Yalçın Bayer

Adnan Hoca ve FETÖ'nün öyküsü

18 Temmuz 2018
GAZETECİ Fatih Altaylı ile hem Cumhuriyet’te, hem Hürriyet’te birlikte çalıştık; hatta odalarımız yan yana oldu.

O ayrıldıktan sonra Best FM’deki sabah programları bir süre ben yürüttüm. Kendisini ‘Babıâli’ye kazandıran’ sporda Hıncal Uluç, güncel siyasette de Ertuğrul Özkök’tür.

“Yıllarca Adnan Hoca ve çetesi ile uğraştım” diyor Altaylı; doğrudur, sıkıntı sürecinin bizzat tanığı olmuşuzdur. Onların kirli yüzlerini sergiledikçe, bırakın telefonu yüzlerce faks mesajları ile tehdit edilmiştir. Her gazetecinin yaşamadığı ender ‘vakalardan’/saldırılardan’ birisidir bu.

HERKES KORKUYORDU

Faks sistemi daha yeniydi. Altaylı yazdıkça, ‘çetenin’ gönderdiği iğrenç mesajların sayısı giderek artıyordu. Dört fakstan biri de bizim odamızdaydı. Gazetemiz çalışanları hakkında neler yazmıyorlardı ki. Bu pislik karşısında gazeteciler tek satır yazmaya korkuyorlardı, aksi halde ne eşiniz, ne kızınız hakkında denmedik saldırı ve terbiyesizlik kalmıyordu. Herkes ‘korkuyordu’; polis de, yargı da... Mahkemeleri ayarlıyorlar; ‘büyük’ siyasetçilerle kol kola oluyorlar. Zengin ailelerin ve siyasetçilerin kandırdıkları çocuklarından başka, ağına düşürdükleri manken ve siyasetçilerin kızlarına da ‘motor’ adını takıyorlardı.

Yazının Devamını Oku

Soma yargısı ‘caydırıcı’ olmalıydı

13 Temmuz 2018
OLAN sosyal güvenlikten yoksun çalışan gariban 301 maden emekçisi ile ailelerine oldu.

Soma’da verilen cezaların yetersiz bulunduğunda herkes hemfikir... Ailelerin acısını dindirmek zor. ‘Dünya şampiyonluğuna doğru hızla koştuğumuz’ ve her gün ortalama 6 emekçinin canını alan iş cinayetlerine davetiye çıkaran, gerekli önlemleri almayan diğer işyeri sahiplerine karşı caydırıcı örnek olabilirdi. Ama ıskalandı.

Umarız Yargıtay madenci ailelerin isyanını dikkate alır.

Bakanlığa bir uyarı da gerekiyor. İş cinayetlere karşı radikal önlemlerin alınmasının zamanı geçmedi mi? Türkiye’nin altına imza attığı ILO ve uluslararası sözleşmeler hayata neden geçirilmiyor ya da eksiksiz uygulanmıyor? Bu sözleşmelerin anımsanabilmesi için illa yeni kitlesel ölümlerin gerçekleşmesi mi gerekiyor?

Çünkü hiçbir şey insan yaşamından daha değerli değil.

Soma’da bir avuç kömür için can verenleri unutmayacak

Türkiye. Şükrü KARAMAN

 

HARBİYELİLER VE KULELİLİLER

Yazının Devamını Oku

Ulus'ta bir şeyler oluyor

12 Temmuz 2018
CHP Ankara Milletvekili Nihat Yeşil, Turizm Bakanlığı’na önemli bir soru yöneltiyor:

Altındağ’a bağlı Ulus bölgesi yenileme projesi kapsamında bölgenin turistik ve tarihi kent merkezi olması nedeniyle Ulus’ta bulunan otellerin konaklama ihaleleri kapsamına alınmamasının nedeni nedir?

Tüm dünya ülkelerinde tarihi kentsel merkezlerde turizm ve konaklama olgusuna önem verilirken, Ulus otelciliğinin gelişmesinin ulus merkezi ekonomisine itici gücü ve kentsel canlılığa etkileri neden göz ardı edilmektedir?

Ulus otelleri, turistik tur güzergâhları kapsamında, seyahat acentelerinin listesine konulmamasının sebebi nedir?

Bakanlığınızca ülke genelinde tarihi yerleşim yerleri içinde küçük-orta ölçekli ve butik otelleri geliştirmeye yönelik finansal kredi ve teşvik programı ve projeleri uygulanmakta mıdır? Uygulanıyorsa, bunlar nedir?

