PaylaÅŸ
Â
Bu kriz de YÖK ile alakalı. KKTC’de YÖK’e bağlı 5 üniversite bulunuyor ve burada 32 bin Türkiyeli öğrenci eğitim görüyor. Geçen yıl bu üniversiteler, milyon dolarları aşan bir yatırımla yurtlar ve yeni tesisler inşa ettiler. Çünkü AKP’den adayı ziyaret eden bakanlar ve en son olarak 20 Temmuz törenleri için adaya gelen Başbakan Erdoğan, bu sayıyı 60 binlere çıkarma vaadinde bulundu. Bu çerçevede üniversiteler yatırımlarını daha fazla öğrenciye göre düzenlemeye teşvik edilirken, KKTC hükümeti de ekonominin belkemiği eğitim sektöründe büyük gelir hedefliyordu. Ne de olsa, bu sektör turizmden konut fiyatlarına varıncaya kadar küçük adanın en önemli gelir kaynağıydı.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı, YÖK’ün bu yıl KKTC üniversiteleri için ayırdığı 10 bin kontenjandan sadece 2 bin 700 tercih yapıldı. Kısaca öğrenciler, KKTC üniversitelerini tercih etmiyordu, en büyük neden ise YÖK’ün bu yıl puanlama sisteminde yerleştirmeyi ÖSS 1 puanları yerine ÖSS 2 puanlarına göre yapması gösterildi. Şimdi ek kontenjanların açılma dönemi, bu nedenle öğrencilere olumsuz reklam olmaması için sessizlik hâkim. Ancak bu ek tercihlerde de kontenjan dolmazsa, bırakın vaat edilen öğrenci artışını, mevcut öğrencilerin sayısında da azalma olacak. Burada üniversitelerin ve KKTC hükümetinin YÖK’ten isteği var, o da ya ek kontenjanlar döneminde KKTC üniversitelerine kayıt için ÖSS 1 puanlarını kabul edecek ya da geçmiş yıllarda yapıldığı gibi ön kayıtla öğrenci almalarına izin verecek. Bu gelişmeler kısa sürede olmazsa KKTC’yi bir de ekonomik kriz bekliyor.
80 milyon dolar kayıp
KKTC'nin en büyük üniversitesinden Doğu Akdeniz’in Rektörü Prof. Halil Güven, KKTC'deki dört üniversite olarak Türkiye'de 'ÖSYS 2006 Ek Yerleştirme bilgilendirme Günleri' adlı bir toplantı düzenlediklerini bildirdi.
"YÖK'le konuştuklarını ancak ÖSS 1 puanı vermeleri halinde Türkiye'deki üniversitelere haksız yapacaklarını söylediklerini belirterek, kayıtları teşvik etmek üzere "Öğrencilere barınmaları konusunda bazı kolaylık getireceğiz" dedi. Güven, eğer bu kayıt sayısı ile kalınırsa KKTC ekonomisinin yılda 80 milyon dolar kaybı olacağını söyledi.
Girne Amerikan Üniversitesi Yöneticiler Kurulu Başkanı Serhat Akpınar, sorunu çözmek için az bir zaman kaldığını belirterek "Hadi bu yılı az mevcutlu ve ekonomik krizle geçirdi KKTC üniversiteleri ancak 2008 yılında Türkiye’nin lise eğitimini 4 yıla çıkarması gündemde. Eğer bu da gerçekleşirse, 2008’de Türkiye lise mezunu vermeyecek demektir. O zaman KKTC üniversitelerine kapılarına kilit koymaktan başka şans kalmıyor. KKTC’de ekonominin belkemiği olarak turizm ve inşaat gösteriliyordu. Ancak kriz ortaya çıkınca ve rakamlar ortaya konulunca KKTC'yi esas ayakta tutan eğitim sektörü olduğu anlaşıldı.
Son söz olarak YÖK bu soruna çözüm bulmaz ise, üniversiteler değil, KKTC ekonomisi çökecek."
