367 garabet mi?

TBMM, 184 milletvekili olmadan toplanamıyor.

Haberin Devamı

Ama salonda 145 milletvekili olsa yoklama istenmezse sorun olmuyor.
Görüşme devam ediyor, oylamaya katılan milletvekili 139’dan fazla ise yasa kabul veya ret edilmiş sayılıyor.
2007’de yürürlükte olan anayasada, cumhurbaşkanı seçimi için belli bir sayısı yok, ama özel toplantılarda 367 şartı getirilmiş.
Cumhurbaşkanının seçilmesi için 3 turda 367 şartı var. Bunun nedeni cumhurbaşkanının uzlaşarak seçilmesi için. 3’üncü turda da adaylar 367 oy alamazsa 4. turda 276 oy yetiyor.
Bu da sağlanamazsa TBMM seçimlere gidiyor.
Eğer iktidar partisinin 276’dan fazla milletvekili varsa zaten uzlaşma aramayacaktır.
Nasılsa kendi adayı son turda seçilecektir. O zaman 7 yıldır olduğu gibi ‘partili cumhurbaşkanı’ olacak, birçok sorun yaşanacaktır.
2007’de muhalefet, iktidar partisini uzlaşmaya zorlamak için salona girmedi.
Salonda 367 milletvekili bulunamadığı için seçim yapılamadı.
Bunun ‘garabetle’ hiçbir ilgisi yoktur.
AKP erken seçim kararı aldı, seçimden sonra MHP toplantıya katıldı. 367’den fazla milletvekili olduğu için cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşti.
Özal, Demirel, Ahmet Necdet Sezer seçilirken 367 sorunu neden olmadı?
Çünkü onların seçimi sırasında ilk turdan itibaren TBMM’de 367’den fazla milletvekili vardı.
Seçimler yapıldı.
O günden bu güne Başbakan, AKP, yandaş yazarlar ve bilim insanları bile 367 şartına ‘garabet’ diyor. İtiraz eden olmuyor. Dün Samsun’da Erdoğan aynı şeyi söyleyince fikrimi açıklamak ihtiyacı hissettim. İbrahim BAYTAK

Haberin Devamı

Silivri’yi kim boşalttı?

BAZI çevreler, son günlerde Silivri’yi Tayyip Erdoğan’ın boşalttığını söylemekteler. Tabii, bunun karşılığında da Ergenekon ve Balyoz tutsakları dışarı çıkınca AKP’ye diyet borcu ödüyormuş. Mantığa bakın!
Yaşamları boyunca halk hareketlerini anlamayan, halkın gücüne güvenmeyen, “direniş” denen sihirli sözcüğün anlamını bilmeyen kişiler, hep güçlünün merhametine sığınırlar. Güçlüden yalvararak bir şeyler elde etmeyi başarı sanırlar.
Öncelikle Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarının yeryüzünün en uydurma suçlamalarıyla başladığını belirtelim. Dünyanın en gülünç savlarıyla insanları sonsuza dek mahpus damlarında tutabilir misiniz?
Tutukluların neredeyse tamamı, mahkemelerde olağanüstü bir direnişin, cesaretin, kararlılığın simgesi oldular. Tutsaklar, AKP-Cemaat savcılarının savlarına pabuç bırakmadılar. Duruşmalar sırasında çoğu zaman savcılar, tutsaklarca savunmalarla mahkûm edildiler. Savcı, savını savunamaz duruma geldi. Bu komedi, ne kadar daha sürebilirdi ki?
Zindanları boşaltan halkın gücüdür. Nasıl mı?

Haberin Devamı

29 Ekim 2012’de yurtseverler, Ankara’da barikatları yıkıp Anıtkabir’e koştular.
13 Aralık 2012’de on binlerce kişi, Silivri’yi kuşatarak barikatları darmadağın ettiler. Halkın gücü burada, AKP-Cemaat güçlerini çaresizliğin içine gömdü. 8 Nisan 2013’te ikinci Silivri kuşatması yapıldı. Tarlalar, yollar Türk bayraklarıyla adeta gelincik bahçesine döndü. Haziran 2013 direnişi, Türkiye’deki tüm haksızlıklara karşı büyük bir meydan okumaydı. AKP-Cemaat iktidarına karşı yurdun dört bir yanında halk ayaklandı. Haziran direnişinin en büyük nedenlerinden biri haksız, hukuksuz uygulamalardı. Silivri hukuksuzluğu, halkın öfkesini arttırmıştı.
Yukarıda sıralamaya çalıştığımız halk hareketleri, AKP-Cemaat iktidarına karşı dönüm noktası niteliği taşıyan direnişler. Yurtseverler, iktidarın her haksızlığında karşı koydular. Teslim olmadılar, merhamet dilenmediler.

