Paylaş
1) ÇANKAYA’ya iyi ki taşınmadı.
Atatürk’ün laik Cumhuriyet anıları şimdi daha rahat yaşayacak.
Çankaya’da oturmadığı için Allah Tayyip Bey’den razı olsun!
2) Peşmergeleri ne zaman Türk topraklarına soktular?
Dün, yani Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığımız sırada PKK ve Kürdistan bayraklarıyla...
Türkiye bu kadar da savrulmamalı, aşağılanmamalı...
3) ‘Devlet Mezarlığı’na gitmek artık zorlaşıyor mu?
Neden mi?
Bartın 19. dönem milletvekili olan ve Sanayi Bakanlığı yapan Av. Hasan Akyol, önceki gün Devlet Mezarlığı’na gitmiş diyor ki: “Giriş-çıkış yolu yok olmuş; ağaç fidanları dikilmiş. Orada çalışmakta olan işçilere ve geçenlere sordum, “Bilemiyoruz” dediler. Mutlaka bir giriş olması gerekir diye düşündüm ve aramaya başladım. Güney cephesini dolanırken küçük ama çok küçük bir levha ve kapı gördüm. Girdim, 50 metre sonra bir görevli önüme çıktı. Tek giriş ve çıkış yerinin burası olduğunu, başka yol yapılıp yapılmayacağını bilmediğini söyledi. Yola devam ettim. Dik bir yokuş, inanın araba patinaj yaparak çıktı. Atatürk’ün ve İnönü’nün kahraman ve can arkadaşları ve Başbakan Ecevit orada yatıyordu. Ülkeyi kurtaran, devleti kuran ve Cumhuriyet’i kuranlar onlardı. Ve biz onların kurduğu Cumhuriyet’in 91’inci yılını dün kutladık! Ama onları mezarında ziyaret edecek bir yolumuz bile yok. Yazık, çok yazık. Mevcut ve yeni yoldan altgeçit ve yan giriş-çıkış yapılarak mezarlığın o muhteşem yolu duramaz mıydı?
Devlet Mezarlığı’nın giriş-çıkış yolu kapatılarak yapılan Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde, yeni ‘Beyaz Ev’de ilk tören yapıldı.
Atatürk’ün öz malı iken sırf çiftçi ve köylüye örnek tesis ve üretim yapılsın düşüncesi ile devlete hibe ettiği bu taşınmazın başına gelmeyen kalmadı ve bitiremediler. ‘Atatürk Cumhuriyeti’ne daha neler yapılacak... Daha ne acılar çekilecek, göreceğiz.”
Sınırımız elek gibi
Peşmerge ‘Kobani Tiyatrosu’nda sahneye çıkıyor
PEŞMERGELER Habur Sınır Kapısı’ndan girdi ve Mürşitpınar’dan Kobani’ye geçerek direnişe katılacaklar. Dünyaya anlatılan hikâye bu. IŞİD, Irak’taki saldırılarını sürdürürken birden Kobani’ye döndü ve kuşattı, düştü düşecek derken... Koalisyon güçleri devreye girdi ve havadan lojistik destek ile birlikte, IŞİD güçlerini bombalamaya başladı. Rivayete göre, düşme tehlikesi ortadan kalktı, ama tamamen çevrenin temizlenmesi için, kara desteğine ihtiyaç var dendi. Kobani’de sözde kantonal yapı kuran Kürtler, Türkiye’den gelecek desteği kabul etmediler. Halbuki, tezkere de çıkmıştı. Bizden istenen; sınır ‘elek gibi kalsın’, yaralıları tedavi edin, gönlünüzden kopan yardımları da yapın, gündüz çatışan unsurlar, akşam Türkiye tarafında ‘çorbaya kaşık’ sallasınlar. Cumhurbaşkanı’nın ‘üst akıl’ dediği (ABD ve ortakları), kara desteği için peşmergeyi uygun gördü ve Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmesi hususunda bizim kodamanları ikna etti. Tezkereye HDP’nin neden ‘Hayır’ dediği ortaya çıkıyor. MHP, hangi tezkereye ‘Evet’ dediğini anlar mı acaba! Batılılar, “apres midi” öğleden sonra uyananlar için “günaydın” diyorlar geç ayılanlara! CHP ise ‘Kobani’ye girelim temizlik yapalım ve hemen çıkalım teklifi ile meseleye iyice ‘Fransız kaldığını’ gösterdi. Kobani değil Türkiye kuşatılmıştır. Esad’ın ulufe olarak ve Türkiye’yi iyice karıştırmak amacıyla, Kürtlere verdiği bölgede ilan edilen sözde kantonal yapı, Türkiye içinden bir koridor ile Kuzey Irak bölgesel yönetimine bağlanmaktadır. Habur girişinde Kürt yurttaşlarımızın, peşmergelere gösterdiği muhabbet ve zafer işaretleri, meselenin nereye gittiğini gösteriyor.