"Önce kendin gideceğin yolu öğren, sonra öğretmeye kalk."
(Buda)
'Sultanahmet röportajları'
EMİNÖNÜ Belediye Başkanı Nevzat Er, TV'lerde Sultanahmet'teki 'Ramazan Panayırı'ı için "Sucuk ve kestane sattırmıyoruz. Duman yok! Güzel bir çöp ekibi oluşturduk. Bulaşığı attırmıyoruz" gibi incir çekirdeğini doldurmayan sözler sarfediyor. Bu manzaranın turizme ne gibi darbe vurduğundan hiç haberi yok. Atilla Koç, Kadir Topbaş, Başaran Ulusoy ve İlber Ortaylı'nın, uyarılarını dinlemeyen Er'e sormuştuk; Sultanahmet'e kurulan dükkanlar kimler marifetiyle satıldı, ne kadar sponsorluk parası toplandı diye; yanıt yok. Televizyoncular röportaj sırasında "Sayın Er, siz bir hukukçusunuz, AKP Teşkilat Başkanı Hayati Yazıcı ile birlikte Tayyip Erdoğan'ın avukatlığını yaptınız. Daha önce Sultanahmet'i panayıra çeviren Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya'nın bu barakaların ihalesinde yolsuzluk olması nedeniyle aldığı cezanın 'Rahşan Affı' ile düştüğünü, SP'li Lütfi Kibiroğlu ve 29 belediyecinin de aynı sebeple yargılanmakta olduğunu, sizin hakkınızda da CHP'nin yaptığı suç duyurusunun savcılıkta incelenmekte olduğunu bilmiyor musunuz?" neden sormuyorlar? Er zaten rantı itiraf ediyor; Topbaş'ın şenlikleri Gülhane'de yapalım önerisine "Orasını da kirletiriz" diyerek.
6 çocuk doğuruyor sonra 'devlet bize bakmıyor' diyor
ERCİYES Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Yılmaz Şahin, bazı çevrelere ders veriyor:
"Üretmeden ürüyoruz (23.9.2006) başlıklı yazınız mükemmel, lütfen bu konuyu daha çok işler misiniz? Ben her gün ülkemizin bu problemini yaşıyorum.
Tüp bebekle ve lazerle laparoskopik cerrahiyle uğraşan bir öğretim üyesiyim. Kayseri'deyim. Orta Anadolu'da 1-2 çocuktan fazla yapan aile hiç kalmadı. 50 yaş civarı tüm ailelerin 2 çocuğu var. Bir aile ne kadar zengin, ne kadar eğitimli, ne kadar çok üretiyorsa o kadar az çocuk yapıyor. 10-12 çocuk yapan, üretmeyen bölgelerdekiler de çok çocuk için 'Allah veriyor' diyor, ama iş ve aşa gelince 'Devlet bize bakmıyor' diyor.
Eğitimsizlerin ve isyan edenlerin sayısı artıyor. Bu konu Türkiye'nin bence gelecekteki en önemli sorunu olacaktır."
Prof. Şahin'in sözlerini anlayabilen var mı?
'Hesaplaşma' ve 'Kuvayı Milliye'
ÜMİT Yayıncılık yeni yayın döneminde, Erdal Sarızeybek’in 'Terör, Kaçakçılık, Hudut ve Biz-Hesaplaşma (Sınır Ötesi Harekât Senaryoları)' ve Hüsnü Merdanoğlu’nun 'Ulusal Kurtuluş Süreci ve Kuvayı Milliye' adlı kitaplarını okuyucunun beğenisine sunmuş. Birbirini tamamlayıcı nitelikteki kitaplarda, Türkiye’nin geçmişteki var olma ve kuruluş mücadelesi ile günümüzdeki varlığına yönelik saldırılara karşı yapılması gerekenler irdeleniyor.
