Türkiye dış politikasını mı değiştiriyor

TÜM dengeler altüst olmuş durumda. Bölgesel ve küresel denklemin sil baştan kurulduğu günlerden geçiyoruz.

Haberin Devamı

YEMEN operasyonu, bölgede zaten var olan kaosun üzerine resmen tuz biber ekti. Bir anda mezhep çatışmasını zirveye taşıdı. O kadar ki, Arap Ligi tarihte ilk kez bir “Arap ordusu” kurdu.
Hemen akabinde İran ve P5+1 ülkeleri arasında nükleer ön anlaşma imzalandı. Bir diğer deyişle, İran ve Batı arasındaki buzlar kırıldı.
Bu da Sünni cephesini birbirine daha da çok kenetledi.
Peki tüm bunlar ne anlama geliyor? Yeni denklemde kim nereye düşüyor?


KAZANAN: İRAN VE ESAD


İran’la başlayalım. ABD’nin Irak işgali ve üstüne yaşanan “Arap ayaklanmaları” en çok İran’a yaramıştı. Bölgedeki nüfuzu hiç olmadığı kadar arttı. Dahası bugün İran, ABD’nin Irak’ta IŞİD’e karşı baş müttefiki.
Şimdi de imzaladığı nükleer anlaşma sayesinde, üzerindeki yaptırımlar kalkıyor. Yani İran 1979’dan beri ilk kez küresel sisteme entegre oluyor.


*

Haberin Devamı


VE Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad. Tüm bu olan biten herhalde en çok ona yaradı. ABD, Esad’ın gitmesinin ülkede terörü tırmandırmasından korktuğu için rejime dokunmuyordu. Yemen sonrası bu korkusu tavan yapmış durumda.
Dahası ABD’nin şu anda önceliği, İran’la 30 Haziran’da nükleer anlaşma imzalamak. Dolayısıyla Esad’ın baş destekçisi olan İran’ı karşısına almaktan kaçınıyor.


MISIR’LA BARIŞ MI?


BİR diğer yükselen güç ise: Mısır.
Mısır, Suudi Arabistan ile birlikte Yemen operasyonunun baş aktörü. Zaten bu iki ülke ilişkileri bir süredir altın çağını yaşıyordu.
Yemen operasyonundan sonra ise resmen birbirlerine kenetlendiler. Dahası geçtiğimiz hafta ABD, Mısır’a karşı 2013 darbesinden beri uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı.
Bugün Mısır, yeni bölgesel denklemin başaktörlerinden.


*


GELELİM Türkiye’ye. Ankara zaten bir süredir Körfez’le ilişkilerini tazeliyordu. Şimdi Yemen operasyonunu da destekliyor. Mısır ise Türkiye’nin dahil olduğu bu denklemin ana aktörlerinden.
Zaten tam da bu nedenle Ankara, Mısır’a karşı tutumunu gözden geçiriyor gibi görünüyor.
Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mart başında sarf ettiği şu sözler buna işaret ediyor: “Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye, bölgenin en önemli ülkeleri. Mısır konusunda Suudi Arabistan bir adım atacak olursa, devran tersine dönebilir.”

Haberin Devamı


İSRAİL’LE NORMALLEŞME


BİR diğer revizyon da İsrail’e yönelik olabilir. Zira istikrarsızlığın tavan yaptığı bölgede, Türkiye’nin bölgede istikrarlı ortaklara her zamankinden çok ihtiyacı var.
Bu, İran’ın gücünün dengelenmesi açısından da önemli. İran’ın en büyük hasmı ve ABD’nin bölgedeki en yakın müttefiki olan İsrail’le ilişkilerinin normalleşmesi, Türkiye’nin elini ancak güçlendirir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın geçtiğimiz hafta bir İsrail televizyonunda söyledikleri de buna alamet olabilir: “Netanyahu eğer yeni bir başlangıç yapacaksa (...) Türkiye’nin iyi bir partner olarak seçilmesi, bizce çok doğru olacaktır.”


İRAN GEZİSİ


VE İran. Yemen operasyonu sonrası Erdoğan’ın İran’a yönelik yaptığı eleştiri, İran’da rahatsızlık yaratmış görünüyor. Ancak iki ülkenin daha önce olmadığı kadar birbirine ihtiyacı var.
Bu nedenle bugün Erdoğan’ın İran’da Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşmesinde, iki lider uzlaşamayacakları konuları görmezden gelip, uzlaştıkları konulara odaklanacaktır.
Kaldı ki Ankara, İran’ın yükselen profilini bölgesel sorunları çözmek için bir fırsat olarak görmeli.

Haberin Devamı


TÜRKİYE İÇİN FIRSAT


TÜM bu tablo ise Türkiye için kaçınılmaz bir fırsat doğuruyor. Zira bölgede keskinleşmiş olan iki cepheyle de ilişkisi olan tek bölge ülkesi, Türkiye.
Nasıl ABD bir yandan İran’la yakınlaşıp, diğer yandan Yemen operasyonunu destekliyorsa. Türkiye de bu özel ve istisnai konumunu kullanarak, iki tarafla da çıkarlarını azami seviyeye çıkarabilir.
Bunun için tek gereken, tüm mezheplere karşı eşit mesafede durduğunu vurgulaması. Ve bu yeni oyunu yeni kurallara göre oynayacak esnekliği gösterebilmesi.

Yazarın Tüm Yazıları