Paylaş
Tüm yolsuzluklara rağmen belediye seçimlerinde hezimete uğramış olan CHP ve MHP bu defa ortak bir aday arayışı içerisindeler. Öyle bir namzet aranıyor ki... Ne CHP’den ve ne de MHP’den yana olsun. Yani siyasi bir kimliği olmasın, asker kökenli olmasın. Cemaatin de tasvibini alsın. Her telden çalabilen ve fakat siyasi kimliği olmayan biri...
Yani Erdoğan kimliğiyle ve Allah, Peygamber diyerek nutuk atacak, fakat CHP namzeti Atatürk’ün ilkelerinden söz edemeyecek. Siyasi görüşünü açıklayamayacak, öyle mi?
Yapılacak seçim bir siyasi tercih seçimidir.
Hiç kimse aksini iddia edemez. Gazetelerde birçok değerli kişilerin de adı geçmekte ancak, iki parti başkanının ağzından çıkacak adayın Erdoğan’a karşı bir şansı olur mu? Cumhurbaşkanlığı’na aday olmak şerefli bir iştir, teklif edilen kişi “Ben bu işin altından kalkamam” demez. Adayın eğitimli olması, en az bir yabancı dil bilmesi yanında, halka hitap etme kabiliyeti, kitleleri etkileme yeteneği olması gerekir.
ADAY ADAYLARI TV’DE YARIŞSIN
Düşününüz, bir defa Erdoğan, tüm skandallara rağmen belirli bir kesimin tuttuğu bir politikacı, üstelik seçimde devletin tüm imkânlarını kullanarak propaganda yapma yetkisi elinde.
Demokrasi kurallarına uymadan iki parti başkanının ‘tombaladan’ çeker gibi çıkarttıkları ismin başkanlık seçiminde hiçbir başarı şansı olmayacaktır. Ülkemizde ilk defa ABD’de olduğu gibi cumhurbaşkanını doğrudan halk seçeceğine göre, CHP veya MHP, neden ABD demokrasisini örnek alarak aday belirlemiyorlar?
Türkiye’de ilk defa demokrasi prensiplerine göre ABD biçimi aday nasıl seçilir?
1- İster CHP ve isterse CHP ve MHP müşterek altı ile on arasında aday adayını belirleyebilirler.
2- Bu adaylar bir TV oturumuna davet edilip her birine beşer dakikadan iki defa on dakika mühlet verilerek kendilerini tanıtmaları ve vizyonlarını açıklamaları istenir. Adaylar birbirlerine değil, TV izleyicilerine hitap edecekler ve hiçbiri bir saniye bile zaman kuralının dışına çıkmayacak.
3- Ayrıca oturumda her bir adaya ülkenin belirli sorunları sorulmalı ve gene yanıt için ayni müddet tüm adaylara verilmelidir. TV yöneticisinin hiçbir açıklaması olmaması şarttır. Bu oturum aynı zamanda adayların ülke çapında tanınmasına yardımcı olur.
Bu oturumdan sonra bir ön yoklama veya buna zaman ve imkân yoksa, çok geniş kapsamlı bir anket ile adayın seçimi halkın tercihine bırakılmalıdır.
Bu şekilde yapılan bir oturum, hangi adayın halkın beğenisini kazandığını, başka bir ifade ile kimin oy getireceğini belirler.
Tabii, CHP’nin isteyen adaylığını koysun, hodri meydan demesi daha demokratik olur.”
(Bu yazıyı Kaliforniya,
San Diego’dan Yılmaz
Erolgaç yazıyor. Sonra da
kendisini tanıtıyor:
1970’li yıllarda Türkiye’nin sermaye piyasası kendilerine borsa bankeri diyen tefecilerin elindeydi ve ben gazetelerde yayınlanan yazılarımla, Kastellilerin ve diğerlerinin batacağını defalarca vurguladım; bana Türkiye’de borsa olmaz dediler. Kastelli’ler battıktan sonra Türkiye Sermaye Piyasası Kanun Tasarısı’nı ben hazırladım. Şimdi de Türkiye’de ABD stili aday seçilmez diyenler olacak.)
Sürpriz isimler
CUMHURBAŞKANLIĞI aday adaylığı listesine Ahmet Hakan’ın iki gündür verdiği isimler şunlar: Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Ergun Özbudun, İlhan Kesici, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Abdüllatif Şener, Meral Akşener, İdris Naim Şahin, Doç. Abdullah Gül, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu (eski Diyanet İşleri Başkanı), Taha Akyol, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu...
