6500 ton altın potansiyeli üretime girmeli

KAZ Dağı’ndaki maden aramalarıyla ilgili çevreye dönük yazılarımızdan ötürü Altın Madencileri Derneği Genel Koordinatörü, Maden Yük. Mühendisi Dr. Muhterem Köse, "Bu konudaki tepkileri anlıyoruz, ama öyle tehlikeli bir durumumuz yok" savunmasını yaptı.

Bugünkü ormanların kesilmeden ayakta kalmasının madencilik faaliyetlerine borçlu olduğumuzu, bugün köylerde odun yerine kömür kullanılması sayesinde ağaç kesiminin azaldığını belirten Köse, "Isınma ve enerji ihtiyacının, madenlerin olmadığı bir dünyada ne tür çevre felaketlerine neden olabileceğini, hiç düşündünüz mü?" diye sordu.

Gelişmek ve kalkınmak için madencilik yapmak ve doğal hammadde kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirmek gerektiğini söyleyen Dr. Köse şunları söylüyor:

"Unutmayalım ki yerin altını kazınca otomobil çıkmıyor. Ama bir otomobilin üretilebilmesi için madencilerin yerkabuğunun derinliklerinden 5 ton çeşitli madeni çıkarıp, taşından toprağından ayırıp, zenginleştirip, sanayinin kullanabileceği çelik sac, alüminyum, bakır, cam, kurşun vb. haline getirdiğinin toplumda kaç kişi farkında? Bir ABD vatandaşının yaşam standardının korunması için yılda 21 ton maden tüketilmektedir. Ülkemizde bu rakam 5 tondur.

5 MİLYAR $’LIK ALTIN İTHALİ

Öte yandan 2005 yılı ithalatımızda petrol, petrol ürünleri ve doğalgaza yaklaşık 30 milyar dolar, altına 5 milyar, kömüre 2 milyar, demir cevherine 400 milyon dolar ödeyen bir ülkenin kendi kaynaklarına yönelmesi kaçınılmazdır.

Kendi madenlerimizi değerlendirmeyip sanayimizin ihtiyaç duyduğu madenlerin yurtdışından ithal edilmesi demek, kendi tesislerimizin kapanması, fakirliğin artması demektir. Buna karşılık ithal ettiğimiz ülkelerin sanayi tesislerinin ayakta kalması, çalışanlarının maaşlarının ödenmesi, o ülkelerin zenginleşmesine destek vermek demektir.

100 MADEN RUHSATI

Bugünkü istatistiklere göre 100 maden arama ruhsatından ancak birkaç tanesinde işletilebilir özellikte büyük bir maden yatağı keşfedilebilmektedir. Çünkü yerkabuğunun her yerinde maden yok. Örneğin, yerkabuğunun ancak binde birinde metal madenlerine rastlama şansımız var.

Maden arama çalışmalarında çevreye zarar vermeye gelince... Dünyanın her yerinde madenler bulunduğu yerde çıkarılır. Madencilik geçici bir faaliyettir. Bir yerde bulunan maden rezervi bittiğinde oradaki madencilik faaliyeti de biter. Madencilik faaliyeti yapılan yerdeki tesisler ve binalar sökülür veya binalar Orman İdaresi isterse onların kullanımına bırakılır. Madencilik yapılan yer, doğa ile uyumlu hale getirilir.

ORMANLARIN 10 BİNDE BİRİ

Ülkemizin yüzölçümünün yaklaşık üçte biri ormandır. Başka bir ifadeyle toplam orman alanımız 24 milyon hektardır. Toplam orman alanlarımızın ancak on binde birinde maden işletme faaliyeti gerçekleştirilmektedir.

Orman alanında maden aranması ve işletilmesi, Orman Kanunu’na göre gerçekleştirilmektedir. Hiç kimse Orman İdaresi’nden izin almadan bu alanlarda ne maden arama, ne de maden işletme faaliyetinde bulunabilir. Şayet orman alanında bir maden keşfedilirse ve keşfedilen yerde ağaç varsa, zorunlu olarak kesilen her ağaç yerine en az iki ağaç dikilmektedir. Ayrıca her yıl Orman İdaresi’ne önemli miktarlarda bedeller ödenmektedir. Yani bir başka ifadeyle, madencilik faaliyetlerinden dolayı orman alanlarımız azalmamakta tersine artmaktadır.

