Paylaş
Açıklamada, diğer hususlar meyanında, Bakan Tillerson’un “Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer üst Türk hükümet yetkilileriyle görüşmek üzere Ankara/Türkiye’yi ziyaret edeceği” ifade edilmiştir.
Bir devletin dışişleri bakanının yabancı bir ülkeye yapacağı ziyaretin devletin cumhurbaşkanı ve/veya başbakanı ile görüşmek üzere gerçekleştirileceğinin açıklanması, ziyaret edilen devlete karşı sadece bir nezaketsizlik değil, aynı zamanda saygısızlık teşkil eder. Çünkü, bakanların muadili ve ilk plandaki muhatabı ziyaret edilen ülkenin cumhurbaşkanı ve başbakanı değildir. Bakanlar cumhurbaşkanı ve başbakan tarafından -önceden mutabakata varılırsa- kabul edilirler.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Bakan Tillerson’un ziyaret edeceği Türkiye’deki muadili ve ilk plandaki muhatabı sanki Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanıymış gibi bir ifade kullanmış ve ayrıca, ziyaret programına göre Türkiye’de görüşebileceği başbakan, TBMM başkanı, dışişleri bakanı gibi üst makam sahipleriyle yapması muhtemel görüşmeler hakkında da “diğer üst Türk hükümet yetkilileri” ifadesine yer vermiş olmasını bu çerçevede değerlendirmek lazımdır. T.C. devleti kuruluşundan itibaren devletlerarası ilişkilerde mücâmeleye, egemen eşitliğe, karşılıklı nezaket ve saygı kurallarına riayete önem vermiştir.
Dışişleri Bakanlığımız anılan kuralları dikkat ve titizlikle uygulamıştır. Dışişleri bakanlarımızın yabancı bir ülkeye yapacağı ziyaret hakkındaki açıklamalarda, bakanın ziyaret edilen devletin cumhurbaşkanı ile görüşeceği şeklinde bir ifade hiçbir zaman kullanılmamıştır. Esas itibarıyla “Bakanın muadili olan bakan ile görüşeceği, başbakan ve cumhurbaşkanı tarafından kabul edileceği” ifade edilmiştir.
ABD’nin uluslararası siyasetteki nicelikli ve nitelikli yerini, oynadığı küresel rolü; müttefik olarak Türkiye’nin ikili ve çok taraflı dış ilişkilerindeki önemini ve değerini bilmekteyim. Bununla beraber, bütün bunların ABD’yi uluslararası ilişkilerinde egemen eşitlik ve karşılıklı nezaket ve saygı ilkelerinden müstesna kılmayacağını da bilmekteyim.
Dışişleri Bakanlığımızın, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Bakan Tillerson’un Türkiye’yi ziyaretine dair açıklamasında kullandığı ifade biçimi hakkında ABD makamları nezdinde gerekli hatırlatmayı münasip biçimde zamanında yapmış olduğunu varsayıyorum.
Tugay ULUÇEVİK, Emekli Büyükelçi
AKŞENER’İ CİDDİYE ALMAK...
İSTANBUL’dan yayın yapan ‘Rusya’nın Sesi’ (RS) radyosunda hafta başında ‘Siyasetin Finansmanı’ konusu tartışılıyordu; sunucu bu konunun ‘yozlaşmaya’ yol açıp açmadığını sorarken karşısındaki konuşmacı da “mali denetim yapılmazsa, savcılar görevini yerine getirmezse siyaset yozlaşmaya başlıyor. İlgili kanunlar unutuldu gitti” dedi.
Meral Akşener’i önceki akşam Bostancı Gösteri Merkezi’nde dinledik. Orta tabakanın da altındaki insanlar içinde ülkücüsü, milliyetçisi, CHP’lisi ve hatta az da olsa AKP’lisi vardı. 1990’ların başındaki RP’leri hatırlatıyor bu görüntüler. Erdoğan geldi gözümüzün önüne birden. (AKP’nin bugünkü salon toplantıları Rusya’nın Duma’sındaki düzeni hatırlatıyor; şık kravatlı insanlar, hiç kimse kilolu değil.)
Bu kadın hayli cesaretli görünüyor; siyaseten kafa tutmasını biliyor. “Ben kimseden korkmadım bugüne kadar” derken alkışlanıyor. Özetle “Ben Türkiye ve Türkler için varım” demek istiyor.
Gelecek rakipleri kim olur henüz belli değil... Bu kalabalıktan ‘hayır’ çıkarsa bir parti doğar gibi geldi bize. Referandumda ‘hayır’a CHP kadar katkısı olacak dedi bir MHP’li. Bir araştırma şirketi olan dostumuza sordum, “Evet doğru, yaklaşabilir” dedi. Kendisi gibi düşünenlerin sesi sayıyor kendisini... Akşener, “Beni ciddiye alın, bunları ben alt ederim” der gibi konuşuyor zaten. Herkese dokunduruyor. “Terörist arayacaksanız sağınıza solunuza bakacaksınız, sonra da aynaya” diyor.
