Göğüs hastalıkları alanı dışında hava kirliliğinin insana, çevreye ve doğal yaşama etkisi ile yakından ilgilenen, Türk Toraks Derneği’nin (TTD) hava kirliliği görev grubu başkanı Nilüfer Aykaç Kongar soruyor: “Dünyada her yıl 7 milyon kişiyi öldüren bir sorun sizce önemsiz bir konu mudur?”
Kongar’ın açıkladığı TTD’nin 2018 raporu ‘Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı’ Türkiye’deki hava kirliliğinin yol açtığı sağlık sorunlarının genel bir fotoğrafını çekiyor.
Türkiye’de gerçekleşen ölümlerin ilk üç nedeni dolaşım sistemi hastalıkları (kardiyovasküler hastalıklar), başta akciğer kanseri olmak üzere maligniteler ve solunum sistemi hastalıkları. Mortalite ile benzer biçimde hava kirliliğiyle ilişkili olan hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, astım, diyabet, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve serebrovasküler hastalıklar Türkiye’de sağlık birimlerine en fazla başvuruya yol açan hastalıklar.
Solunum sistemi hastalıkları ise 2014, 2015 ve 2016 yıllarında sırasıyla yüzde 12.7 (erkeklerde yüzde 16.5), yüzde 12.9 (erkeklerde yüzde 16.5) ve yüzde 12.7 (erkeklerde yüzde 16.1) oranlarıyla tüm organ sistemleri arasında en fazla hastane yatışına yol açmıştır.
Yıllar içerisinde solunum sistemi hastalıklarının toplumsal yükü konusunda olumlu bir gelişme yaşanmadığını ilaç tüketim verilerinden de görmek mümkündür.
HAVA KİRLİLİĞİ VE İSTANBUL GERÇEĞİ
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün en kirli metropol kentleri arasında gösterdiği İstanbul’da ulusal kamu otoritesine göre hava kirliliği sorunu yaşanmıyor!
Göztepe’de partikül madde kirliliği sınır değerin 6 katına ulaşmışken, Şile ya da Silivri
Uluslararası toplumu ilgilendiriyor. Avrupa Parlamentosu Kaşıkçı’nın nişanlısının kendilerine cinayetin aydınlanması için başvuru yaptığını açıkladı ve “sadece suçluların değil, suç emri verenlerin de titiz ve bağımsız bir soruşturma ile açığa çıkarılması” çağrısında bulundu.
Eşzamanlı olarak BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü de aynı çağrıyı, bağımsız soruşturma kurulu oluşturulması çağrısını yaptı. Ve uluslararası toplumun bu cinayetlere duyarsızlığının yarattığı hayal kırıklığına da işaret etti.
Güvenlik Konseyi ve İnsan Hakları Konseyi, BM Genel Sekreteri’ni muhatap alarak aynı çağrıları sürdürdü.
Bu çağrıların amacı, uluslararası toplumu bilgilendirmek olduğu kadar insan hakları temelindeki kazanımların kâğıt üzerinde kalmasının önüne geçmek endişesi de taşıyor.
BM Genel Sekreteri’ni bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulması yolunda karar almaya zorlamanın amacı, bağımsız ve tarafsız bir BM soruşturma raporunu, Kaşıkçı’nın katli ile ilgili açılması muhtemel bir uluslararası davanın dayanak noktasını olarak ortaya koymak...
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPI), Türkiye’ye çağrıda bulundu ve BM’ye başvurarak ‘soruşturma’ talep etmesini istedi.
Böyle bir soruşturma, usuli olarak İnsan Hakları Konseyi veya Güvenlik Konseyi’nin yetkilendirmesi yolu ile başlatılabiliyor.
Görünürdeki şüpheliler Suudi Arabistan vatandaşı ve aynı zamanda istihbari ağırlıklı olmak üzere resmi görevleri var.
Aydınlık, kadın-erkek birlikte dünyayı daha mutlu bir geleceğe taşırken ülkenle gurur duymaktır. Biz Türkiye deyince Atatürk’ün Türkiye’siyle, Cumhuriyet deyince Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’le mutlu olmaya, gurur duymaya devam ediyoruz.
‘Türkiye PEN’ olarak ‘29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı aşkla kutluyoruz, aşkın sonsuzluğuna inanıyoruz.