ARA MALI İÇİN 50 MİLYAR $

Ülkemizde bilfiil maden işletmeciliği yapılan alan, ülkemiz yüzölçümünün on binde 5’idir. Çünkü maden olmayan yerde madencilik yapamazsınız.

Ülkemizin gelişme, kalkınma ve sanayileşme çabasında hammadde çıkarımına ve mamul madde üretimine olan ihtiyacı, maden arama ve işletmeciliği alanına yapılan ve yapılacak yatırımlardan geçmektedir. Sanayimizin hammadde ve ara mal ihtiyacı için yılda 50 milyar dolardan fazla para ödüyoruz.

Maden bulunmadan madencilik yapılamayacağına göre, maden yatağı keşfetmek için sürdürülen maden arama faaliyetlerinin nasıl yapıldığını bilmeyen insanlarımız yanıltılmaktadır. Maden aramaya yönelik faaliyetleri çevre felaketi olarak göstermeye çalışan çevrelerin asılsız iddialarına karşı dikkatli olmalıyız.

Özellikle de altın madenciliğine yönelik faaliyetlerin sanki insan ve çevre sağlığını tehdit eden veya edecek faaliyetlermiş gibi gösterilmeye çalışılmasının ardında, ülkemizin 6500 ton altın potansiyelinin üretime dönüştürülerek ekonomimizin hizmetine sunulmasını engellemeye yönelik girişimler yatmaktadır. Yine hatırlatıyorum, ülkemiz altın ithalatı için yılda yaklaşık 5 milyar dolar döviz ödemektedir."

İbadet, eğitim hapis, hırsız

ADAM, yıllarca ülkesinden uzak kaldıktan sonra nihayet yurda dönmüştür. Havaalanından bindiği taksiyle şehre doğru giderken, şoföre sigara almak için tütüncüde durmasını söyler. "Tütüncüde ne yapacaksınız beyim?" diye sorar taksi şoförü.

- Sigara alacaktım...

- Sigaraları artık camilerde satıyorlar beyim...

- Camide mi? Yahu cami Allah’ın evidir, oraya ibadet etmeye gidilmez mi?

- Hayır beyim, ibadet için artık üniversiteye gidiliyor...

- Allah Allah! Peki o zaman eğitim nerede yapılıyor?

- Eğitim hapiste yapılıyor beyim...

- Hapiste hırsızlar yok mu?

- Hırsızlar artık iktidarda beyim...

(C.B.’ye teşekkürler.)

İşte ’Yeni Türkiye’

DİYANET İşleri Başkanlığı Yasası’nın hiçbir maddesinde, iftar çadırı kurar ifadesi yer almadığı halde, bu işlerde belediyeler yetersiz mi kaldı ki, 21 Eylül Cuma namazı hutbesinde Antalya camilerinde il müftülüğü açtığı iftar çadırına yardım için cemaate çağrı yaptı?Mehmet Ali KILINÇ

YEĞENİM Kırıkkale’de Süleyman Demirel Anadolu Lisesi’ni kazandı. Okulun ilk günü açılıştan sonra teneffüste yeğenim ve bir grup arkadaşı kantinden bir şeyler yerken, okuldan bir grup öğrenci, bu yeni öğrencilere burada yemek yiyemeyeceklerini, bir daha böyle bir durumla karşılaşırlarsa onlara gereken ’dersi’ verecekleri tehditlerini savurarak ellerindeki yiyecek ve içecekleri almışlar. ’Mahalle baskıları’nın nereye kadar vardığının örneği...

Egemen Haydar ÖZLÜK

NİĞDE’de de ramazan aylarında Tansaş’ta içki reyonu resmen buharlaşır. Yerine kolalar konur. Her zaman içki satan, adı çok iyi bilinen bir süpermarketin ramazan ayında böyle bir takıyyecilik yapması oldukça gülünç bir durum. Bunun, geçenlerde platonik aşkını öldürüp sonra oruçluyum diyerek sigara reddeden suçludan ne farkı var ki?G.L.
Yazarın Tüm Yazıları