Paylaş
“Nasıl” ve “ne zaman” sorularına geçmeden önce, bu noktaya nasıl geldiğimizi çok kısa hatırlamakta fayda var.
O AÇIKLAMALAR
İki ülkenin normalleşme sürecine girdiğinin ilk sinyalini, İsrail Başbakanı Netanyahu 20 Kasım’da Kudüs’te bir panelde vermişti:
"Türkiye ve İsrail arasındaki ticaret, tarihinin en yüksek seviyesinde. Ve Akdeniz'de bulunan doğal gaz rezervleriyle ilgili Türkiye ile işbirliği yapma imkanı var."
“Şimdi nereden çıktı bu” derken, bu sefer ikinci sinyal Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Kasım sonunda Paris’te İklim Zirvesi’ndeyken, bir İsrail radyosunun muhabirinin “İlişkiler düzelebilir mi” sorusuna sürpriz bir yanıt verdi:
“Neden olmasın? Yeter ki şartlar yerine getirilsin.”
O Paris ziyaretinden dönerken uçakta Cumhurbaşkanı’na aynı soruyu yöneltmiştim.
Erdoğan da Ankara’nın şartlarını hatırlatmıştı:
“Özür şartı yerine getirildi. Ama tazminat ve ambargonun kalkması henüz yerine getirilmedi.”
*
Hemen akabinde konuştuğum üst düzey bir Türk yetkilinin “yakında ilişkilerde toparlanma olabilir” demesinin ardından, 17 Aralık’ta Haaretz gazetesi o “bomba”yı patlattı.
Gazete iki ülkenin anlaştığını, ön mutabakatın sağlandığını yazıyordu.
Son açıklama ise Erdoğan’dan geldi. Suudi Arabistan dönüşünde, yani Aralık ayının son gününde "İsrail bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım" sözleriyle.
GAZZE AMBARGOSU KALKIYOR MU?
İşte tüm bunların üstüne Ankara’nın nabzını yoklamak artık farz oldu.
Geçtiğimiz hafta bulunduğum Ankara’da, İsrail’le görüşmelerin hangi safhada olduğunu anlamaya çalıştım.
Ve yukarıda alıntıladığım üst düzey yetkiliden, nerede durduğumuzu öğrendim.
*
Türkiye’nin normalleşme için belirlediği üç kriterden “özür”, 2013’te Netanyahu’dan gelmişti.
Tazminat konusunda iki ülkenin anlaştığı da defalarca basına yansıdı.
Görüştüğüm yetkili de bunu teyit ediyor.
Gelelim üçüncü talebe.
Yani Gazze’ye yönelik ambargonun kaldırılmasına.
Yetkili, bunun “Türkiye’nin üzerindeki ambargonun kaldırılması” şeklinde okunması gerektiğini söylüyor.
Bir diğer deyişle, Türkiye’nin Gazze’ye yardım yapmasının kolaylaştırılması ve Türkiye üzerinden üçüncü ülkelerin yardım yapmasının sağlanması.
ARURİ İSRAİL’İN ONAYIYLA GELDİ
Bunun karşılığında İsrail’in de Hamas’ın Türkiye’deki faaliyetlerinin sonlandırılmasını talep ettiği yazılıp çizildi hep.
Yetkili -Ankara’nın bugüne kadarki resmi söylemiyle uyumlu olarak- Hamas’ın Türkiye’de zaten faaliyet göstermediğini söylüyor.
Bunun üzerine yılan hikayesine dönen “Aruri meselesi”ni soruyorum.
Malum, Hamas'ın Batı Şeria'daki askeri şefi olan Salih Aruri Türkiye’ye sığınmıştı.
İsrail’in ise Türkiye’den Aruri’yi sınırdışı etmesini istediği, hatta bunun görüşmelerde pazarlık konusu olduğu basına yansımıştı.
Daha sonra Ankara’nın bu talebi yerine getirdiği, Aruri’nin artık ülke dışında bulunduğu yazılıp çizildi.
Yetkili Aruri’nin “uzun zamandır” Türkiye’de olmadığını teyit ediyor.
Ancak süreyle ilgili daha fazla bilgi vermiyor. Hemen ardından ise çok kritik bir bilgiyi paylaşıyor: “Aruri zaten İsrail’in bilgisi dahilinde ve onayıyla, resmi bir anlaşmayla Türkiye’ye gelmişti. Yani İsrail ‘kalabilir’ dediği için Türkiye’de kaldı.”
HAMAS RAHATSIZ DEĞİL
Türkiye-İsrail ön anlaşmasının Haaretz’e yansımasının hemen ardından, Hamas lideri Halid Meşal Ankara’ya gelmişti.
Türk yetkili, Meşal’in bu ziyarette Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesine dair en ufak bir rahatsızlık aktarmadığını söylüyor.
Hakeza Hamas için asıl önemli olan, günün sonunda ambargonun kalkması.
Örgüt için bu, Türkiye’de faaliyetlerini sürdürmekten çok daha hayati önemde.
*
Son olarak: Anlaşma ne zaman imzalanacak?
“Çok yakında. Halledilmesi gereken sadece 1-2 nüans kaldı” diyor kaynağım.
Peki ya büyükelçiler ne zaman karşılıklı olarak atanacak?
“Anlaşma imzalanır imzalanmaz, hemen.”
Paylaş