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 18.45 ile 20.30 arasında gökyüzünden indirilmiş değildir ve 158 mebusun oylarıyla ‘alelacele’ verilmiş bir kararın sonucu da değildir. Ankara’nın karşısında cephe alan İstanbul basını bu acelecilik iddiasını her zaman ileri sürmüştür. Ne var ki toplum olaylarını bir ya da birkaç kişinin birdenbire yaratabileceklerini sananlar hep bu yanlış düşünce içindeydiler. Tarihin insan iradelerini aşan sürükleyici gücünü hesaba katmayanlar, her şeyi ‘subjektif’ kişisel isteklerin ürünü sayanlar her zaman yanılmışlardır.” Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA (Melih Karaibiş’ten)
‘HAİNÂNE TEŞEBBÜSÂT’
Dr. Ramazan Topdemir,
Böyle bir aşamadan sonra ve bu yargı kararlarına rağmen ‘Andımız’ bu sefer 2013’te Milli Eğitim Bakanlığınca bir yönetmelik değişikliği ile kaldırılınca bazı sendikalarca açılan davalarda Danıştay 8. Daire kaldırılma işlemini 2018 yılında oy çokluğu ile iptal etmiştir.
‘Andımız’ hakkındaki karar ‘ümmet kimliği’nin yerini alan ‘yurttaş kimliği’nin ve ‘milliliğin’ gereği olarak asla temyiz edilmemeli... Danıştay’ın yapısı ile oynanmasına rağmen Danıştay 8. Daire oyçokluğu ile de olsa kararlarında ‘Andımız’ konusundaki hukuksal duruşunu değiştirmemiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı da ‘Dün dündür’ dememelidir, diyememelidir.” Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU-Hukukçu
DEPREM İÇİN UYARILAR
CHP Adana Milletvekili, jeoloji yüksek mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, 2011’deki Van depreminin 7. yılı nedeniyle TBMM’de yaptığı konuşmada Türkiye Deprem Bölgesi Haritası’nın yenilenmesi ve Meclis’in ‘Fay Yasası’ çıkarması gerektiğini vurguladı.
Şevkin, “Türkiye nüfusunun yüzde 60’ı aktif fay kuşağı üzerinde yaşıyor. TOKİ rant projeleri değil, yoksula sosyal konut yapsın. Örneğin Adana’da 750 liralık deprem yardımı 20 yıl sonra faiziyle geri istenir mi? Bunu hangi vicdan yapar? 470 aktif fay kuşağı üzerinde kentsel dönüşüme dair bir çalışma yok!” diye konuştu.
I. DÜNYA Savaşı’nın yenilgi ile sonuçlanması ve 30 Ekim 1918 Mondros Bırakışması ile Trakya’nın geleceği belirsiz bir sürece girdi. 2 Kasım 1918’de bir avuç vatansever olası bir dış müdahaleye karşı direnişi organize etmek için ‘Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurdu. Ulusal bağımsızlık hareketimizin Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihinde başladığı göz önüne alındığında, yerel bir hükümet gibi algılanan Trakya’daki bu cemiyet öncü bir kuruluş niteliği taşımaktadır.
Trakya’nın işgalden kurtulmasında ve Türkiye sınırları içinde kalmasında başrolü üstlenen bu cemiyetin kuruluşunun 100. yılı 2018 Kasım’ına denk geliyor. Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularından olan Eski Edirne belediye başkanlarından M. Şevket Dağdeviren’in torunu B. Cem Altınel, saptadığı 53 kişilik kadrodan 20’sinin yaşamöyküsünü akıcı bir dil ve bolca fotoğraf eşliğinde yöntembilimsel bir disiplinle kitaplaştırmış. Edirne Belediyesi’nin basımını üstlendiği, ‘Kuruluşunun 100. Yılında Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Yöneticilerinin Yaşam Öyküleri’ başlıklı kitapta cemiyetin tarihçesi dışında dört kurucu Şevket Dağdeviren, Şeref Aykut, Faik Kaltakkıran ve Kasım Yolageldili ile dönemin renkli kişiliklerinden Dr. Rifat Osman Tosyavizade, Hafız Rakım Ertür ve Cafer Tayyar Eğilmez de bulunuyor. Cumhuriyet döneminin bakan ve bürokratlarından Şakir Kesebir, Şefik Bicioğlu, Seyfi Tülümen, Galip Bahtiyar Göker, Hilmi Ergeneli ve Ali Galip Peker’de bilinmeyen yönleri ile bu kitapta anlatılmış. Yerel kahramanlar Ahmet Muhtar Merter, Şevket Ödül, Şevket Dingiloğlu, Müftü Osman Hilmi Efendi, Ekrem Demiray ve Hayrettin Belli’nin yanı sıra 150’liklerden Mustafa Neyyir de kitapta yerlerini almış.