Emekli Albay Sarızeybek'in 'Şemdinli'de Sınırı Aşmak' adlı bir kitabı daha bulunuyor. Hüsnü Merdanoğlu’nun kitabı 'Kuvayı Milliye', Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olma onurunu taşıyan her yurttaşın başucu kitabı niteliğinde. Türk ulusal Kurtuluş Savaşı'nı tüm yokluklara karşı kazanan 'Kuvayı Milliye'nin tüm aşamaları bu kitapta detaylarıyla anlatılıyor.
Vurgun
BOSTANCI-Şişli hattında çalışan çift katlı Özel Halk Otobüsleri'ni kullanıyorum. Bir çok otobüste muavin yolcudan ücret alıyor ancak bilet kesmiyor. Bilet kesmeyince vergi kaçırıyor. Gel de vurgunu hesapla...
Ertan KESÄ°M
Tarikatları öven kitapları toplatacak mısınız
CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e
soruyor:
2006-2007 yılı öğretim yılının başında ilk ve ortaöğretim öğrencilerine dağıtılan ders kitaplarında Anayasa'nın 42. maddesinde belirtilen 'eğitimin çağdaş bilim ve eğitim esaslarına', 174. madde de İnkılap Kanunları'nın Korunması başlığıyla verilen 3.3.1924 tarihli Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasasına, 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda belirtilen 'hür ve bilimsel düşünme', 'laiklik' ilkelerine aykırı bilim dışı, hurafe sayılacak görüşlere, yorumlara yer verildiği, bu yanlışların günlerdir örnekleriyle basında verildiğini kaygıyla izliyoruz. Buna göre;
1- Anayasa ve yasalar içerisinde eğitimin yürütülmesinden, ders kitaplarının bilimsel içerikli olmasından sorumlu bir kişi olarak bu konuda ne gibi önlemler alacaksınız?
2- Bilimsel yanlışları olan, hurafe içeren, tarikatları öven kitapları toplatacak mısınız?
3. Daha önce okullara tavsiye edilen 100 Temel eser adlı kaynak kitaplarda görülen devlet büyüklerine hakaret, küfür, argo, açık saçık anlatımlar, klasiklerin dinsel içerikle çarpıtılması karşısında ne yaptınız? Bakanlık olarak yayınevlerini dava edeceğinizi söylemiştiniz,
ettiniz mi?
4- 100 Temel Eser'deki bu çarpıtmaların kaynak kitaplarının incelenmesinin 2003 yılında Talim Terbiye Kurulu'ndan (TTK) alınan düzenlemenin yol açtığını kabul ediyor musunuz?
5- Yardımcı ders kitaplarının hiç olmazsa bundan sonra Valilik ya daÂMilli EÄŸitim Müdürlerinde oluÅŸacak bir inceleme kurulu sonucunda okullara sokulmasını düşünüyor musunuz?
6- 1 Eylül 2006 tarihli bir yönetmelikle Ana ders kitaplarının incelemesinin de ilk aşamada Milli Eğitim bakanlığı Birimlerine yani İlk, Orta, Mesleki, Teknik ve Din Eğitimi Genel Müdürlerine bırakılması, ancak 90 puanı aşan kitapların TTK'ye gönderileceği öngörülmektedir. Bu durumda
yasayla TTK verilmiş kitap inceleme yetkisi başka birimlere yönetmelikle devredilebilir mi? TTK işlevinden uzaklaştırılmış olmayacak mıdır? TTK çalışan deneyimli, yetişmiş elamanlar okullarına geri mi gönderilecektir? Genel Müdürlüklerin oluşturacağı komisyonlar eliyle yapılan kitap incelemelerinde daha çok yanlış ve kayırma olmayacak mıdır? TTK çalışan, uzman, öğretmenler üzerinde büyük huzursuzluk yaratan, sendikalar tarafından iptali için dava açılan 1 Eylül 2006 tarihli yönetmeliği geri çekmeyi düşünüyor musunuz?
İstanbul'u daha çok su basacak
SARIYER'de bastıran yağmuru takip eden sel baskınları üzerine yine hatırlatmak istiyorum.