Akşener, kampanya harcamaları nereden karşılanıyor gibi sorulara çok kızıyor. “Devletin uçağı ile mitinge gidenler, imeceyle buraya gelenleri anlamazlar! Cebimden beş kuruş çıkmadı dersem ne diyeceksiniz” diyor. “Kerkük bir ‘evet’ için Barzani’ye verildi” iddiasına AKP ne der merak edilmesi lazım. Salonda ön sırada oturan eski Merkez Bankası Başkanı ve eski milletvekili Durmuş Yılmaz’a bakarak, “Eğer bu 18 maddeyi o gün referanduma koysaydı bugün Maliye Bakanı Rıza Sarraf olurdu” dedi; yakıştırdığı kabineye yer verdiği isimler şöyle: Adalet Bakanı Zekeriya Öz, MSB Adil Öksüz, Diyanet İşleri Başkanı Egemen Bağış...
Eski Antalya Belediye Başkanı CHP’li Bekir Kumbul’a göre, Muğla’da 30 bin kişiye konuşmuş Akşener. CHP’li belediyelerin olduğu kentlerde daha coşkulu geçiyormuş mitingler... MHP’den çıkarılan Isparta Milletvekili eski Vali Nuri Okutan sevilen bir isim... Akşener’in Isparta mitinginin Vali Şehmus Günaydın tarafından iptal edilmesinin arkasında ‘Akşener korkusu’nun olduğu belirtiliyor.
Bu referandum Akşener’in dediği gibi ‘herkes hizalayacak’, ama nasıl?
1937’DE UYUM, İŞTE BÖYLE
CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Karabük’te, Cumhuriyet’in en önemli eserlerinden Karabük Demir Çelik Fabrikaları için 80 yıl önce gösterilen olağanüstü çabalara dikkat çekerek, “Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki güveni, sevgiyi, TBMM’nin uyumlu çalışmalarını görüyoruz” dedi.
Bilgehan, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, PM üyesi Gamze Taşçıer referandum çalışmaları kapsamında Karabük’e geldi. Bilgehan, “Milletvekili kimliğimin yanında İnönü’nün torunu olarak Karabük’e gelmek benim için çok anlamlı. Karabük’e gelirken hemen girişte koskocaman bir Cumhuriyet eseri Kardemir’i görüyorsunuz. O muhteşem eserin temeli 3 Nisan 1937’de atılıyor. 3 Nisan Pazartesi günü de temelinin atılmasının 80. yıldönümü. Ne mutlu bana! Ben İnönü’nün beş torunundan biriyim ama bu ülkede milyonlarca Atatürk’ün, İnönü’nün torunu var.”
Bilgehan, İnönü’nün tarihi konuşmasında bugüne mesajlar yollayan bir konuşma yaptığını hatırlattıktan sonra bir vurgulama yapıyor:
“1937’de temeli atılan bugünkü Kardemir’i, Atatürk ve İsmet İnönü birlikte kuruyorlar. O zamanlar ülkedeki Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki güveni, sevgiyi, TBMM’nin uyumlu çalışmalarını görüyoruz.”
TRT, RTÜK, YSK ve Savcılıklar ne iş yapar
ANAYASA değişikliğinin ‘resmi gazetede yayımlandığı 11 Şubat 2017 tarihinden’ bu yana, sürekli olarak TRT kanallarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuya ilişkin konuşmaları yayınlanıyor.
Anayasa Değişikliklerinin Halkoylamasına Sunulmasına İlişkin 3376 sayılı Yasa’nın 5/c maddesinde,”Anayasa değişikliğine dair Kanun Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra TRT’de, (b) fıkrasında belirtilenler dışında bu konuya ilişkin başka yayın yapılamaz” hükmü yer alıyor.
Bu Yasa’nın 5/b maddesine bakıldığında ise, propaganda serbestliğinin olduğu 9 Nisan-15 Nisan/saat 18.00 arasındaki döneme yönelik olarak, “Cumhurbaşkanına, dilerse birisi en sonda olmak üzere 10’ar dakikalık iki konuşma hakkı verilir.” hükmü yer alıyor.
YSK, 14. Şubat 2017 tarihinde aldığı ve aynı tarihli mükerrer resmi gazetede yayımlanan 93 no.lu kararında bu yayın konusuna ve bu kurallara uyulması gereğine vurgu yapmıştır. Bu kararda, gereği için de kararın TRT ve RTÜK’e de gönderilmesi gereği ifade edilmiştir.
Bu kurallara uymaları gerekirken, bunlara uymayan kamu görevlileri hakkında ise, Seçim Yasası’nın 174 üncü maddesi uyarınca, savcılıkların görevi kötüye kullanma suçundan izne tabi olmaksızın, doğrudan soruşturma yapması gerekiyor.
Yasa ve karar bu açık ve ortada. YSK karar almakla görevinin bittiği düşüncesinde.
TRT, RTÜK, YSK, savcılıklar, hepsi süreci seyrediyor...
Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU
MESAJ PANOSU
- EVET çıkarsa Türkiye’nin 200 yıllık birikimi kenara bırakılacak.
Prof. Dr. İbrahim KABAOĞOLU
- CANİ geziyor dipdiri can vermede masum,/Suç başkasının da niçin başkası mahkûm
M. AKİF
- BİR memlekette saray hâkimse millet egemen olamaz.
Ziya GÖKALP
Paylaş