Paylaş
TÜRKİYE Araştırmalar Merkezi'nin yaptığı araştırmalara göre, Türkler yabancı düşmanlığından tedirginler. Almanya'daki ırkçıların sayısının şimdilik 60-80 bin arasında olduğu söyleniyor. Almanya, ırkçı faaliyetlere karşı ne ölçüde etkili ve nasıl bir mücadele yapıyor? Almanya Milliyetçi Partisi'nin (NPD) kapatılıp kapatılmaması düşünülüyor mu?
TAM Direktörü Faruk Şen'le Almanya'daki Türkleri konuşuyoruz.
‘‘Esas korkutucu olan Almanya'daki kayıtlı aşırı sağcıların yanı sıra gizli yabancı düşmanlığı yapanların sayılarının son zamanlarda çok fazla artmış olması. Yabancılara yapılan saldırılara karşı sokaktaki Almanlar, çoğu zaman çekimser kalmakta ve bazılarının da bu olaylar hoşuna gitmektedir. Gizli ırkçılık, Almanya için büyük bir tehlikedir. Özellikle ekonominin geliştiği, büyüme hızının 3.3'e çıktığı, 800 bin işsiz sayısının azaldığı bu aylarda artan gizli ırkçılık ve yabancılara saldırılar Alman demokrasisi için de ciddi bir sorun olmaya başlamıştır.’’
NPD'yi kapatmak zor
Türkiye'de RP'nin kapatılması gibi Almanya'da da bir partinin kapatılması gündeme gelebilir mi?
- Almanya'da kanunlara ters düşen, Anayasa'ya aykırı hareket eden her parti Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılabilir. Bunun Alman tarihinde çok örnekleri vardır. Kapatılma ne getirir, ne götürür, onun üzerinde düşünmekte yarar var.
Ama kapatılması için değişik görüşler ileri sürüldüğü gibi, bunun aksini savunan güçler de var.
- Belirli partiler ve toplumdaki belirli kitle örgütleri, kapatılmanın bir çözüm olmayacağından hareket ediyorlar. NPD'nin yeraltında faaliyetlerine devam edeceği ve gençlerin daha fazla ilgisini çekeceği görüşleri de tartışılıyor. Bence kapatılmasının Alman demokrasisi açısından Almanya'daki yabancılara ve dış dünyaya karşı sembolik bir önemi var. Şiddeti teşvik eden, yabancıları tehdit eden bir partinin gelişmiş Alman demokrasisinde yeri olmaması lazım...''
Emekliler de dönmüyor
Türklerin artık misafir işçilikten öte kalıcı, yerleşik düzene geçtikleri gerçeği ortaya çıktı. Emekliler bile Türkiye'ye dönmüyor.
- 1999 yılı sonuna kadar Almanya'da 320 bin Türk, Alman vatandaşlığına geçti, Türkiye'ye dönenlerin sayısı yılda 20 bini geçmiyor. Son zamanlarda Türk dernekleri İslami mezarlıklar istiyor, gençler geleceklerini tamamıyla Almanya'da görüyorlar. Yeni vatandaşlık yasası, vatandaşlarımızın isteklerine tam anlamıyla cevap vermiyor. Vatandaşlıktan çıkmadan Alman vatandaşlığına geçme konusunda Almanya'nın önümüzdeki yıllarda somut adımlar atması gerekiyor. Buradaki insanlarımız kendi vatandaşlıklarını kaybetmeden içinde yaşadıkları ülkenin vatandaşlığını almak istiyorlar. Almanya'da politikanın bu istemi göz önüne almasında büyük yarar var.
Pembe kart uygulamasından buradaki vatandaşlarımızın tedirgin olduklarını, Türkiye'de gerekli resmi işlemlerde zorluk çıkartıldığını söylüyorlar.
- Bu konuda vatandaşlarımız yüzde yüz haklı. Türkiye'de tapu, nüfus, merkez bankası, belediyeler ve bankalar pembe kartı bir türlü kavrayamadılar. Pembe kart insanlarımıza sadece zorluk çıkartıyor. Ecevit hükümetinin buna sağlıklı bir çözüm getirmesi şarttır. AB sınırları içinde yaşayan 3 milyon 400 bin insanımızın Türkiye'de vatandaş olmadan da tüm haklarını elde edebilecekleri sağlıklı ve geçerli bir uygulamanın yöntemleri en kısa zamanda bulunmalıdır.
Kıskaçtaki insanlar
Türkiye yurtdışında özellikle de Almanya'da yaşayan Türklere ne kadar sahip çıkıyor? Bunun yanıtına hemen hemen hiç diyebiliriz. Aynı şekilde Almanya'nın da yabancılara karşı ciddi bir uyum politikasının olmadığı görülüyor.