Kağıthane'de mal ve can kaybıyla neticelenen sel baskınıyla ilgili olarak 'İstanbul her zaman bu felaketi yaşayacak" (8.10.2004) başlıklı yazınızla konuya girmek istiyorum.
Aradan neredeyse iki sene geçti. Bu felaketler sadece Ä°stanbul'da deÄŸil ülkemizin bütün ÅŸehirlerinde onlarca kez yaÅŸandı. Önerilerimizi dikkate almayan yetkili ve sorumlular 2560 sayılı Ä°SKÄ° yasasında gerekli deÄŸiÅŸiklikleri yaparak, ÅŸehirlerin yaÄŸmur suyu kanalizasyon ve tesislerinin yapılması görevini belediyelerden alarak, Su ve Kanalizasyon Ä°darelerine vermedikleri sürece de halkımız bu felaketleri yaÅŸamaya devam edecektir. Nitekim geçen cumartesi 12.00 sıralarında bastıran, daha ziyadeÂRumeli yakasını kapsayan yaÄŸmur, kısa sürede ÅŸiddetlenerek Sarıyer merkez, Çayırbaşı, KocataÅŸ, Büyükdere ve Maden mahallelerindeki iÅŸyerleri ile düşük kotlardeki evlerin bodrumlarını bastı. Yollar tahrip oldu, molozlar trafiÄŸi alt üst etti, büyük çapta maddi hasar meydana geldi. Kış mevsiminin yaklaÅŸtığı ÅŸu günlerde, halkın can ve mal güvenliÄŸini tehlikeye atan bu çaÄŸ dışı görüntüler anlaşılan aynen devam edecek. Åžehirlerimizin bu temel sorununun odak noktasında yukarıda bahsettiÄŸimiz 2560 sayılı Ä°SKÄ° yasası bulunmaktadır. Bu yasanın 25. maddesine göre ÅŸehirlerimizin yaÄŸmur suyu kanal ve tesislerinin finansmanının BüyükÅŸehir Belediye'lerine bırakılması bugünkü ortamın meydana gelmesine sebep olmuÅŸtur. Genel olarak ÅŸehirlerin modern ve tekniÄŸine uygun yaÄŸmur suyu ÅŸebeke ve tesislerinin inÅŸaat maliyetleri atık su tesislerinden daha pahalıdır. Hal böyle iken milyarlarca dolarlık bu tesislerin finansmanının belediyelere bırakılmasının haklı hiç bir sebebi yoktur. Nitekim 20.11.1981 tarihinde yürürlüğe girmiÅŸ bulunan Ä°SKÄ° yasasının getirdiÄŸi maddi imkanlar sayesinde ÅŸehirlerimizin su ve atık su tesisleri büyük çapta ikmal edildikleri halde, yaÄŸmur suyu tesisleri son derece yetersiz kalmıştır. Bu ÅŸartlar altında Su ve Kanalizasyon Ä°darelerini üzülerek söylemek gerekirse topal ördeÄŸe benzetmek mümkündür. Åžimdi bu tespiti yaptıktan sonra 6 Eylül tarihli Ä°SKÄ° Genel Müdürü Dursun Ali Çodur ile ilgili haberinizeÂdeÄŸinmek istiyorum. Sn. Çodur tevazuyu da bir kenara bırakarak, su hizmeti bakımından Ä°stanbul'u Tokyo ve Paris'ten sonra üçüncü sıraya taşıdık diyor. O Paris'teki dünyaca ünlü yaÄŸmur suyu kollektörleri ile meÅŸhurdur.
