1980’li yılların Zürih anıları...

‘12 Eylül’den sonra Türkiye’den kaçan Yılmaz Güney, Yahya Demirel ve ünlü banker Abidin Cevher Özden’in İsviçre’deki ilişkilerini araştırırken, birden kendimi Sarı Avni’yle karşı karşıya buldum.

Haberin Devamı

Kendini armatör ‘Atilla Musullu’ olarak tanıtan Sarı Avni’yi, Zürih’te Türklerin işlettiği Air Gate Restoran’da dansöz oynatırken gördüm. Önce fotoğraf çekmemi engellemek istediler. Dansözün ısrarı üzerine, Sarı Avni beni çağırdı, ‘Gazetede yayımlamamak koşuluyla çek’ dedi. Bir yıl fotoğrafları evimde sakladım. Ardından 12 Eylül’de elçilik ve konsolosluklara gönderilen ‘arananlar’ kitapçığından Avni Karadurmuş ismiyle aranan Sarı Avni olduğunu tespit ettim. Haber (Hürriyet’te) bomba gibi patladı.”
Zürih’te yaşayan gazeteci Erdinç Ispartalı, 1980’li ‘fırtınalı’ yılları böyle özetliyor.
Ispartalı, aslen Rodos doğumlu; ailesi, onu 12 yaşında İzmir’e okumaya göndermiş; sonra İstanbul’a geçmiş, Yunanistan’la olan anlaşmazlıklardan dolayı ‘vatansız’ durumuna düşmüş... Sonra Almanya ve İsviçre; tam 45 yıldır Zürih’te yaşıyor. Renkli bir gazetecilik yaşamı sürdürmüş; korkularla, tehditlerle karşılaşmış; gözü kara olarak Hürriyet’e manşetler sıralamış... Sadece yukarıdaki isimler değil; eski DP milletvekili ‘Teneke Kralı’ Mıgırdıç Şellafyan’dan başlayarak haberini yaptıkları bir sürü isim sıralıyor: Yılmaz Güney de var aralarında... Yaşar Aktürk (Berber Yaşar), Enis Karaduman, Nasrullah Ayan, Behçet Cantürk (İnce Mehmet), Nasrullah Ayan, Emin Görpe, Fikri Kocakerim, Kemal Horzum, M. Karamehmet...
M. Ali Ağca, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı’yı unutmuyor.
TURGUT ÖZAL VE KARAPARACILAR
Kastelli’nin (Cevher Özden) kaçış öyküsü ayrı bir olay. Türkiye’nin zor yılları... MC hükümeti ile başlayan ve terörle birlikte 12 Eylül batağına saplanan Türkiye’yi ‘70 sent’ten borç alamayacak durumdan kurtarmak için Özal’ın İsviçre’de kaçak Türkler üzerinden yürüttüğü politikalar ve çıkardığı aflarla ‘karapara’yı ülkeye aktarmak için yürüttüğü çalışmaları çok iyi biliyor Ispartalı; bir şeye dikkat çekiyor: “GAP ve Atatürk Barajı’nın Türkiye’ye gelen bu paralarla yapıldığını bir bankacıdan duymuştum.”
Zürih’teki Türk lokantası Manhattan Revan’da, Zürih’te geçirdiği 45. yılı kutlanıyor Erdinç Ispartalı’nın... 27 yıllık gazeteci olarak. Zürih’teki dost çevresi kendisi için bir gece düzenledi; Türk-İsviçre Seyahat Acenteleri Birliği (TİSAB) Başkanı Hüseyin Samsunlu kendisine “45 yıldan bu yana İsviçre Türk toplumunun sosyal ve toplumsal yaşamı ve bizlere yaptığı katkılardan ötürü” bir plaket sundu.
Ispartalı, gazetecilik anılarını anlatırken hüzünleniyor. Çok şey biliyor; anlatıyor; keşke kitap yapsa bu yılları... Bir dönem İsviçre’de yaşayan patronu olan Erol Simavi’yi de saygıyla anıyor. Hürriyet’e hâlâ katkı sağlıyor Zürih’te. Almanya’dan gelen Halit Çelikbudak ve İlker Gök de Ispartalı’yı yalnız bırakmıyorlar.
HAYDAR SALTIK ANILARIYLA GİTTİ
12 Eylül’den sonra İstanbul 1. Ordu Komutanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Haydar Saltık’ın, 1985’te Bern Büyükelçiliği’ne atandığını, ancak İsviçre hükümetinin uzun süre akredetitasyon vermediğini anlatıyor.
Evren’in anılarını yayınlamasından sonra kendisinin de patronunun talimatı üzerine kendisinden yaşadıklarını anlatmasını istediklerini ancak “Ben ülkemin ulusal çıkarlarını önde tutarım, onlar benimle öteki dünyaya gider” karşılığını vermiş... Saltık geçen yıl bugün vefat etmişti.
Zürih kültür ve ticaret kenti; her yer banka ve yeşillik... Körfez sermayesinin hareketlenmesinden sonra bankalar sıkıntılı... Limmat Nehri kıyısındaki tarihi yapılar bakımlı, lokantalar lezzetli... Bizim Türkler bir de kendi markalarını yaratsalar... Üç Türk’ün İtalyan lokantaları en mükemmeli diyebiliriz.