Sıra Türkiye’nin içine gelmiş gibi görünüyor. Kandil, mahalleleri işgal edin ve devlet otoritesini sıfırlayın talimatını verdi. Sokak milisleri, Şırnak’ta mahallelere saldırmaya başladı, kurtarılmış mahalleler ile Kobani’deki sözde yapıyı Türkiye içine taşıyacaklar. Çözüm sürecinde, eşit vatandaşlık, özerk bölgeler, seçimle gelen valiler, terörist başına özel sekretarya vs. bir sürü zırva pazarlık masasına kondu. Ya bu haracı vereceksin ya da Kobani gibi olur buralar deniyor. Seçimlere az bir zaman kaldığı da göz önüne alınırsa, bu sefer ‘havuç gösterip’ oyalama taktiği tutmayacak gibi... Kobani’de oynanan oyun, dünyadaki sazanlara yedirilmiş gibi görünüyor. 1 Kasım tarihi belirlendi. Chomsky ve Nobel Barış ödüllü Adalfo Perez’in de katılacağı söyleniyor. 7-8 Ekim’de sokakları yağmalayın çağrısı (serhildan) yapan HDP de bu vesile ile 1 Kasım’da aynı grupları sokaklara çağırdı. Köy korucu dernekleri başkanı, çözüm süreci bahanesiyle, bölgenin PKK’ya teslim edildiğini ve can güvenliklerinin tehlikede olduğunu, Türk bayrağı altında açıkladı. 7-8 Ekim’de başlayan isyan, terörist başının telefon mesajı ile durdurulmuştu.
Kobani’de kuşatma altına alınan Türkiye’nin birliği ve dirliğidir.
S.Ö.
Biliyor musunuz?
BÜYÜKÇEKMECE’deki Cumhuriyet Bayramı kutlamasına skandalların damga vurduğunu; Büyükçekmece Dr. Hasan Akgün İlkokulu öğrencilerinin yürüyüş kortejine sokulmaması şok yaratırken, imam hatipli kız öğrencinin Kaymakam Mustafa Hulusi Arat’a ödül verme töreninde ‘namahrem’ sebebiyle elini vermeyerek uzaklaştığını. (haberdar.com.tr)...
m İSTANBUL’da CHP’li 14 belediyeden sadece Şişli’nin, Cevahir AVM’deki Volkan Konak Konseri’ni ertelenmemesinin tepki yarattığını, bir grup Şişli’linin “Maden kazası nedeniyle konser gibi etkinlikler iptal edilirken konserde ısrar etmek İsmet Paşa’nın torunu, Belediye Başkanı Hayri İnönü’ye yakışmadı. Nitekim, Pangaltı’dan Cevahir AVM’ye kadar yürüyüş hayli kalabalıkken, konsere katılımın 1000 kişiyi civarında kalması dikkat çekti. Peki bu konserin hesabını kim verecektir?” diye sorduklarını...
İktidarın acı bilançosu...