19. yüzyılın önemli fotoğrafçılarından Dimitri Michailides’in Ömer M. Koç’un koleksiyonunda bulunan Edirne vilayeti albümünde yer alan 30 fotoğrafı da Ömer Bey’in izniyle dönemin Edirnesi hakkında fikir vermesi için kitaba katılmış.
Yazar Altınel, biyografilerini oluşturduğu bu kişilerin ulaşabildiği torunlarıyla birebir söyleşiler yapmış, elde ettiği bilgi ve fotoğrafları diğer kaynaklarla harmanlayarak tarihin bu pek az bilinen dönemine ışık tutmuş.
Tarihimizi iyi bilmezsek geleceğimize doğru yön veremeyiz. Bu çok önemli cemiyetin kuruluşunun 100. yılı nedeni ile Trakya belediyeleri, valilikler ile Edirne Trakya, Kırklareli, Tekirdağ Namık Kemal ve Çanakkale Onsekiz Mart üniversitelerinin bir dizi etkinlik yapması bekleniyor.
TÜRKİYE’NİN MADENLERİ İHALEYE ÇIKARILIYOR
'SATILIK madenler’
“Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya’daki menkul ve gayri menkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisine atideki şartlarla, terk ve vasiyet ediyorum:
1) Nukud ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2) Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe Makbule’ye ayda 1000, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki gibi 100’er lira verilecektir.
3) Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
4) Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5) İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6) Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.”
Bu süreçlerin sonunda seçilen belediye başkanları da seçim sonuçları da ortada... Büyükşehirlerin ilçelerindeki hiçbir belediye başkanı çıkıp büyükşehiri alacak performans gösteremedi. Anketlere bakarsanız, bu nedenle büyükşehirler için hep dışardan aday arandığını görürsünüz. Belediyecilikle ön plana çıkan bir ilçe belediyesi bilmiyoruz. Hal bu iken CHP’nin garanti gördüğü ilçelerde örgütü yarışa sokmanın anlamı yok. Yarış CHP’de olmayan ilçeler için verilmek durumunda.
Bir ilçe ya da il kesin olarak CHP tarafından yönetilecek durumda ise -Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy, Konak, Karşıkaya, Çankaya, Muratpaşa gibi- buralarda belediyeciliği daha ileriye taşıyabilecek, vizyon ve kariyer sahibi kişilerin örnek olacak şekilde aday yapılması gerekir.
GENÇ KUŞAK NEREDE?
Bu ilçeler için ‘Ben olmazsam kaybedilir’ lafları eden kişilerin adaylıkları ciddiye alınmamalıdır. Sosyal demokrat bir partide bu belediyeler sosyal demokrat teoriyi de içselleştirmiş genç kuşak kişilere teslim edilmelidir. Durum bunun tersi olarak gözlemleniyor. Kimi çıkar grupları amaçları doğrultusunda bu ilçeleri kendi ekiplerine katmak için genel merkez yöneticileri üzerinde çalışıyor. Çok büyük paraların konuşulduğu duyumlar arasında. Peki, bu paraların kaynağı ne? Kaz gelecek yerden tavuk esirgememek deniyor dilimizde buna.
CHP, Türkiye’nin mevcut koşullarından şikâyet ediyor ama örnek davranışlar sergilemiyor. Bu böyle devam ettiği sürece şu ya da bu çıkar grubunun adamının belediye başkanı olmasının hiçbir değeri ve önemi yok. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu dedikodular karşısında sessiz kalıp bu durumu inkâr ettiği uzun zamandır görülüyor. Oysa özellikle parti kamuoyunun bu durumdan çok rahatsız olduğu bilinmiyor mu?
