Paylaş
”Bu stratejik deha yansıtan sözler, geçtiğimiz hafta Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç’in ağzından çıktı. Hem de Başbakan Davutoğlu’yla kendi evinde, Belgrad’da görüştükten hemen sonra.
Oysaki bir grup gazeteci Davutoğlu’yla Belgrad’da sohbet ettiğimizde, iki liderin görüşmelerinin son derece olumlu geçtiğini öğrenmiştik.
Peki ne oldu da Sırp lider sonradan çark etti?
Ve Rusya’ya çiçek atma ihtiyacı duydu?
Balkanlar Bıçak Sırtında
Bunun cevabı, Balkanların derin dehlizlerinde saklı.
Bir önceki yazımda, Balkanlardaki gerilimin Bosna Savaşı’dan beri ilk kez bu kadar yükseldiğini anlatmıştım.
Bunun başlıca sebebi, Sırbistan ve Bosna-Hersek, yani Sırplar ve Boşnaklar arasında gittikçe gerilen ilişkiler. Sırbistan’ın Bosna Sırplarını bağımsızlık için yüreklendirdiği algısı, gittikçe daha da güçleniyor.
Diğer taraftan Sırbistan, nüfusunun çoğunluğu Boşnak ve Arnavutlardan oluşan Kosova’nın bağımsızlığını hala tanımıyor. Bu durum da Arnavutluk’la ilişkilerini de olumsuz etkiliyor.
Batı-Rusya Arasında
Balkanlardaki bu kırılgan ve karmaşık yapı yetmezmiş gibi, bir de Batı-Rusya çekişmesi bu kırılganlığı iyice tetikliyor.
Rusya nasıl Ukrayna, Kırım ve Gürcistan üzerinden Kafkaslar’da; Suriye üzerinden de Ortadoğu’da nüfuzunu arttırdıysa, aynısını Balkanlarda da yapmaya çalışıyor.
Bunun için de “Slav ve Ortodoks kardeşliği” ile bağlı olduğu Sırplarla ilişkisini gittikçe güçlendiriyor.
Hatta Sırbistan’la aynı dalga boyunda, Bosnalı Sırpları Bosna-Hersek’ten ayrılma yolunda cesaretlendiriyor.
*
Bunun bir sebebi de, Moskova’nın bu coğrafyaya jeostratejik açıdan muhtaç olması.
Avrupa'ya ulaşacak petrol boru hatları için, bu bölge geçiş koridoru konumunda.
Bölge ülkeleri de enerji için Rusya’ya bağımlı. Sırbistan, gazının ve petrolünün tamamını Rusya’dan alıyor.
*
Buna karşı Batı da elbette nal toplamıyor.
Avrupa Birliği’nin 3 hafta önce Sırbistan’la müzakere sürecini başlatması, asıl olarak Balkanlar'da Rusya'ya karşı nüfuzunu arttırma çabası.
Yine Sırbistan ve Kosova arasında iki yıldır yürüyen müzakereleri de, AB arabulucu olarak kendi kanatları altına almış durumda.
Kaldı ki zaten AB’nin Balkanlı alıcısı çok. Bölge ülkeleri AB üyeliğini, bölgenin istikrarı için tek yol olarak görüyor.
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Mayıs ayında yaptığımız mülakatta bunu özellikle vurgulamıştı: “Balkanlar’da insanlar Avrupa’nın parçası olma hayâlini kuruyorlar.
Ve bu, Balkanların tek hayâli. Bu hayâl yok olursa, sorunlar yeniden başlar.”
Bölge ülkeleri AB üyesi olunca, aralarındaki sınırların kendiliğinden kalkacağını savunmuştu.
Hedef Türkiye Değil
Bu coğrafya, ABD-Rusya çekişmesinin de parçası olmuş durumda.
ABD bölgedeki varlığını gitgide arttırıyor. Balkanlarda yeni üsler açması ve askeri üslerinin en büyüklerinden Ferizovik Üssü’nün yine bu bölgede bulunması, tesadüf değil.
Dahası Washington, Kosova’nın bağımsızlığının gerekirse NATO tarafından korunacağını bile söylemişti.
Hatta buna karşılık Rusya 2007’de Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması'ndan çekilmişti.
Ki bu, Soğuk Savaş dönemini sona erdiren temel anlaşmalardan biriydi.
*
İşte bölge ülkeleri de bu iki kamp arasında sıkışmış durumda.
Sırbistan bir yandan Rusya ile arasını sıcak tutmaya, öte yandan AB üyeliğini kazanmaya çalışıyor.
Dolayısıyla Sırp Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin hedefi belli:
Türkiye’yle görüşmesinin Moskova ile sıkıntı yaratmasını engellemek. Ve Türkiye-Rusya krizi üzerinden Rusya’ya biraz daha yaklaşmak.
Peki Sırbistan başta olmak üzere Balkan ülkeleri, bu ikililiği ne kadar sürdürebilirler?
Belgrad’da görüştüğüm Sırp akademisyen Djordje Popovic’in buna yanıtı net:
“Bu dengeyi sürdürmemiz imkansız.
AB, Rusya’ya sırtımızı dönmemiz için bizi çok zorluyor.
AB üyesi olacaksak, eninde sonunda politikamızı Batı’yla uyumlu hale getirmemiz gerekecek.”
*
İşte böyle bir coğrafyada Türkiye’nin jonglörlük yapmaktan başka çaresi yok.
Hem Sırplarla Boşnaklar, hem de Batı ve Rusya arasındaki dengeyi gözetmek zorunda.
Tıpkı Ortadoğu’da Şiiler ve Sünnilerle yapması gerektiği gibi.
Hep aynı senaryo değil mi?
Paylaş