AKP’nin iktidarda olduğu 2003-2014 yılları arasındaki iş kazaları bilançosu: Türkiye yüz bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa’da ilk, dünyada ise üçüncü sırada. AKP’nin iktidarda olduğu 2003 yılı ile 2014 yılı Ekim sonu itibarıyla toplam iş kazası, 900 bin. İş kazalarına bağlı ölümler, 15 bin. İş kazalarına bağlı sürekli iş göremezlikler (sakatlıklar) 22 bin. AKP yöneticilerinin iş kazalarından ölümlerle ilgili söylediği bazı sözler:
Tayyip Erdoğan: “Ölüm madencilerin fıtratında var.”
Ömer Dinçer: “Güzel öldüler.”
(Ali Rıza UÇER)
TEMA’nın Enerji Bakanına sunduğu rapora rağmen madeni işletmişler
#kazadeğilcinayet
SU kaynağının patlaması sonucu 18 işçinin madende mahsur kaldığı Karaman’ın Ermenek ilçesinde yaşananların maden kazası değil göz göre göre cinayet olduğu gerçeği TEMA’nın 12 bilim insanına hazırlatarak Kasım 2013’de yayınladığı ve Enerji Bakanı Taner Yıldız ile de bizzat paylaştığı ‘Termik Santral Etkileri Uzman Raporu: Konya-Karapınar Kapalı Havzası’ raporu gözönüne alındığında bir kez daha su yüzüne çıkıyor.
TEMA, 12 bilim insanına hazırlattığı raporunu Kasım 2013’de yayınladı ve Bakan Yıldız’a da sundu.
2013 yılında bölgede planlanan linyit yatırımları ve termik santral projesi ile ilgili bir rapor hazırlayan TEMA Vakfı, raporda Bakan Yıldız ve ilgili yetkililere, “Konya Kapalı Havzadır, linyit madeni yapılırsa yer altı suyu basar” bilgisini iletmişti. Bu raporda havzadaki yer altı suyunun birbirine bağlı olduğu ve linyit madeninin yapılmasının geçtiğimiz yıllarda Elbistan’da yaşanana benzer bir maden kazasına sebep olabileceğinin altı çiziliyordu.
Bu raporun yayınlanmasının ardından Yıldız, hassasiyeti için TEMA’ya teşekkür etti. Ancak bu durum bölgedeki denetimlerin sıklaştırılmasını sağlamadı.
Karaman Ermenek’te göçük ve sular altında kalan 18 işçiye halen ulaşılamadı
Bundan 3 ay önce, Haziran 2014’de Karaman Ermenek’teki madende göçük olması ve bir işçinin hayatını kaybetmesi üzerine kendi raporunda belirttiği ve Enerji Bakanı’na ilettiği konular üzerinden bir basın açıklaması yayınlayan TEMA, linyit madenlerindeki yeraltı sularına bir kez daha dikkat çekilmesini istedi.
20 Haziran 2014 Cuma günü Karaman İnternet.com haber sitesinde TEMA’nın basın açıklamasının ilgili bölümü şu şekilde aktarılmış;
“Yeraltı suları azalmaya devam edecek.
Ayrıca, Ayrancı-Akçaşehir bölgesinde çıkarılacak kömür ortalama 138 m. derinlikte bulunmaktadır. Bu demektir ki, kömürün verimli bir şekilde çıkartılması için yapılacak kazının bütününe yakını yeraltı suyu düzeyinin altında sürdürülmek zorundadır. Bunun engellenmesi için de yeraltı suyunun pompalarla boşaltılması gerekecektir. Böyle bir uygulama yapılması durumunda hâlihazırda yaşanan yeraltı suyundaki düşüş hızlanacak, bölgedeki obrukların sayı ve büyüklüğü artabilecek; tarımın varlığı tehlikeye girecektir.
Ermenek’te yaşadığımız kaza henüz çok tazeyken; yeni kazaların önünü açan bu projenin gözden geçirilmesini tüm karar vericilerden talep ediyoruz.
Türkiye Çöl Olmasın!
TEMA Vakfı Karaman İl Temsilciliği”
Tüm bu uyarılara, bilim insanlarının hazırladığı ve TEMA’nın Enerji Bakanı Taner Yıldız’a bizzat sunduğu rapora rağmen Karaman Ermenek’te göçük altında bekleyen ve henüz akıbetleri hakkında bilgi bulunmayan 18 işçinin yaşadığının maden kazası değil düpedüz ilgili hükümetin yetkilileri tarafından taammüden işlenmiş bir cinayet olduğu gerçeği gözler önüne seriliyor.