MERSİN’DE 8 ADAYDAN 5’İ ESKİ VEKİL ‘BEN SANA SEN BANA’
CHP’nin Mersin’de belediye başkanlığı için yarışacak 6 aday adayından 5’i eski milletvekili: Serdal Kuyucuoğlu, İstemihan Talay, Vahap Seçer, Aytuğ Atıcı, Fikri Sağlar. Bunlardan Seçer, Kuyucuoğlu ve Talay’ın bir başka ortak özelliği de Tarsuslu olmaları. Bunun dışında Ali Galip Özkan, Serdar Erkan ve Selçuk Dereli de aday adaylığı için çalışıyor. Geçen dönem milletvekili olan yüksek inşaat mühendisi Kuyucuoğlu’nun adaylığını cumartesi günü açıklayacağı bildirildi. Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu’na karşılık eski milletvekili Turgut Dibek ile Ünal Baykur aday olacaklar. Lüleburgaz’da partinin Yüksek Disiplin Kurulu üyesi avukat Emrah Arslan’ın adaylığı kulislere yayılırken, milletvekili Turabi Kayan’ın da adaylığı düşündüğü belirtiliyor. Milletvekili aday adaylığı nedeniyle Lüleburgaz Belediye Başkanlığı’ndan istifa eden Emin Halebak ise 10 yıllık meclis üyesi Murat Gerenli’nin aday olması konusunda kulisleri hareketlendirdi.Tutuklu CHP milletvekili Eren Erdem de Küçükçekmece Belediye Başkanlığı’na aday adayı olduğunu duyurdu.
TROYA GÖSTERİSİ HAZIRLANIRKEN
Atatürk’ün vasiyetnamesi gereğince CHP’nin mülkiyetinde bulunan pay senetlerine düşen, fakat Türk Dil ve Tarih kurumlarına ödenen Türkiye İş Bankası AŞ kâr payları hakkında Anayasa’nın Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile ilgili 134. maddesinin II. fıkrasına bu ödemelerin yapılmasını güvence altına alan bir hüküm konmuştur. Bu hüküm, aynı zamanda Atatürk’ün vasiyetnamesinin gereğinin yapılması bakımından hem vasiyeti getirme yerine görevlisi konumunda bulunan CHP hem söz konusu ödemelerin yapıldığı Türk Dil ve Tarih kurumları için anayasal bir dayanaktır.
Bu nedenlerle Atatürk’ün ölümünden 80 yıl sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP mülkiyetindeki Türkiye İş Bankası AŞ pay senetlerinin Hazine’ye devri amacıyla yapılacağını söylediği ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin desteklemekte gecikmediği yasal düzenleme, Atatürk’ün iradesine saygısızlık anlamına geldiği kadar miras hukukuna ve Anayasa’nın 134. maddesine de aykırıdır. Böyle bir devir yapıldığı takdirde iktidara banka yönetimine girmenin yolu da açılmış olacaktır. Zaten başlıca amaç budur.”
CHP’DE YENİ ADAYLAR
İSTANBUL’da ilçe adaylarının ‘önseçimsiz’ ve ‘eğilimsiz, yoklamasız’ tespit edildiği ciddi bir iddia olarak konuşuluyor. Adaylık başvurusunda bulunan yeni isimlerin umutsuzluğa kapıldığı partide yankılanırken, ‘torpil’ ve ‘para kokuları’ hoş karşılanmadı. Aday olmak isteyen bazı isimler şöyle: CHP’den asker kökenli Remzi Albayrak Gaziosmanpaşa’dan; Gözcü yazarı Gökhan Ulu ve Rıza Gök’ün Dikili’den; İTÜ’lü inşaat mühendisi Canan Sezenler Beşiktaş’tan; CHP Çorlu İlçe Başkanı Yıldıray Arıcı ve Belediye Meclis üyesi işkadını Feray Karagöz aday adaylığı başvurusunda bulundular. Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’na karşı eski milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, eski meclis üyeleri Hüseyin Sağ ve Hakkı Sağlam aday olduklarını açıkladılar. İşadamı Erol Dolu Ataşehir’den, Erol Altunoğlu Kartal’dan aday adayı oluyorlar. CHP’li Antalya Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, ABB için aday adaylık başvurusunu yaptı. Eski belediye başkanı Seyhan Duru, Avanos için adaylık başvurusunda bulunduğunu açıkladı. Av. Tolga Tosun, CHP Bandırma aday adaylığını bugün açıklayacağını söyledi.
Şiddet yasası çıkana kadar direneceğiz!
TÜRK