Paylaş
Beyazıt Camii... Bir ’merkezden’ verilen bir emir varmış gibi, İsrail’in Gazze’de yaptığı insanlık dışı saldırılarının da protesto yeri Beyazıt Camii oldu yine...
Bu kuruluşlar, Irak’ta binlerce ’Müslüman’ katledilirken, yüzlerce Müslüman kadının ’ırzına’ geçilirken, niye aynı hassasiyeti göstermediler?
Hz. Muhammed’in torunlarının türbesi top ateşiyle yıkıldı. Camiler yıkıldı, o zaman nerede idi bu ’İslami Sivil Toplum Kuruluşları’?
İslami siyasetçiler, tutucu ve dinci Yahudi düşünce kuruluşlarından ’ödül’ aldı Amerikalarda, insanlığa hizmet diye; o zaman neyi protesto ettiler?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi de hemen devreye girdi, ’Yeni yıl kutlamalarını’ iptal ettim diyerek...
Niye? İsrail saldırdı!
Aktütün’de, Şırnak’ta, Yüksekova’da onlarca askerimiz şehit verildi bir gün içinde.
O zaman neyi iptal ettin?
Cemal Reşit Rey Salonu’nda bir konser mi? Bir gösteri mi?
Arap dünyasında hangi şehir, belediyemizin bu ’uluslararası politika şaheseri’ uygulamasının benzerini yaptı? Amman Belediye Başkanı mı, Kahire mi?
Dış politika da belediyelerin işi mi oldu artık?
Oldu olacak, belediyemiz hükümetin yapmadığı, yapamadığı işi de yapsın. İsrail ile birlikte yapılan her türlü ’savunma sanayii’ ve ’ekonomik işbirliği’ anlaşmalarını askıya alıversin.
Kim bilir belki de ’belediyemizi’ ciddiye alırlar!
E.B.
Tümör nekrozu!
TÜMÖR (kanser) kontrolsüz ve denetimsiz bir hücre çoğalmasıdır. Kontrolsüz ve hızla büyüyen malign (kötü huylu) tümörlerin kan damarları tümörün hızına yetişemeyip, tümör dokusu içerisindeki diğer yaşamsal hücreleri besleyecek kadar gelişemediklerinden, bazı tümörler göbeklerinden çürür yani nekroza uğrarlar. Son tahlilde beyni olmayan tümör dokusu, üzerinde barındığı canlıyı öldürdüğünde kendisinin de yok olacağını bilemediği için, üzerinde yaşadığı insanı yok edeyim derken kendi kendisini de öldürmektedir. Tümör nekrozu, hırsına yetişilemeyen politikacıları tanımlayacak bir metafor olarak kullanılabilir kanısındayım. Tevfik Fikret’in "patlayıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin" dediği üzere, tokluğunu hissedemeyen insan nasıl kusarsa, hırsına yenilen politikacılar da günün birinde ’tümör nekrozu’na uğrayabiliyorlar. Bu itibarla bir hekim sıfatıyla, iyi yaşamak isteyen insanlar gibi, iyi anılmak isteyen politikacıların da yediklerine dikkat etmeleri gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.
Prof. Dr. Mehmet Neşşar- 22. Dönem CHP Milletvekili
300 bin Kırım Türkü, Orta Asya'ya tehcire gönderilmişti
Rus ve Ukraynalı aydınlar, Kırımlı Türklerden özür dileyecekler mi
GEÇENLERDE Sinan Kuneralp’in demecini okuduktan sonra Paris’te Ermeni terörünün en yoğun olduğu dönemde görev yapmış ve OECD delegasyonumuzdaki oda arkadaşım Haluk Sipahioğlu’nu teröre kurban vermiş biri olarak şimdiye kadar hiç tartışılmayan bir konuyu gündeme getirmek için size yazıyorum. Kampanyaya katılan aydınlar Paris’in Sevres Kasabası’nda 8.3.2001 tarihinde Porselen Müzesi önüne dikilmiş olan sözde Ermeni soykırım anıtını görmüşler midir? Bu anıt neden bu müzenin önüne dikilmiştir? Fransa’da ya da Paris’te anıt dikecek yer mi yoktur? Anıtın üzerine neden şu ifade yazılmıştır:
"1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından soykırıma uğrayan 1.5 milyon Ermeni’nin anısına."