Şimdi İSKİ Genel Müdürü'ne bir soru sormak istiyorum. Acaba su hizmeti bakımından İstanbul'u mukayese ettiği bu metropoller arasında hangisi yağmursuyu kanallarının yapımından direkt sorumlu değildir? Yağışlı havalarda hangisinin sokaklarında sular seller gibi akmakta ve vatandaşın can ve mal güvenliği tehlikeye atılmaktadır? Şehirlerimizin yağmur suyu sorunu çözülmeden İstanbul su hizmeti yönünden 2,5 yıl sonra ikinci değil birinci olsa ne olur? Buradan tüm Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürleri'ne sesleniyorum, kanalizasyon terimi teknik ve etimolojik manada atık su ve yağmur sularını kapsar. Su hizmetini ön plana çıkartarak, komple kanalizasyon tesislerini ikinci plana iterek, bu konuda yeterli gayreti göstermeyerek, kanalizasyon tesislerine üvey evlat muamelesi yapmaktan imtina edin ve yağışlı havalarda şehirlerimizin çağdışı görüntülerine son verilmesi için 2560 sayılı İSKİ yasasının tadil edilerek bir an evvel çıkartılmasına yardımcı olun.
Strasbourg'da bugün eylem var
AVRUPA Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komisyonu'nun 4 Eylül günü kabul ettiği Türkiye Raporu bu hafta AP Genel Kurulu'nda oylanacak.... Bunun için İP Yurtdışı Temsilciliği, Almanya Atatürkçü Düşünce Dernekleri Birliği, Berlin Talat Paşa Komitesi ve diğer kitle örgütü temsilcileri bugün 11.00'de Strasbourg'da Avrupa Parlamentosu önünde kitlesel basın açıklaması yapacaklar. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Avrupa Parlamentosu üyelerine sunduğu mektup ve Ermenistan’ın ilk Başbakanı olan Kaçaznuni’nin Fransızca, İngilizce ve Almanca basılan kitabı da parlamenterlere dağıtılacak. İP Yurtdışı Temsilcisi Mehmet Akkoş, "Amacımız, gerçekleri yansıtmayan bu raporun geri çekilmesi ve Türkiye’ye yönelik değerlendirmelere son verilmesidir" diyor. (0173-7348740)
Yurt dışındaysanız yandınız!
23 dakikada uluslararası telefonla görüşerek, nasıl işlem şifresini alamadım!
Telefonla yapılamayan bankacılık işlemi!
En büyük bankaların müşterisi de olsanız, telefonla işlem yapmaya kalkmak bütçenizde yıkıma yol açabilir.
Diyelim ki yurt dışındasınız. Türkiye’de hesabınız bulunan bir bankanın- (bu banka YKB oluyor)- internet üzerinden işlem yapabildiğiniz 'işlem şifresini' unuttunuz. Başkasının eline geçmesin diye bir yerlere de yazmadınız. Ne yaparsınız!
İşte aşağıda yazacaklarım, sürekli internet, telefon kullanan, teknolojiye yabancı olmayan bir gazetecinin başına gelenler. Tam 22 dakika 37 saniye bankanın Türkiye’de telefonla hizmet veren sistemini arayıp da, 4 farklı müşteri temsilcisiyle-. Otomatik sistemi aşıp gerçek insandan oluşan müşteri temsilcisine onlarca dakika sonra ancak- görüşebilen, okuma yazma bilen bir insanın başına gelenler. Varın siz, Türkiye’nin ortalama eğitim seviyesinde bulunan insanlarının başına neler gelebileceğini düşünün!
Bankacılık iÅŸlemi yapmaktaki amacım, banka hesabımda var olan parayla eÅŸimin kredi kartına ödeme yapmaktı. Ama bu iÅŸlem maceralı bir yolculuk oldu. Ä°ÅŸlem ÅŸifresini kaybedince, yurtdışından, bankanın telefonla hizmet veren 'teletel' sistemini aradım. Dakikalarla otomatik yanıt sisteminde bekledikten sonra, karşıma bir müşteri temsilcisi çıktı. Ä°ÅŸlem yapabilmek için önce ' anahtar ÅŸifre' almalıymışım! Yoksa hiçbir iÅŸlem yapmam mümkün deÄŸilmiÅŸ. Böyle bir ÅŸifrenin varlığını, alınması uyarısını her gün internet üzerindenÂbankacılık iÅŸlemi yapan biri olarak hiç görmemiÅŸtim, duymamıştım. Duymamak mazeret olamazdı tabii.ÂNe yapalım alalım dedik! Onun için de anne kızlık soyadı baÅŸta olmak üzere 'ahret soruları'nı cevapladık.