‘Müstakbel aday adayı’ listesine, kulislerde adları yakıştırılan isimleri biz de aktaralım: Emine Ülker Tarhan, Sadettin Tantan, Güldal Mumcu, Hikmet Çetin, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ve Dr. Mustafa Aydın. Bunların içinde en tanınmayanı olan Aydın’ı anlatırsak... “Trabzonlu, imam hatip kökenli, AÜ DTCF’den ‘dilbilimci’ olarak mezun oldu, TSK bünyesinde çeşitli yurtiçi görevden sonra (Örneğin, Kahire’de din ataşeliği), 1995’te TSK’dan emekli olunca aynı yıl İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine başladı. İngilizce ve Arapça bilen Aydın eğitim konusunda uzman, bu konuda ciddi yatırımları var. Bunlardan en önemlisi de Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı. Kendisi ‘Türkiye Sevdalısı’ olarak biliniyor. Siyasetin hiçbir tarafında ismini kullandırmamış.”
Biz gerçek Haliç için üretilen motorlarımızı istiyoruz
Büyükşehir bizi kandırmasın
HALİÇ’in ilk iskelesi olan Balat İskelesi, çıkan bir yangınla kül oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, söz vermesine rağmen bırakın iskelenin yapılmasını ‘deniz taksi’ diye bir ucubeyi iskelenin yerine oturttu. Alan şu anda da deniz uçak seferlerinin atölyesi durumunda. Bu da yetmedi, Fener İskelesini de ‘dubalar su alıyor’ gerekçesiyle kapattılar. Fener ve Balat’ta oturanlar Ayvansaray’a kadar yürümek zorunda kalıyorlar. İşin başka bir yönü de ‘Haliç hattı’ için üretilen ‘yeni nesil Haliç serisi’ motorlarından Kasımpaşa, Sütlüce ve Hasköy, 9 Ocak 2010’da törenle hizmete girmiş ve bölge halkını sevindirmişti.
İki yıl kadar ‘Eyüp-Üsküdar’ seferini yapan bu motorlar da ‘Haliç hattı’ndan alınarak Üsküdar-Beşiktaş hattında sefere başladı. Gerekçe, Haliç’in çamuru motorların soğutma sistemine zarar veriyormuş. Almanya’dan ithal (Mercedes) motorlar alınırken, Haliç’in çamuru yoktu da sonradan mı oldu? Üstelik Haliç eskisi gibi değil, çamur kalmadı.
Hamburg da elbette bir Haliç’tir ve ırmağın denize açılan bölgesinde bu tip motorlar vızır vızır çalışmaktadır. Bölge halkını (koltukları yapış yapış ve temizlik kurallarına uymayan) yine eski tip özel motorların insafına bırakanları şiddetle kınıyorum. Hem iskelelerimizi hem de Haliç için üretilen motorlarımızı istiyoruz.
Hüseyin MOVİT
Tekirdağlıların isim isyanı:
‘Süleymanpaşa, Rodosto olsun’
TEKİRDAĞ’da, Trakya Gazeteciler Birliği Genel Sekreteri Nijat Ayvaz’ın öncülüğünde bir grup ‘Tekirdağlı’nın, 14-21 Mayıs tarihlerinde 10.00-17.00 arasında “Tekirdağ, Süleymanpaşa değildir”, “Yaşadığımız kentin ismini Tekirdağlılar belirliyor” başlıklı bir imza kampanyası başlatıyor.
Yeni Büyükşehir olan 13 il arasında yer alan Tekirdağ’ın merkez ilçesinin adının ‘Süleymanpaşa’ yapılması 30 marttan itibaren merkez ilçede herşeyin adının değişmesine karşı çıkan örgütler “Bu ismi, Başbakan tarafından geçen dönem milletvekilli yapılan, İslamiyet’te ‘mantık ve felsefe’ uzmanı Prof. Dr. Necip Taylan ve üç dönemdir milletvekilliğini sürdüren, eski vali Ziyaeddin Akbulut tarafından halka sorulmadan oldu-bitti ile bu isim dayatılmıştır. 10 bin kişilik bir kuvvetle 1353 yıllarında ilk defa Rumeli’ye (Bolayır’a ) geçen Süleymân Paşa, daha sonra Gelibolu Kalesini fethetmiştir.