Yazının Devamını Oku

İTÜ'nün öğrenci sayısı 40'tan 10 bine indirilmeli

11 Temmuz 2018
İTÜ’nün öğrenci sayısı 40.000’e yaklaşmıştır.

İTÜ elindeki imkânlarla, bu kadar öğrenciye arzu edilen kaliteli eğitimi veremez. Bu durumu, duyduğum kadarıyla, Sayın Cumhurbaşkanı da fark ederek İTÜ’nün kontenjanının düşürülmesi gerektiğini söylemiş; ama YÖK her ne hikmetse aynı kanıda değil...

ABD’nin en kaliteli birkaç yükseköğretim ve araştırma kurumundan biri olan Caltech’in (California Institute of Technology) orada misafir araştırıcı olduğum 2001-2002 akademik yılında yıllık bütçesi 3 milyar dolar, öğrenci sayısı ise 2 bindi. Bunun 1.100’ü yüksek lisans ve doktora öğrencisi, 900’ü de lisanstı. 2017 sonbaharında MIT’ye (Massachusetts Institute of Technology) kayıt yaptıran öğrenci sayısı 11 bin 466’ydı. Bunun 6 bin 919’u lisans üstü ve doktora, 4 bin 547’si de lisans öğrencilerinden oluşuyor. Bu öğrenciler için MIT 3.349.900 dolar harcıyor. Dünyanın en iyi 12. üniversitesi olan Zürih’teki ETH’nin (Eidgnössische Technische Hochschule) 19 bin 233 öğrencisi var. Bunun 8 bin 934’ü doktora, 5 bin 836’sı master öğrencisi. Bu öğrenciler için ETH 1.7 milyar İsviçre Frangı harcıyor. İTÜ’nün ideal öğrenci sayısı 10.000’i geçmemelidir.

Aksi takdirde bu okulu büyük zorluklarla kazanan öğrenciler aldatılmış, Türkiye de dünyaca şöhret sahibi bu en eski üniversitesini harcamış olur. Önümüzde dünyadan pek çok kaliteli örnek dururken, elimizdeki kaliteleri yok etme ısrarımızdan acaba ne zaman vazgeçeceğiz? / M. Celal ŞENGÖR


Yazının Devamını Oku

Ne berbat şeyler yiyoruz

6 Temmuz 2018
HEKİM değilim.

Sağlık konusunda da çok engin bilgim yok. Ana hammaddesi mısır olan; sahte, GDO’lu, ilaçlı, hormonlu, kanser yapıcı, güçten düşürücü arızalı karışımlarla beslenmiş hayvanların ve bitkilerin ürünlerini (yumurta, tavuk, balık, süt, yoğurt, peynir, et, sebze, meyve) tüketmeyi reddetmeliyiz.

Tohum, gübre, ilaç, yem sektörlerini ele geçirmiş olan 10 kadar çete (küresel) holding 50-60 yıldır bizleri göstere göstere zehirliyor.

Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısırdan üretilen nişasta bazlı şeker (NBŞ), yedikçe yediren monosodyum glutamat (MSG-Çin tuzu), bünyenin kabul etmediği sahte yağlar, tadı-tuzu olmayan hormonlu meyve-sebzeler bizleri hastalıklı, ilaçlara bağımlı, düşünme/üretme yetileri azalmış, tembel varlıklara dönüştürüyor.

Saatlerce magazin, spor, laklak programlarını izleyen insanlarımız Canan Karatay, Ümit Aktaş, Ahmet Rasim Küçükusta, Yavuz Dizdar, Osman Müftüoğlu, Ahmet Aydın, Kenan Demirkol gibi sağlık uzmanlarının ilettiklerini pek kaale almıyor.

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet'te yeni seçim

5 Temmuz 2018
CUMHURİYET Vakfı Yönetim Kurulu’nun seçimleriyle ilgili açılan davada İstanbul Asliye Mahkemesi bu seçimi iptal etmişti.

Buna karşı Yargıtay’a yapılan itiraz sonunda önceki gün Asliye Mahkemesi kararını onayladı. Bu durumda Cumhuriyet gazetesinde yeniden seçim yapılacak.

Alev Coşkun’un açtığı davada, 18 Şubat 2014 tarihli Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu toplantısını iptal eden yerel mahkemenin kararını onamıştı. Şu anki vakıf yönetimi bu karara da itiraz ederek davayı Yargıtay’a taşımıştı. 

Yargıtay 8. Dairesi önceki gün verdiği kararla 5 yıldan beri süren hukuk mücadelesini sonuçlandırdı. Ve Asliye Mahkemesi kararını onayladı. Alev Coşkun’un hukuk mücadelesinden sonra şimdi ne olacak?