Haberin Devamı

Peki, otopark paraları ne oldu

Haberin Devamı

SAYIN Başbakan İstan-bul’un otopark sorununa değinirken doğru söylemiş ama kendileri 1994-98 arası İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi. Döneminde belediye imar planlarında bu konuda hiçbir tedbir alınmadığı gibi, verilen inşaat ruhsatlarında -bildiğim kadarı ile- otopark bedeli adı altında bir bedel ödendiğinde bahçeye veya bina altına otopark yapılması gerekmemekte idi. 17 Ağustos 1999 depreminde İstanbul Avcılar’da yıkılan binaların imar izinleri hangi yıllarda verilmişti acaba? Eskiden hata yapılmış olması bu hatanın bugün devam etmesini gerektirmez. Bugün Levent güzergâhındaki gökdelenlerin bir tabii afette ne olacağı konusunda bir senaryo var mı?
Faruk YURDATAP

Haberin Devamı

Zehirlendiğimizi BM’ye bildireceğim

CEYHAN Sugözü Köyü Çevre Koruma Derneği Başkanı Kemal Özbenli anlatıyor: “10 yıldan beri ithal kömürle çalışan termik santralın çevresel zararlarını anlatmak için dernek kurduk... Ama ilçe yöneticileri tarafından hep engelleniyoruz. Dernek bürosu için tutmak istediğimiz üç yer engellendi. Nihayet bir tarlaya kurmak zorunda kaldığımız çadırımız yıktırıldı. BM Dünya Sağlık Örgütü’ne başvuracağım, gelsinler balıklarımızın nasıl katledildiğini, sularımızın nasıl kirlendiğini, hayvanlarımızın nasıl telef olduğunu, meyvelerimizin nasıl yok olduğunu görsünler. Çünkü kaymakamımız, valimiz bunları görmüyor, bize değil santrala sahip çıkıyorlar.”

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

- SON patlamanın yaşandığı Ada tersanesinde çalışan Murat Ateşoğlu’nun olayla ilgili TV’ye konuştuğu gerekçesiyle işinden kovulduğunu, DİSK’e bağlı Limter-İş’in “Yasada TV’ye demeç vermek, kovulma gerekçesidir diye bir madde var mıdır; işverenin yasalara uymasını bekliyoruz” diye açıklama yaptığını...
- DİSK Yönetim Kurulu’nun, yeni teşvik paketi için “Sermayeye teşvik, emekçiye baskı, zor ve engelleme üzerine kurulan bu politikalar elbet püskürtülecektir” açıklamasını yaptığını...

Hesaplaşmanın iki tarihi

BUGÜN ülkemi yöneten zihniyetin söylem ve eylemlerini topluca değerlendirince, ne 27 Mayıs ile, ne 12 Eylül ile, ne de 28 Şubat ile hesaplaşmak istediklerine inanıyor veya samimi buluyorum. Bence hesaplaşmak istedikleri iki tarih var: 29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanı ve 3 Mart 1924 halifeliğin kaldırılışıdır.    C.T.

Yazarın Tüm Yazıları