olup, velev ki, “siyasal eleştirinin olması” nedeniylesavunma hakkı, ihmal edilemez.
H.DERİN
Paylaş