Bu işlem tamamdı. Sevinçle yeniden bir başka müşteri temsilcisine düştüm. Bu kez o da işlem yapabilmem için, 'önemli tarih' denilen bilgileri, 3 yıldır değiştirmediğimi, bunu da değiştirmem gerektiğini söylüyordu. Her şey aşama aşama, sanki telefonla işkence merkezini aramış gibi hissediyordum. Sürekli sorular soruluyordu. Ben de onlara cevap veriyordu. Bunu değiştirmek için neler yapılması gerektiği bir bir sıralandı. Ama bunu yapmakla da iş bitmiyordu. Çünkü ben bunları da yapsam yine de işlem şifresini ancak Türkiye’de ATM makinalarına giderek alabiliyordum. Ya da bana kurye ile göndereceklerdi. Onlara kredi kartı ödeme son günü olduğunu, şifrenin geleceği süreye kadar boşuna gecikme parası ödeyeceğimi, aklıma gelen her şeyi anlatmama rağmen, sistemde 'söylediklerim yazılı olmadığı için' bir şey ifade etmedi. Daha aklıma gelmeyen çözümsüz sohbetlerden sonra, yani 22 dakika 37 saniye sonra, artık pes ettim. Telefonu kapattım. Sorun çözülmemiş, benim ödemem yapılmamıştı.
KÖTÜ MÜŞTERİYİM
Bunlar, kredi kartını sürekli zamanında ödeyen, gecikme yapmayan, bankanın yıllardır müşterisi olan bir kişinin başına gelenler. Aslında ben banka için en kötü müşterilerden biriydim. Çünkü bankanın benden kredi kartı harcamalarımın tümünü vaktinde ödediğim için, taksitlendirme yapmadığım için gecikme faizi adı altında ekstradan fazla para kazanma şansı yoktu.
Aklıma bankanın acaba özellikle insanların karşısına bu kadar zorlu bir sistem çıkardığını düşüncesi de gelmedi değil. Çünkü kimse bu kadar zorlukla uğraşmaz. Kartının ödemesini bile bu kadar uğraşmamak için geciktirir. Böylece banka ekstradan para kazanma imkanına kavuşur. Sistem bu amaca gayet iyi hizmet eder bir şekilde oluşmuş gibi gözüküyordu.
Umarım bu anlattıklarım insanlara biraz ders olur.
Yani kıssadan hisse! Sakin 'işlem şifresi'ni kaybetmeyin. Hele yurtdışındaysanız... Yoksa bankanızda trilyonlarınız da olsa, ortada kalırsınız!
Eyüp COŞKUN-Beyrut
Memur askerlik borçlanması
DEVLET memurlarını ilgilendiren askerlik borçlanması sizin de bildiÄŸiniz üzere borçlanmak suretiyle 2 yıl veya borçlanma süresi kadar insanları erken emekli etmektedir. Bugünün koÅŸulları ile askerlik borçlanması 4 bin YTL tutmakta bir memurun en fazla 20 ay borçlanmak sureti ile ayda 200 YTL ödemesi gerekmektedir. Bugünkü ÅŸartlarda bu parayı ödemek ağır bir külfet oluÅŸturmaktadır,Âdaha doÄŸru bir ifadeyle düşük maaÅŸla çalışan memurlar içinde zor gözükmektedir. Tahmini olarak 2000’li yılların başında Anavatan Hükümeti görev aldığı sırada askerlik borçlanmaları ile ilgili af çıkartılarakÂtamamı 175 YTL’ye düşürüldü ve taksit imkanı getirilerek memurlar askerliklerini satın alma ÅŸansına sahip oldu.ÂSizden bu konu ile ilgili beklentimiz, köşenizde bu konuya deÄŸinerek, sizin aracılığınız ile konunu gündeme tekrar getirilmesidir.
PaylaÅŸ