Dikkat, denge zamanı!

ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz hafta Suriye’ye yaptığı füze saldırısının sebeplerini ve sonuçlarını bir haftadır yazıp çiziyoruz. Peki ama bu hamle bizi nasıl etkileyecek? Saldırı sonrasında ABD ve Rusya arasında olan bitenler, bize nasıl yansıyacak?

Haberin Devamı

En sonda söyleyeceğimi hemen baştan yazayım: Bundan böyle bu iki dev, yani ABD ve Rusya arasında çok daha dikkatli bir “denge politikası” izlememiz gerekecek.

PUTİN, ESAD VE İRAN’DAN VAZGEÇER Mİ?

HİKâYEYİ hızlıca başa saralım: Önce Suriye’de kimyasal saldırı oldu. Ardından ABD, Suriye’de rejime ait bir hava üssüne füze saldırısında bulundu. Sadece birkaç gün sonra ABD Dışişleri Bakanı, Esad’ın baş destekçisi Rusya’ya gitti. Ve muadiliyle görüştü. Beklenenin aksine, iki taraf karşılıklı işbirliği mesajı verdi. Her ne kadar görüşmede ABD tarafı Rusya’nın Esad’ın arkasından çekilmesi gerektiğini söylese de, Trump aynı gün Suriye’ye daha fazla müdahil olmayacağını açıkladı.

Şaşırdık mı? Hayır. Çünkü Trump’ın asıl hedefi zaten Esad değil. ABD’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi Nikki Haley’in evvelsi gün açık ettiği gibi: Asıl mesele, “İran etkisini Suriye’den dışarı atmak”. Ve hatta Trump’ın defalarca söylediği gibi, İran’ı uluslararası sistemden dışlamak. İşte bu yüzden Trump’ın asıl derdi, Putin’i Suriye’de İran’la birlikte hareket etmekten vazgeçirmek. Böylelikle Tahran’ı yalnızlaştırmak.

Haberin Devamı

Peki Rusya, Esad’dan vazgeçer mi? Ya da İran’dan? Her ikisi de imkânsız değil. Ama zor.

RUSYA ABD’DEN NE KOPARIR?

HER ŞEYDEN önce Rusya’nın Esad rejimine desteği ta Sovyet dönemine, 47 yıl öncesine dayanıyor. O zamanki Sovyetler Birliği, şu anki Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın sıkı destekçisiydi. Oğul Esad’a destek de Rusya döneminde devam etti.

Bunun bir sebebi, Rus Ortodoks Kilisesi’nin Suriye’deki Ortodoks Kilisesi ile yakın ilişkisi. Daha önemli bir sebebi ise, stratejik: Rusya, Suriye’deki deniz ve hava üsleri sayesinde doğu Akdeniz’e erişebiliyor. Aynı derecede önemli bir diğer sebep, radikal İslam. Rusya’nın başı, Çeçen ayrılıkçılar başta olmak üzere radikal İslamcılarla oldum olası dertte. Ve Esad’ı Suriye’de bu unsurlara karşı bir kalkan gibi görüyor. Dahası, Esad karşıtı muhalif grupların hepsini de ayırım yapmadan radikal olarak görüyor.

*

Zaten tam da bu, Rusya ve Şii İran ortaklığının ana damarı. İki ülke, Sünni gruplara karşı askeri ve istihbari işbirliği içinde. Suriye savaşında da Rusya havadan, İran karadan Esad’ın yanında savaşıyor. Yani Rusya için İran’ın kara gücü, bir nevi Ortadoğu’daki çıkarlarının savunucusu.

Haberin Devamı

Tüm bu sebeplerle Rusya’nın Esad’dan vazgeçmesi çok zor. Ve hatta aksine, Trump’ın saldırısı sonrasında Esad’a askeri desteğini arttırabilir bile. İran’dan ise, ancak ABD ile anlaşırsa vazgeçebilir. Bir diğer deyişle, birşeyler koparırsa. Mesela 2014’te ilhak ettiği Kırım’ın tanınması ya da NATO’nun Doğu Avrupa’daki faaliyetlerinin durdurulması gibi. Peki ABD bu kadar büyük tavizlerde bulunur mu? Bu, cevabı zaman alacak bir soru.

NE DÜŞMAN NE MÜTTEFİK

İŞTE bu sebeplerle, Rusya’nın Esad ve İran politikasını kısa vadede değiştirmesi beklenmemeli. Trump yönetiminin asıl derdinin Esad olmadığı ise ortada. ABD ve Rusya’nın işbirliği de “kontrollü gerilim” eşliğinde devam edecek gibi görünüyor.

Haberin Devamı

Dolayısıyla Trump’ın Suriye’ye saldırmasına güvenip, Esad meselesi yüzünden Rusya’yı karşımıza almamız akıllıca olmaz. Rusya ile yaşadığımız krizde Suriye’de hareket alanımızın ne kadar daraldığı unutulmamalı. Aynı şekilde Trump’ın bu hamlenin devamını getireceğini hesaplamak da yanlış olur. Kaldı ki, yeni ABD Başkanı’nın PYD/YPG politikası da hala muallak. İşte bu yüzden hem Rusya’yla, hem ABD ile aynı zamanda ve kendi çıkarlarımız doğrultusunda işbirliği yapmamız elzem.

*

Daha dikkatli olmamız gereken ise İran. Trump, Tahran’a karşı giderek sertleşebilir. Bizim ise İran’ı karşımıza almamamız, hatta burada dengeleyici bir rol oynamamız önemli. Unutmayalım ki, ABD ve Rusya, kuzey Suriye’de bir Kürt oluşumunu destekliyor. Bu yüzden İran başta olmak üzere bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmamız, olmazsa olmaz.

Haberin Devamı

Kısacası Irak ve Suriye’deki dengeler ne kimseyi karşımıza almamıza, ne de kimseyi müttefik olarak görmemize izin vermeyecek kadar hassas.

Yazarın Tüm Yazıları