Paylaş
“HAYAT sen planlar yaparken başına gelenlerdir” diye boşuna dememiş John Lennon.
Yıllık iznimi kullanmak üzere birkaç gün uzak kaldım bu köşeden. Ve işte sadece o birkaç günde, bir yıla sığacak kadar gelişme yaşandı. Önce 2010’dan beri askıda olan İsrail’le ilişkiler normalleşti. Sonra Kasım ayından bu yana donmuş olan Rusya ile ilişkiler tekrar rayına girdi.
Akabinde Ankara Mısır’la ekonomik ve askeri işbirliğine göz kırptı. Üstüne Atatürk Havalimanı’ndaki korkunç patlama meydana geldi.
Tüm bunlar olurken sadece uzakta değil; dünyanın en ücra köşelerinden birindeydim. Türk Hava Yolları’nın (THY) Hanoi’ye yaptığı ilk direkt uçuşa katılan birkaç gazeteci, üç gündür Vietnam’ın kuzeyindeydik. Terör saldırısı haberini “Ejderhalar Körfezi” diye anılan Halong Körfezi’nde aldık. Karadan saatlerce uzaklıkta, açık denizin ortasında...
*
THY’nin en üst kademe yöneticilerinin telefonlarına sabaha karşı düşen mesajla, kendimizi büyük bir krizin ortasında bulduk. İçinde bulunduğumuz teknenin etrafında ne bir ışık, ne internet, ne de istikrarlı bir telefon bağlantısı... Ancak koşulların tüm bu elverişsizliğine rağmen, THY ekibinin krizi ilk saniyeden itibaren nasıl soğukkanlılıkla yönettiğine bizzat şahit olduk.
Saldırıdan sadece 6 saat sonra Atatürk Havalimanı hizmete açılmıştı. Hemen ertesi sabah da uçuşlar yeniden başladı. Oysaki Brüksel’deki Zaventem Havalimanı 22 Mart’taki saldırıdan tam 12 gün sonra, o da kısmen açılabilmişti.
*
Bugünün dünyasında güvenlik anlayışı, risk yönetimi üzerine kurulu. Alman sosyolog Ulrich Beck’e göre, 21. yüzyılda endüstri toplumundan “risk toplumu”na dönüştük. Özellikle küresel terör dalgasıyla birlikte artık tehditleri öngörmek ve bertaraf etmek mümkün değil. Bu belirsizlik içinde de, ancak risklere karşı hazırlıklı olabiliriz.
Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı ve Basın Müşaviri Yahya Üstün başta olmak üzere THY ekibi ve Atatürk Havalimanı yönetimi, işte bu yeni güvenlik ortamına çok iyi adapte olmuş durumda.
YENİ EKSEN
ASLINDA dış politikamızda yaşanan bu “hızlı çekim” gelişmeler de yine aynı sebebin, yani yeni güvenlik ortamının bir sonucu.
Bölgedeki dengeler baş döndürücü hızda değişiyor. Belirsizlik ve bilinmeyenler gitgide artıyor.
Irak ve Suriye’deki istikrarsızlık Türkiye’nin bekasını tehdit eder boyutta. Dahası bu iki ülke gittikçe daha fazla İran’ın yörüngesine giriyor. ABD ise yeni başkan gelene kadar kılını kıpırdatmamakta kararlı. Rusya ve ABD arasındaki işbirliği de almış başını gidiyor. En son Başkan Obama’nın Rus mevkidaşı Putin’e “Suriye’de işbirliği anlaşması” teklif ettiği basına yansıdı.
Tüm bunlara karşı Ankara manevra alanını genişletip, elindeki kartları arttırmaya bakıyor. Bu da Türkiye’yi yeni bir eksene itiyor: İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve Rusya’nın dahil olduğu eksene.
*
Malum, Türkiye Suriye politikasında Katar ve Suudi Arabistan’la tamamen eşgüdümlü hareket ediyor. Suriye savaşının başından bu yana bölgedeki en yakın müttefikleri bu iki ülke.
Bu üç ülkenin en güçlü ortak noktası da, baş rakiplerinin İran oluşu.
İsrail de zaten baş hasmı İran’a karşı Körfez ülkeleri ile uzun süredir flört halinde. Hatta araları o kadar iyi ki, Panama Belgeleri’ne göre Suudi Arabistan Kralı Selman İsrail Başbakanı Netanyahu’ya seçim kampanyası için geçtiğimiz yıl 80 milyon dolar verdi.
İşte bu koşullar da İsrail, Körfez ülkeleri ve Türkiye’yi buluşturuyor.
*
Gelelim Mısır’a. Mısır-Suudi Arabistan dostluğu zaten Suudların Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin darbesine verdikleri destekle zirve yapmıştı. Dahası Kral Selman nisan ayında Mısır ziyaretinde Sisi’den, 1950’den beri Mısır’ın elinde bulunan Tiran ve Sanafir adalarını koparmıştı. Bu da Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ve ABD’nin anlaşmasıyla olmuştu.
Bu İsrail-Körfez-Mısır denklemi, Türkiye ve Mısır’ın çıkarlarını da büyük oranda örtüştürüyor. Bu da iki ülkeyi aralarındaki buzları çözmeye itiyor.
Rusya ise bu denklemin tam ortasında. Başkan Putin’in hem Körfez’le, hem İsrail’le arasından su sızmıyor. Sisi’ye ise başından beri büyük destek veriyor.
İşte önümüzdeki çok bilinmeyenli “yüksek risk dönemi”ne, Ankara bu eksenle giriyor.
Paylaş