Paylaş
Bir önceki yazımda, iki örgütün hem birbirinden, hem de Türkiye’den esinlendiklerini yazmıştım. Şimdi daha iyi anlamaya çalışalım: Hakikaten siyasal İslam eriyor mu? Ortadoğu’nun İslamcı partileri yavaş yavaş laikleşiyor mu?
İHVAN KENDİNİ ARIYOR
Kuzey Afrika’daki siyasal İslam hareketini yakından takip eden Faslı akademisyen Dr Fuad Ferhavi ile buluşuyorum. Ankara’daki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda (USAK) araştırmacı olarak bulunan Ferhavi’ye göre, “İhvan şu anda bir iç muhasebe yaşıyor. Kendini bulmaya çalışıyor.”
İhvan, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle 1928’de Mısır’da kurulmuştu. Aslında Osmanlı’nın çöküşüne bir tepki hareketiydi. Ve hedefi de Osmanlı’daki gibi bir oluşum, yani Mısır’ın sınırlarını aşan bir hilafetti.
Mısır’ın önce bağımsız, sonra cumhuriyet olmasıyla birlikte ise İhvan büyük bir çelişkiyle karşılaştı: Ulus-devlet gerçeğiyle. Ve modern devlet anlayışını uzun süre anlayamadı.
Böylelikle İhvan’ın içinde “kendimizi devlete göre uyarlayalım mı” tartışması başladı. Sisi darbesiyle devrilen eski cumhurbaşkanı Mursi’nin iktidar deneyiminin başarısız olması da, İhvan içindeki ayrışmayı iyice arttırdı.
*
Bugün ise bu tartışma, hareketi üçe bölmüş görünüyor. Ferhavi, İhvan içindeki bir grubun “davet” denilen İslami faaliyetlere devam edip, siyasetle ilişkilerini tamamen kesmeyi savunduğunu söylüyor. Bu grubun kopup Selefileşmesi olası.
2. grup ise dini faaliyetlere devletle uyumlu bir şekilde devam etmek istiyor. 3. grup da “davet”i bırakıp, tamamen siyasi bir parti olmak gerektiği görüşünde. İhvan’dan gelen son açıklama da, aslında nihai bir karar değil; örgütün içindeki bu tartışmanın dışavurumu.
TUNUS DAHA İLERİDE
Tunus’taki Nahda’nın içinde de aynı tartışma mevcut. Ama hem tartışmanın niteliği, hem de hareketin vardığı nokta farklı.
Nahda’nın kurucu lideri Raşid Gannuşi, Müslüman Kardeşler ekolü içinde Batı tecrübesi en fazla olan İslamcı. 1981’de kurulan Nahda’yı, diktatör Zeynel Abidin Bin Ali yasaklamıştı. Gannuşi de idamla yargılanıyordu. O yüzden örgütün çoğu üyesi 90’larda Fransa ve İngiltere’ye kaçtı.
2011’de Yasemin Devrimi başlayınca da, geri dönüp Batı nosyonunu Tunus’a taşıdılar. O yüzden Nahda, Mısır dahil bölgedeki diğer siyasal İslamcı hareketlere göre daha özgürlükçü, ileri bir noktada.
Fuad Ferhavi, Nahda kadrolarının uzun yıllardır İhvan’a aynı yolu öğütlediğini, ancak İhvan’ın bunu kulak ardı ettiğini söylüyor. Ama anlaşılan o ki Müslüman Kardeşler, hem Tunus örneğinin başarılı olmasından etkilendi. Hem de son 5 yılda kendi imkanlarının sınırlarını gördü. Ve Nahda “din ve siyaseti ayırıyoruz” der demez de, İhvan içindeki daha liberal olan klik, hemen bu çıkışı yaptı.
TÜRKİYE ETKİSİ
Her iki örgüt üzerinde Türkiye’nin etkisi ise önemli. Gannuşi zaten sık sık AKP’yi örnek aldığını dile getiriyor. Fuad Ferhavi, Nahda’nın da, İhvan’ın da AKP’nin özellikle ekonomi politikalarını model aldığını söylüyor.
Siz bakmayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 2011’de Kahire’de laiklik vurgusu yaptığında İhvan’ın ayağa kalktığına. Nasıl Erdoğan 2003’te “Milli Görüş gömleğini çıkardık, artık yeni bir partiyiz” dediyse, şimdi İhvan da onu örnek alıp siyasal İslam gömleğini çıkardığını ilan ediyor.
Ne var ki buradaki en kritik nokta, İhvan’ın modern devlete uyum sağlaması. Ferhavi, “Mısır’da değişim ordusuz olmaz” diyor. Ve hareketin gerçekçi ve pragmatik davranıp, devlet kurumlarıyla uyumlu çalışmayı öğrenmesi gerektiğini vurguluyor.
*
Arap ayaklanmalarıyla, yani devrimle Ortadoğu’da demokratikleşme gerçekleşemedi. Bölgenin en güçlü kitlesel hareketi olan Müslüman Kardeşler de bu süreçte epey hırpalandı. Bugün İhvan Mısır’da resmen terörist sayılıyor.
Ama anlaşılan o ki hareket, kendi deneyiminden dersler çıkarıyor. Ve bir çıkış yolu arıyor. Devrimle gelmeyen değişim, meşakkatli ve uzun sürecek olsa da, evrimle gelecek gibi görünüyor.
AKP’nin başarıları ve başarısızlıkları da, siyasal İslam’ın evriminde büyük rol oynuyor.
Paylaş