Süleyman Paşa’nın, yaşamında Tekirdağ’ı hiç görmediği belirtiliyor. Tekirdağ’ın Büyükşehir olmasından yeni merkez ilçesinin adı halk benimsenmiyor. Tekirdağ tarihi ile de uzak yakın bir bağı bulunmayan bu tarihi şahsiyetin adıyla yaşamak istemiyoruz. Kentlere şahıs isimleri verilmez, verilmemeli. Her kentin adı bir marka değeri taşır. Biz 90 yıllık ismimizle anılmak istiyoruz. Bunun için referandum yapılmasını ve şu isimlerin halka sorulmasını istiyoruz.”
Referandum için şu isimler öneriliyor:
Tekirdağ, Rumeli, Rodosto, Ganos, Marmara (bu isim daha önce Marmara adasına verildi), Tekfurdağı, Merkez, Mustafa Kemalpaşa, Namık Kemal ve Süleymanpaşa (bu isim de referandumda sorulabilir.)
Halk arasında yaptığımız kısa bir nabız yoklamasında bunlardan Tekirdağ’ın Bizans dönemindeki olan
Rodosto’nın ilgi görmesi dikkatimizi çekti. Tekirdağ’ın, Türkler tarafından alınmasından sonra
şehre önceleri Rodosçuk, 18. yüzyıldan itibaren de Tekfur Dağı konulmuş. Cumhuriyetin ilanından sonra Tekfur sözcüğü atılarak yerine sesçe benzeşen Tekir getirildi.
Makedonya’da 2 Türk Meclis’te
MAKEDONYA’da 27 Nisan 2014 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde, zaman zaman gazetemizde köşe yazıları yayınlanan Şarköy dostu Enes İbrahim milletvekili seçildi.
123 sandalyeli meclis için 9 siyasi parti ve 5 koalisyondan bin 400 kişi aday oldu.
Makedonya’daki Türkleri temsil eden iki partiden Türk Demokratik Partisi (TDP), VMRO-DPMNE ile yaptıkları seçim öncesi koalisyonla, seçimlerin galibi olurken, TDP Genel Başkanı Kenan Hasip yeniden milletvekili seçildi.
Öte yandan, SDSM’in koalisyon ortağı olarak seçimlere katılan Türk Hareket Partisi (THP) Genel Sekreteri Enes İbrahim de meclise girmeyi garantileyen Türk kökenli milletvekili oldu.
Makedonya’da şimdiye kadar yapılan parlamento seçimlerinde Türklerin seçilen en genç milletvekili olan Enes İbrahim maalesef milletvekilliğinden istifa etmeyi düşünüyor.
Kendisi ile yaptığım görüşmede bana şöyle dedi:
“Demokrasiden uzak şartlarda gerçekleşen ‘Erken Parlamento’ ve ‘Cumhurbaşkanlığı’ seçimlerinde Makedonya Türk siyasi sahnesinde bir değişim yaşandı. Türk milletine seçim gününde yapılan tüm baskı, tehdit ve rüşvetlere rağmen Türk seçmeni dik durdu, boyun eğmedi. Türklere de bu yakışırdı. 3. seçim bölgesinden Türk Hareket Partisi Milletvekili seçildim. Kuruluşumuzdan bu yana 15 yıldır Türklerin sesini duyurmak için, sorunlara çözüm bulmak için hep mücadele ettik. Yer aldığımız koalisyon seçim sonuçlarını tanımıyor ve 34 milletvekili mazbatasını almayacak. Uluslar arası kurum ve kuruluşlara, dünya kamuoyuna sesimizi yükseltmek zorundayız. Seçildiğim bölgede, seçimlerden sonra da bir çok baskı ve tehdit var. Seçimlerde bizimle hareket edenlere çok büyük baskılar var. Bu durumda milletvekili olsam ne fark eder ki. Bir haftadır Avrupa’nın bir çok elçisi Türklerin sorunları ile ilgilenirken, Türkiye Büyükelçisinin ilgisiz olması beni çok fazla üzdü. Böyle olmamalıydı. Önümüzdeki Pazartesi veya Salı günü basın toplantısı yaparak istifamı duyuracak ve Türkiye Büyükelçisini göreve davet edeceğim. Mücadelemize farklı yollardan devam edeceğiz.”
Durum bu.
Makedonya’da yaşanılan bu durumu Türkiye kamuoyuna duyurursanız belki birileri Suriye kadar Rumeli’de yaşayan ’Evladı Fatihan’ın çocuklarıyla da ilgilenme gereği duyar.
Yakup ÖNAL- Şarköyün Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Paylaş