Adil HACIÖMEROĞLU

Haberin Devamı

AKP-CEMAAT KAVGASI

Halk direnişleri, AKP-Cemaat ittifakını çatırdattı. Onların yıkılma telaşı, birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmelerine neden oldu. Halkın direnişini, gücünü arkasına alan bazı yargıçlar, Silivri’deki hukuksuzluğu sona erdirmek için doğru kararlar verdiler. Sonunda Cumhuriyetçi tutsaklar, Mustafa Kemal’in askerleri özgürlüklerine kavuştular.
Tarihi halk yazar. Son sözü halk söyler. Türkiye’de AKP-Cemaat iktidarına karşı direnen halk, sözünü söylemiştir. Bu direnişlere katılmayan, içeriğini bilmeyen, halkın isyanının nedenlerini anlamayan bazı ‘tatlı su aydıncıklarının’ Silivri’nin neden boşaldığını anlamamaları çok doğal. Çünkü onlar direnerek, savaşım vererek değil; güçlüye yalvararak, despottan merhamet bekleyerek yaşamlarını sürdürmekteler. Ya da bir ABD’ci İslamcı siyasetçiye karşı, benzer bir kişinin tansıklar yaratmasını beklemekteler. Güçlüden merhamet elde edenler, o merhamet karşısında efendiye hizmet etmeyi görev sayarlar. Herkesin böyle yapacağını düşünürler. Yaşamın kurallarının böyle işlediğini sanırlar. Çünkü toplumsal mücadelenin onurunu yaşamamıştır bu kişiler. Hep ceket ilikleyerek geçen bir yaşamda, onurlu dik duruşun iç rahatlığı bilinmez.
Evet, insanoğlu bir aynadır. Kişi aynaya bakar, kendini görür. Silivri kahramanlarının onurlu savaşımını anlamak için doğru aynalara bakmak gerek. Bakın doğru aynaya da zindanları halkın boşalttığını görün.

Haberin Devamı

Cemil Çiçek

O iddialar doğru değildir, yalandır

TBMM Başkanı Cemil Çiçek aradı, “O milletvekilinin soru önergesi doğru değil” dedi. CHP milletvekili Mahmut Tanal’dan, damadı ile ilgili ortaya attığı iddiadan söz ediyor.
Tanal, TBMM Başkanlık Konutu’nun bakım işleri ile ilgili ihaleye katılan firmanın, ortakları arasında Çiçek’in damadının da bulunduğunu belirtiyor. Çiçek soruya tepkili:
“Soru soruyor, isim yok... Dün köşenizde yer alan iddiaları doğru değildir, yalandır, yanlıştır... O iddialarını önce kendi adıma değil, Meclis adına cevaplamak isterim. Çünkü biz Meclis’in saygınlığını kendi ismimizden, kişiliğimizden önde tutarız... Yine ortaya atılan iddialar için yeniden söylüyorum, doğru değildir, yalandır, aslı yoktur. Bu aile çevrem için değil, yakınlarımız, beraber olduklarım için de doğru değildir. Ad vermeden böyle iddialar ortaya atıldığında bunlara cevap vermek için de bizim canımız çıkıyor.”
Meclis’te ‘idari’ anlamda, daha önce verilmiş bazı sorulara yanıt vereceğini de ekledi.

Haberin Devamı

MESAJ PANOSU

ÇED muafiyeti getiren değişiklik Anayasa Mahkemesi tarafından durduruldu. (Rotahaber)
DEMEK ki memlekette #SuçPatlamasından daha tehlikeli imiş dürüstÇe hizmet etmek... (Mazhar GÜLEN)
VOLTAİRE Batıl inanç ve cehaletten oluşan fanatizm, asırlar boyunca bir hastalık olmuştur diyor. Bugun AKP kitleleri sosyolojik vakadır. (L.İ.)
İSTANBUL’da dev devlet arazileri AVM’lere peşkeş çekilirken, İBB skandal bir kararla bir Fatih Koleji arsasını (inşa halindeki) gasp etti (Yeşil alan ilan edildi.) (Sosyal pencere)
TAKDİR ediliyorsan değil, taklit ediliyorsan başarmışsın demektir. Albert EİNSTEİN (Mikdatca’dan)