Osmanlı’yı yok eden anlaşma Sevres Kasabası’nda imzalanmıştır. Anlaşmanın 88-93’üncü maddeleri, bağımsız büyük Ermenistan’a ilişkindir. Sözde anıta Osmanlı ya da İttihat ve Terakki özellikle yazılmamıştır. Soykırım ile Türk kelimesini yan yana getirmek için ’Jön Türk’ ifadesine yer verilmiştir.
Ben Kırım kökenliyim. Stalin’in emriyle 300 bin Kırım Türkü trenlere doldurulup Orta Asya’ya tehcire gönderilmiş, bunun yarısı yollarda açlık ve sefaletten ölmüştür.
Acaba şimdi Kırım’da atalarımızın ev ve topraklarında yaşayan Rus ve Ukraynalı aydınlar, Türk aydınlarının yaptıkları gibi bizlerden özür dileyecekler midir? Eğer Rus ve Ukraynalı aydınlar, bu özrü dilemezlerse, bizimkilerin bildirisi uluslararası ilişkilerde bir ilk olacak ve iki halk arasında yumuşamaya başlayan ilişkilerin kopmasının belgesi olarak tarihe geçecektir.
Prof. Dr. S. Rıdvan KARLUK-Eskişehir Kırım Derneği Eski Başkanı
İstanbul Üniversite’sini kim yönetecek
Ömer Dinçer’den Prof. Söylet’e taktikler
İSTANBUL Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi, üniversite tarihine not düşmek üzere diyor ki:
"İstanbul Üniversitesi merkez binasının hemen yanındaki Vefa semtinin ünlü bozacısının yan sokağında Bilim ve Sanat Vakfı vardır. Yeni rektör Prof. Dr. Yunus Söylet buraya sık sık uğrar; eski Başbakanlık Müsteşarı, AKP İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer ile bazı cumartesileri görüşür. Son buluşmalarında Ömer Dinçer, Prof. Söylet’e ne gibi taktikler veriyordu acaba? Yoksa, üniversiteyi Söylet ile birlikte Ömer Dinçer mi yönetecektir? Ortadaki gerçek şudur; rektör atamak değil, üniversiteyi kimin yöneteceği önemlidir. Başbakan’ın aile doktorluğu artık dillere düşen Prof. Söylet’in atayacağı kadroları bekleyip görelim; AKP’lilik yapmazsa denilecek bir şeyimiz olamaz. İstanbul Üniversitesi’ni uçuracağını söylüyor. Ama nereye doğru? Bütün bunlar kendisinin Başbakan’la yapacağı görüşmeden sonra şekillenebilir." Peşin hükümle olmamak gerekiyor. Söylet sürpriz de yapabilir; ’dinci’ hocalardan uzak durur, sürpriz kadrosuyla öğretim üyesi arkadaşlarını şaşırtıverir belki...
Biliyor musunuz
İP’ten yapılan açıklamada; Ergenekon davasından tutuklu bulunan Doğu Perinçek’in, 6 Ocak günü yapılacak duruşmasında ifade vereceğinden dolayı yurttaşlar Silivri’ye davet edilerek, "Tertibi Perinçek bozacak. Amerika kaybedecek, Türkiye kazanacak. Bütün illerden otobüs kaldırılacaktır" denildiğini... AYDIN’da AKP’den istifa ettikten sonra bağımsız olarak görevini sürdüren Belediye Başkanı İlhami Ortekin’in, DP’ye katılarak başkan adayı olduğunu... SANATÇI Arif Sağ’ın Sancaktepe adaylığı için çalışırken, iktisatçı Hakkı Sağlam’ın da aynı ilçeden aday adayı olduğunu... ALTINŞEHİR CHP’den son aday olarak 4 dil bilen bilişimci-eknomist-işadamı Cem Haydar Bektaş’ın çıktığını...
Paylaş