(Yeşil Gazete)
7777777777777
Tunus’ta laik demokrasi zaferinin düşündürdükleri
SON günlerde Suriye ve Irak’tan üst üste felaket haberleri gelirken bir umut ışığı Tunus’tan doğdu. Tunus seçimlerini laik demokrasiyi savunan Nida Tunus Partisi kazandı. Müslüman Kardeşler örgütünün uzantısı sayılan ve Türkiye’deki AKP iktidarının politikalarını kendine örnek alan Gannuşi’nin Ennahda Partisi seçimi kaybetti.
Nida Tunus Partisinin lideri, deneyimli politikacı Beji Caid Essebsi’nin kendisine yakın çizgideki bazı küçük partilerin de katılımıyla Hükümeti kurması bekleniyor. Essebsi Atatürk’ü kendine örnek alan Tunus devletinin kurucusu Habib Burgiba’nın izinden giden devlet adamlarından biridir.
Tunus 2010 yılının sonunda, ülkesindeki baskıları protesto etmek için kendini yakan bir sokak satıcısının ölümünün ateşlediği halk hareketiyle Arab Baharını başlatan ülke olmuştu.
Başlangıçta demokratik, laik güçlerin protestolarıyla başlayan Arab Baharı , ne yazık ki, kısa sürede Müslüman Kardeşlerin ve başka aşırı grupların etkisi altına girmiş ve Mısır, Libya, Suriye, Yemen, Bahreyn gibi ülkelerde silah zoruyla hükümetleri devirip iktidara geçmek isteyen örgütlerin eylemleri sonucunda çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi sonucunu vermişti.
2011 yılından sonra, bir süre Gannuşi’nin Ennahda partisi tarafından yönetilen Tunus da daha sonra kargaşa içine düşmüş, kısa ömürlü hükümetler kurulmuş, şiddet eylemleri yaşanmış ve 2013 yılında iki muhalefet lideri öldürülmüştü.
Tunus halkı bütün bu güçlükleri aşarak demokratik seçimleri gerçekleştirmeyi başarmıştır. Laikliği savunan Nida Tunus partisi, Müslüman Kardeşler eğilimindeki seçmenlerin oylarını kazanmak kaygısıyla ilkelerinden taviz vermemiş ve bu yaklaşımıyla da başkalarına örnek olacak bir tutum sergilemiştir.
Tunus seçimleri, Demokrasinin Hristiyanlığın bir ürünü olduğunu, halkı Müslüman olan ülkelerde laik demokrasinin seçim yoluyla işbaşına geçemeyeceğini savunan Samuel Huntington gibi düşünürlere de en güzel cevabı vermiştir.
Aslında halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde çok partili demokratik rejimlerin kurulabileceğini ilk gösteren ülke Türkiye olmuş, onu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti izlemişti.
Tunus seçimleri Arap ülkelerinde de seçim yoluyla laik demokrasiye geçebileceğini kanıtlamıştır.
Şimdi, başta CHP olmak üzere Türkiye’deki laik partilere, sivil toplum örgütlerine ve iş adamlarına düşen görev Tunus’taki laik güçlerin bu başarısına destek olmaktır.
Suriye ve Irak’ta silah yoluyla siyasi sonuç elde etmeyi amaçlayıp yüzbinlerce insanın hayatına mal olan kanlı çatışmalara ve bölgeyi terör örgütlerinin istila etmesine yol açanlar bunun çıkmaz bir yol olduğunu görmeli ve Tunus halkını örnek alarak, demokrasi yoluyla hedeflerine ulaşmaya çalışmalıdırlar.
Cumhuriyetin ilanından sonra Müslüman ülkeler arasında laik demokrasinin öncülüğünü yapan Türkiye de demokrasi ve özgürlükler alanlarındaki eksiklerini giderip, çağdaş demokrasinin bölgeye yayılmasına örnek olmalıdır.
Onur ÖYMEN
Paylaş