Eyüp Vialand AVM’de bir şeyler oluyor

EYÜP’te vizyon proje olarak taşocağına yapılan Vialand’da büyük tehlike kapıda... Vialand’a giden yolda çatlamalar meydana geldi...
Eyüp’te vizyon proje olarak binlerce dinamitin patlatıldığı taşocağı üzerine yapılan Vialand’da sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladı.
Eyüp Alibeyköy Yeşilpınar’da yıllarca taşocağı olarak kullanılan ve dinamit patlatılan alan üniversitelerin raporu ile yıllar önce ‘yeşil alan’ olarak ayrıldı. Fakat bir müddet sonra alanda bazı imar değişiklikleri yapıldı. Ve ardından Vialand AVM ve eğlence merkezi oldu.
Şimdilerde ise Vialand yolunda çatlamalar meydana geldi. Bugünlerde yolun bazı şeritleri zaman zaman kapatılarak tadilat yapılıyor. Binalarda durum nedir henüz bilinmiyor. Olası bir facia yaşanır mı bilinmiyor!
GOP Haber’e göre, şimdi şu sorular cevap bekliyor:
m Burası yeşil alan iken neden AVM için imara açıldı? Neden kent ormanı ve mesire alanı yapılmadı?
m Buranın imara açılması hangi tarihte, hangi meclis üyeleri ve imar komisyon üyelerinin oyları ile gerçekleşti?
m Burası imara açılırken ve inşaat yapılırken zemin etüt çalışmaları yapıldı mı?
m Yapılan AVM’nin bazı noktalarında çatlamalar meydana geliyor mu?
m Eyüp Belediyesi veya İBB’nin burada ayrıntılı çalışma yapması, riskleri ortaya koyması ve açıklama yapması gerekmektedir. İnsanların konutlarının olduğu alanlar değil, gerçek riskli alan burası görülüyor. Gerekirse riskli alan ilan edip tahliye edilmeli.

O bir oy vardır ya...

BİR oy bir oydur... Oyunu kullan, Türkiye’yi karanlığa sürükleme... Benim bir oyum ne olur ki... Deme!
Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, at bir komutanı, bir komutan orduyu, bir ordu koca bir ülkeyi kurtarır.
(Necati DÖNMEZ’den)

Ankara’nın canına böyle okundu

Ankara İncek Tek Yapı Kooperatifi’nde yağma ve talan vardır:
1- Mevcut imar planında ticari ada ve parsel olarak görünen arsalara büro işyeri projesi onaylattırılarak, fiilen konut yapılmakta, satılmakta ve bu daireler bir fiil konut olarak kullanılmaktadır. Bu durumda mevcut arsanın değeri bir anda 5 katına çıkmakta, haksız rant elde edilmektedir, ilgili kurumlar konu hakkında hiçbir denetim yapmamaktadırlar, dolayısıyla öngörülen nüfus artmakta ve mevcut altyapı yetersiz kalmaktadır.
2- Hal böyle olunca aldığımız ciddi duyumlara göre ki (aslında doğruluğu kesindir ilgili belediyelerde müracaatlar görülebilir, onaylanan dahi olduğu söylenilmektedir) mevcut kooperatif yönetim kurulu, imar planında kültür merkezi yeri, ulaşım merkezi yeri ve hatta yapılandırılmış ağaçlı park yeri vb. arsaları ‘ticari alan’a çevirmek için belediyeye müracaat etmişler, bu yerleri hazır ve bölgede var olan müteahhitlere ihale etmeye hazırlanmaktadırlar.
Kamu menfaati ve kooperatif ortaklarının menfaatlerinin korunması açısından konuya ilgi göstereceğinizi umarak saygılarımı sunarım.
(NOT. Mevcut rant büyük miktar olduğun dan, benim ve ailemin can güvenliği açısından kimliğimin gizli tutulmasını rica ederim.)

Yoksul bir kadın iki bileziğini nasıl verir

HANİ Başbakan’ın anlattığı, bir kızın annesine atfen anlattığı bir olay var ya… Annesinin Erdoğan’a iki bilezik vermesini, kızın da “Annem, seçilirseniz bizi unutmayın” dediği olay.. Bu siyasetçiye duyulan güven duygusu der geçeriz mi? Yoksa, olayın yaşanmasındaki duruşun önemli olduğuna mı bakarız?
Yoksul çocuğun elinden 2 gerçek bileziği alıp almaması mı önemlidir.
Ne diyor Başbakan; “..Annem dedi ki ‘seçildikten sonra bizi unutmasın, dedi’. Ve elinde annesinin iki bileziğini bana verdi. Sonra kendi elindeki oyuncak bileziği verdi…”
Demek oluyor ki. Annesinin 2 bileziğini almış.
O kız çocuğunun adı, Nihal Karataş. Şimdi Trabzon’da kuran kursu hocasıymış. Annesi de, AKP’nin kuruluş dönemindeki çalışmalara katılmış bir dava(!) kadını.
Şimdi soruyorum ve sorguluyorum:
Bu nasıl bir yoksulluk ki, 2 adet bilezik bağışlayabiliyor.
Bu nasıl bir anlayış ki, dramatik malzeme olarak kullanılan yoksul ailenin elinden 2 bilezik kapıveriliyor.
Olayın bu boyutuyla da incelenmesi gerekmiyor mu?
Şevket ÇORBACIOĞLU-TeknoPolitikalar Platformu

Yazarın Tüm Yazıları