Bunu son gezimizde açık şekilde gözlemledik.
Göçmenler artık Almanya'nın ayrılmaz bir parçası, ancak Alman toplumuyla entegrasyonda ciddi zorluklar dikkati çekiyor. Irkçı faaliyetler alabildiğine yükseliyor. Yabancı düşmanı akınlar Federal Hükümet'i bile ne yapacağını bilemez hale getirmiş. İslami din dersi verilmesi konusunda iktidar ve muhalefet açmaza düşmüş.
Aşırı sağcılara destek ve çanak tutan NPD'nin kapatılması gündeme gelmiş. Federal Anayasa Mahkemesi'nin harekete geçmesi için iktidar ve muhalefet kanadı tartışma içinde.
Gerçekten NPD, Türkiye'deki bölücü terör ve şeriatçılar gibi demokrasiye ve topluma zarar veriyor.
Almanya tüm bunları yaşarken 15 yıl önce kurulan Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin yaş günü kutlanıyor Essen'de.
Bağımsız bir kuruluş olan TAM 12 kurum tarafından denetleniyor. Bilimsel araştırmalar yapıyor. Türkler için doğru verilere ulaşılmasında önemli bir kuruluş. TAM direktörü Faruk Şen ‘‘Herhangi bir ülkeden etkilenmemiz mümkün değil. Sorunların ortaya çıkarılmasında bir yanda Almanya'nın, bir yanda Türkiye'nin ayağına bakıyoruz’’ diyor.
Avrupa'da bulunan 17 milyon göçmenin, 3.4 milyon Türk'ün fotoğrafını çeken örgüt TAM.
TAM için geçen akşam 15. kuruluş yılı nedeniyle Berlin ve Essen'e giden gazeteciler Federal Hükümet'in iktidar kanalıyla Kuzey Ren Westfalya Eyalet Başkan Yardımcısı ve Essen Belediye Başkanı ile görüştüler.
Kutlamalara Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan da katılarak burada çeşitli ziyaretlerde bulundu. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın kesin dönüş yapmadan Türkiye'den emekli olmalarının mümkün olamayacağını yineledi.
Ancak çifte emeklilik için yatırılmış olan ana paranın bugünkü kurdan hesap edilerek geri ödeneceğini, bununla ilgili görüşmelerin sürdüğünü anlattı.
Türkiye AB'ye yük değil
TAM'den Çiğdem Akkaya'ya AB-Türkiye ilişkilerini soruyoruz, Akkaya şöyle anlatıyor:
Türkiye, AB üyesi olduğunda, önemli yapısal değişiklikler yaratacak. Ancak bunlardan hiçbiri AB açısından taşınamaz değildir.
Öncelikle burada söylenmesi gereken en önemli yapısal değişiklik, Türkiye'nin Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu'nda temsil edilmesi ile birlikte gelecektir... Örneğin Türkiye, AB Parlamentosu'na 88 parlamenter gönderebilecek. AB Komisyonu'nda bir veya iki üyeyle temsil edilecek. Bunun yanı sıra komisyonlarda çalışacak 1000'e yakın bürokrat ve eleman gönderecek.
İkinci önemli husus, serbest dolaşım. AB'nin uzun yıllardan beri bilinen bir çekincesi bulunuyor. Ancak Türkiye, diğer sonradan üye olmuş ülkeler gibi serbest dolaşımdan geçici bir süre vazgeçebilir. Bunu da şimdiye kadar başta Mesut Yılmaz olmak üzere birçok hükümet yetkilisi AB kurumlarına iletmiş bulunuyor. Dolayısıyla bu yapısal durum AB'ye altından kalkılamayacak bir zarar getirmeyecektir.
Diğer önemli bir nokta ise, Türkiye'nin üyelik sonrasında fonlardan yararlanması... Türkiye, AB'ye 1998'de üye olsaydı, AB kasasının ödediği bir Euro için 3.57 Euro geri alacaktı. Bu oran Yunanistan'da bire 4.37 olarak gerçekleşti. Bu da, Türkiye'nin AB fonlarına büyük bir yük oluşturmayacağını açıkça ortaya koyuyor. Dördüncü konu Gümrük Birliği konusudur. Bu alanda da Türkiye, 1996'dan bu yana oldukça başarılı bir tablo sergiliyor. Şimdiye kadar AB, Türkiye ile ticaretinde 40 milyar doların üstünde bir ihracat artısı elde etti. Ve Türk ekonomisi de beklenenin aksine halen rekabet gücünü AB ürünlerine karşı koruyabiliyor.''
Paylaş