Paylaş
CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin, ‘‘Benim geçmişte Erzurum il binasında olanlardan haberim yok. Bana bir şey intikal etmedi. Doğru değil. 'Biz de burada viski içiyoruz' diye bir laf etmedim’’ dedi.
Keskin, seçimler sırasında 'vitrin'de olmadığı gibi, pazar gününden beri medyaya konuşmuyor. Ancak, Erzurum'la ilgili yazımız üzerine telefonda konuşurken, bazı görüşlerini öğrendik:
‘‘Parti içindeki düşmanlıklar, kırgınlıklar şimdi topluma yansıyor.
Mehmet Ağar ve 12 Eylül öncesinin bazı isimleri MHP'den parlamentoya giriyor, CHP yok...
MHP'nin geleceğini 1.5 yıl önce gördüm; arkadaşlarıma 'MHP almış başını gidiyor' dedim. Askerden dönen, kahvehaneye MHP amblemini asıyor.
Bize çok haksızlık yapıldı. Apo yakalanıncaya kadar oy oranımız 14.2 idi. Medya bize destek mi verdi? Yok saydı.
Nasıl yıkıldığımızı biliyoruz. Toplumun kalıpları, moral değerleri o kadar değişmiş ki... Bir belediye başkan adayı, 'Belediyede bana oy verin, genel seçimde DSP'ye' diyebiliyor.
Genel Başkanın tarihe, partiye karşı sorumluluğu vardır. Sayın Baykal'a, 'Kurultayda istifa edin... Yeni bir yapılanma gerekiyor' dedim. Ama tepkiler durdurulamadı; istifa etti.
Ben 1970'ten beri politikanın içindeyim. Canımızla, kanımızla mücadele ettik. 10 yıldır karımla tatil yapamadım.
Kaos mu olsun? Kimseyi suçlamadan kurultaya gideceğiz. Ben de kurultayda istifa edeceğim. Bizim kusurumuz yok demiyorum.
Bazı arkadaşlarımız ise eleştirilerden kurtulmak için kaçıyor. Bir şiir vardır; ben ölmeyeceğim, sen ölmeyeceksin, peki kim ölecek? Yahu böyle şey olur mu; Baykal'ı enforme eden arkadaşımız bile 'istifa et' diyebiliyor.
50-100 delege bulan, genel başkanlığa soyunuyor. Sonumuz hüsrandır.
Aslında parti mahvedilmek isteniyor, Türkiye mahvedilmek isteniyor...
Erbaşar Bey
bu ne hiddet!
CHP Erzurum eski İl Başkanı, CHP milletvekili adayı ve İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi Erbaşar Özsoy ile ilgili ‘‘Bu paralar kime gitti?’’ başlıklı yazıda, Ilıca İlçesi Ziraat Odası Başkanı Nazmi Ilıcalı, CHP'nin barajı aşamaması nedeniyle duyduğu tepkiyi dile getirirken bir yerde şöyle diyordu:
‘‘(Özsoy) Adaylığını koydu da ne oldu, yüzde 5 oy aldı. O zaman niye bu paralar harcandı? Kimler yuttu. O seçtiği delegelerin kendisini kandırdığına inanmadı. Sanıldı ki, altın dağıtmakla seçim kazanılacak. Atatürk'ün kurduğu İş Bankası'nın parası dağıtılmaz.’’
Özsoy, aşırı bir tepkiyle bu görüşü yanıtlarken, bize de demediğini bırakmamış... 1980'de 1980 ihtilalcilerinin, Atatürk'ün vasiyetnamesini iptal ederek mirasçı olarak tayin ettiği CHP'yi kapatıp, bankadaki temsil yetkisinin elinden alınması üzerine Çiller, eşi ve sözcülerine karşı yargıda uğraş vererek, banka hisselerini geri aldığını anlatıyor.
Ve şunları yazıyor:
‘‘Ben 30 yıllık siyasi ve mesleki yaşamımda kimsenin 'kaşının üzerinde kara var' diyemeyeceği kadar temiz ve dürüst bir insanım. Temiz siyaseti savundum. Hayatımda kimseden beş kuruşluk çıkar sağlamadım. Çoluk çocuğumun nafakasını da avukatlık meslek kazancımla ve daktilomla sağlıyorum. Hiçbir çıkar grubuna kiralanmadım. Ne siyasi hayatım, ne de özel hayatımda ahlaksız yollardan bir şey kazandım. Seçim kampanyası döneminde hiçbir kişiden bir kuruş yardım almadım. Kendi mütevazı bütçemle ve partinin dahi yardımı olmadan bir çalışma yaptım. Buna rağmen İş Bankası'nın paralarını, altınlarını dağıttığımı yazıyorsunuz. Ne büyük yalan. Ne büyük iftira. Parti binasında 'Nataşalar'la rakı içiliyormuş, Adnan Keskin 'Biz de burada viski içiyoruz' demiş. Yalan iftira.’’
İş Bankası Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada da, özetle ‘‘(...) Bankamızca ne herhangi bir yönetim kurulu üyemize, ne de herhangi bir kişiye bu seçimde, ne de daha öncekilerde hiçbir katkıda bulunulmadığını bilgilerinize sunar; Türkiye İş Bankası'nın siyasi konuların tamamen dışında, sadece kendi faaliyet alanı ile ilgilendiğini bir kez daha hatırlatmakla yarar görürüz’’ denildi.
VE YANIT...
Erbaşar Özsoy'un İş Bankası'ndaki CHP hisselerini kurtardığı doğrudur. Nitekim, hukuk savaşımı nedeniyle CHP'yi temsilen İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi yapılmıştır. Bu cevabı yazdığına göre, biz de sadece birkaç konuya değineceğiz... (Altın dağıtıp dağıtmadığınızı Nazmi Ilıcalı ile konuşunuz.) Erzurum'daki yerel gazetelere İş Bankası ve Anadolu Bankası ilanlarını ben vermedim, Ramazan'da İmsakiye dağıtmadım, bir yüzüne de resmimin altına CHP adayı, arkasına da 'İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi' demedim; eleştiriler üzerine de 'Gerekirse Kuran bile dağıtırım' diye konuşmadım; yılbaşı ve bayramlarda muhtarlardan seçmenlere kadar İş Bankası zarfıyla kartlar yazmadım; Ankara'daki Erzurumlular Vakfı Başkanı Nejat Ünal'a beni destekleyin diye mektuplar yazdırtmadım (Aynı vakıfta daha önce başkanlık yapan, milletvekilleri adayları İsmail Köse ve Nevzat Saygılıoğlu için neden yazılmadı acaba?); İş Bankası aracını seçimlerde kullanmadım; Şeyh Said'in torunu Kasım Fırat'a milletvekili adaylığı önermedim...
Paylaş