Bu durumda herkes Yargıtay’ın kararına uymak zorunda. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu dün gazetede yaptığı açıklamada özetle şöyle dedi: “Hukuka aykırı, siyasi ve taraflı bulsak bile kesinleşen kararlara uyma yükümlülüğünü elbette yerine getireceğiz; meşruiyet ve hukuk dışına kesinlikle düşmeyeceğiz... Ama öte yandan Cumhuriyet gazetesinin tarihinde, geleneklerinde, genlerinde olduğu gibi kolayca pes etmeyecek, teslimiyetçi olmayacak, son ana kadar gazeteciliğin temel ilkelerini ve gereklerine uygun şekilde gazeteciliğe devam edeceğiz.” 

Açıklamanın sonunda, “Ödün vermeden güvenilir habercilik çizgisini yine kendi yağımızla kavrularak sürdüreceğimizi umuyoruz” deniliyor. Anlaşmazlığın kaynağı olan 2.4.2013 tarihli yönetim kurulu seçimi tekrarlanacak. O tarihteki yönetim kurulundan 10 kişi hayatta. Bunlar Orhan Erinç, İnan Kıraç, Alev Coşkun, Akın Atalay, Şükran Soner, Hikmet Çetinkaya, Mustafa Balbay, Nevzat Tüfekçioğlu, İbrahim Yıldız, Şevket Tokuş.


Yazının Devamını Oku

Çocuklarını koruyamayan devlet

4 Temmuz 2018
SON zamanlarda, küçük çocuklarla ilgili istismar, kaçırılma, öldürülme haberleri, gündemi işgal etmeye başladı.

Yeni bir durum değil zaman zaman bu içerikli haberler ortaya çıkıyor. Kısa sürede gündemden çıkıyor ama artık saklanamayacak bir gerçek olarak toplumsal vicdanı örseliyor.

Devlet yetkilileri, her çocuk istismarında ‘kimyasal hadım’dan, ‘idam cezası’nı geri getirmeye kadar çareleri dillendiriyorlar da ortada sadra şifa bir çare yok!

Çocukların sapıklardan korunması için hangi tedbirlerin alındığı/alınacağı konusunda kamuoyuna tatmin edici bir açıklamada bulunulmuyor.

Kripto bir cemaatin devlete sızmış elemanları amansız takipler sonucunda başarıyla yakalanıyor, içeri atılıyor, sokaklarda küçücük sabiler,

Yazının Devamını Oku

Başkanlık modeli üzerine sorular

29 Haziran 2018
CHP Ankara Milletvekili Nihat Yeşil “Nevi şahsına münhasır başkanlık modeli, başkana ‘özerklik’ mi getiriyor” diye sordu.

Yeşil’in, yeni Başkanlık yönetim modeli hakkında bazı soruları ve endişeleri var.

Yeni modelde Başkan: Tek Adam... Danıştay idari işlemler hakkında artık “yerindelik” denetimi yapamayacak. Meclise paralel ‘Mini Kurullar Modeli’ getirilmiş. Bakanlıklar ve bakanlar ise adeta bir moderatör rolünde, izleyici-denetleyici ve danışma konumuna indirgenmiş. Başkanlık Ofisleri ise il yönetimlerinin ve/veya büyükşehirlerin merkezi uzantısı halinde mi örgütlenecektir?

Nihat Yeşil, “Sunulan yönetim modelinde bazı konular net değil” dedikten sonra devamında diyor ki:
“Ekonomi ve finans merkezli geliştirilen bu Başkanlık modelinde, kalkınmanın mekânsal ölçeği ve yönetim ayağı il ve bölge düzeyinde mi gerçekleşecek? Bir diğer deyişle bölgesel kalkınma alt ofisleri/konseyleri veya ajansları mı kurulacak? Kurulacaksa bunlar ne kadar yerel, özerk ve kime bağlı olacak ki ulus devlet modelinden ve TBMM’den azade olası kontrolsüz bir evrilmeye karşı fiili hangi fren mekanizmaları geliştirilmiştir?”

 

‘BEN KOLTUK  SEVDALISI DEĞİLİM’

MALATYA Pötürge’de iki dönem belediye başkanlığı yapan Dr. Necdet Ayaydın, CHP’de İBB Meclis üyesi Hüseyin Sağ gibi tepkili: “Ben koltuk sevdalısı olmadım, hizmet etmek istedim, İstanbul İl’de görev yaptım, iki kez aday adayı oldum, herkes benden uzaklaştı. Sağlık konusunda o kadar çalıştım anlamadılar; 200 doktorla çalıştay düzenledim, kitaplar yazdım, kimse ilgilenmedi. CHP böyle olmamalı...” dedi.

CHP’nin oy kaybının hiçbir zaman genel merkezde sorgulanmadığına dikkat çeken

Yazının Devamını Oku