BİR federasyonun ‘seçilmiş’i sordu; “Suat Kılıç’ı eleştireceğim?” dedi.
“Buyrun” dedik: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, üçüncü kabinesinde yer alan ve ‘Ustalarım’ dediği Bakanlar Kurulu’nda en genç isim olarak yer alan Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’la federasyonların başı dertte. Göreve geldiği günden bu yana, ‘Frene bastım’ diyerek federasyonların ödeneğini kesen Suat Kılıç, ödeneksiz kalan federasyonların uluslararası spor camiasında itibarsızlaşmasına vesile oluyor. Yaptıkları uluslararası organizasyonlardan kaynaklanan borçları ödeyemeyen federasyonlara, uluslararası spor federasyonlarının yetkilileri, ‘Madem paranız yok. Borcunuzu da ödeyemiyorsunuz. Ne diye 2020 olimpiyatlarına aday oluyorsunuz?’ diye soruyorlar. Olimpiyat adaylığı ile ilgili oylamada bu kişilerin pek çoğunun delege olarak oy kullanacağı da düşünülürse, Türkiye’nin yıllardır sahip olduğu olumlu imajının bir Bakan’ın ‘Frene bastım’ demesiyle güme gittiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Federasyon başkanlarıyla arasına mesafe koyan ve pek çoğuyla görüşmeyen Bakan Kılıç’ın tüm yetkileri uhdesinde toplaması da tepki çekiyor. Yeni atanan Bakan Yardımcısı Yusuf Tekin’e bile inisiyatif tanımayışıyla federasyonlar sorunlarını anlatacak ve çözecek kişi bulamıyorlar. Federasyon başkanları ise sıkıntılarını çözebilmek ve ülkenin uluslararası camiada imaj kaybını önlemek için bizzat Başbakan’a ulaşarak dertlerini anlatmanın çabası içindeler.”
Allah’ım Atatürk’ü eleştirenler bunu ne için yaparlar
SON zamanlarda nedendir bilinmez, bir ‘Atatürk’ü tartışmak’ modası aldı gidiyor. Aslında doğrusu Atatürk’ü gözden düşürmek desek daha gerçekçi oluruz. Atatürk’ün eseri Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu’dur. Bakkala, markete gidince kilo, gram, terziye gidince metre, gazete, kitabı Latin alfabesi ile okumak, soyadı, şapka, seçme-seçilme (kadınlara), vb. günlük yaşayışımızda hep Atatürk var. Neyini tartışıyorsunuz. Sayın Ege Cansen dün köşesinde bu konuyu çok güzel işlemiş. “Kötü niyetlilerle tartışmaya girmek, sadece onların işine yarar” diyerek olayı noktalamış. (Bir konu daha var; acaba dinci ve muhafazakâr kanallar, Atatürk’ü eleştirmek için bu konuşmacılara bir bedel veriyor mu?) Nevzat VARHAN Ocaklar Beldesi/ERDEK
Yunan hükümeti neden kutsanır
YUNAN Başbakanı ve hükümeti neden din adamları tarafından kutsanır? Yunan TV kanallarında önceki gün yeni hükümet yemin ederken, çevredeki papazları merak edenler için İstanbul’daki Rum cemaatinin bir mensubuna bunu sorduk. Şöyle özetledi: “Bu bir gelenektir; tam 5’inci yüzyıldan bu yana sürmektedir. Anlamı da, Tanrı’nın yardımı ile bu işi yapsınlar diyedir. Bu geleneğin ikinci anlamı da şudur: Patrik tarafından dünyaya ve halkına bu sizlerin artık ‘kralınızdır’/başbakanınızdır diye ilanıdır. Artık buna güvenin anlamındadır. Bir ‘kral’ kesinlikle kendi krallığını tek başına ilan edemez. Ayasofya’da kralın başına din adamları tarafından taç giydirme töreni yapılırdı. Bu durum Atatürk’ün bile dikkatini çekmiştir. Bu nedenle din adamlarının ve papazlar da dahil olmak üzere söylediği bir sözü vardır; özetle din adamları öyle ihtiras içinde inançlarını yitirmiş, kendilerini Allah’ın yerine koyma cesaretini göstermişlerdir ki... Bu nedenden dolayı da laiklik yolunda ilk adım olarak Hilafeti kaldırmaya karar vermiştir.”
Gazeteci olmak zordur
ACI haber sonunda geldi; Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir’in cesetlerine ulaşılabildi. Meslektaşlarının duaları üç gündür onlarla idi. Ama o mucize gerçekleşemedi. Yüreğimiz yandı haberi alınca, enkaz altında kalan öbür vatandaşlarımız gibi... Yılmaz ve Emir, gerçek bir basın emekçisiydiler; çalışkandılar, başarılıydılar ve en önemlisi de dürüsttüler. Güneydoğu’da görev yapmanın ne demek olduğunu onlardan biliyorduk. ‘Marka’ haberlerin yaratıcısıydılar. Onlar artık ‘basın şehitleri’; Hürriyet’in 1960’ların başında Çatalca’da kardan donarak can veren muhabirleri Yüksel Kasapbaşı, Abidin Behpur Tapaner ve şoför Yüksel Öztürk gibi... Onlar hep ‘yılın gazetecileri’ olarak anılırdı; Yılmaz ve Emir de öyle olacaktır. Uğur Cebeci ve ekibinin acılarını paylaşmak öyle kolay değil.
Erçiş il olmamalı
DEPREM afetinden zarar görenlerin korunması, yaralarının sarılması için ilçe-il olma hali ve düzenlemeleri değil Afet Yönetim Sistemleri’nin oluşturulması, geliştirmesi ve uygulanması gerekmektedir. Öncelikle Erciş, jeolojik olarak (tektonik yapısının aktif olması) müsait olmayan bir bölgededir. Önerildiği gibi il yapılmadan önce çok iyi bir araştırma yapmak gerekmektedir. Dilek BAKİ Jeofizik Y. Müh.
Telefon etmek de korku veriyor
AKP İstanbul İl Başkanlığı’na kaza ile telefon ederseniz rızanız alınmadan telefon görüşmeniz kayda alınıyor, üstüne üstlük adınız, soyadınız, telefon numaranız ve TC kimlik numaranız isteniyor. Buna ileri demokrasi mi deniyor? Şaşarım. Alişan ÇOLAK
Biliyor musunuz
TÜRKİYE Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un, Ömer Dinçer’e bir mektup göndererek Milli Eğitim Bakanlığı’na atanacak üst düzey yöneticilerin bakanlık bünyesinde görev yapan, eğitim kökenli kişiler arasından seçilmesini istediğini...
MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Maliye Bakanı Şimşek’e “İstanbul Kültür Başkenti Ajansı ne kadar sermaye ile kurulmuştur? Ajansın finansmanı için 2008 yılında uygulanmaya başlayan ÖTV’lere ilave edilen vergilerin toplam miktarı ne kadardır; ajans bütçesine ne kadar aktarılmıştır? Ajansın bütçesine aktarılmayan vergi geliri bulunmakta mıdır? Bulunmakta ise aktarılmayan vergi gelirleri nerelere aktarılmıştır?” diye sorduğunu...