BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan beklenen kabine revizyonunu yaptı.
Aslında bu tüm hükümetlerde yaşanan bir durum.
Nedeni; yıpranmışlık.
Öyle ya, belli bir süre sonra işler kanıksanıyor, eş dost ilişkisi devreye giriyor, sorunlar yaşanıyor.
Bunun çözümü de; kan değişikliği. Yani, kabine revizyonu.
Başbakan Tayyip Erdoğan da bunu yaptı. Bakanlarla ilgili "başarılı-başarısız", "uyumlu-uyumsuz" söylemleri hep konuşulacak.
Ama genelde yorumların tamamı, "son seçimde başarısız olanların gittiği" şeklinde. Nitekim bunun ipuçları da var.
Van’da Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik seçimi kaybetti, gitti. Mersin’de Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen seçimi kaybetti, gitti. Antalya’da Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin seçimi kaybetti, gitti. Başka örnekler de mevcut.
Belki kabine revizyonunun şifresi bu; "seçimi kaybetmek".
Ama Ege Bölgesi’nde ve İzmir’de kabine şifresi farklı.
İzmir’de seçimi kaybeden Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın kabinede kaldı.
Manisa’da belediye kalesi düşen TBMM eski Başkanı Bülent Arınç ise başbakan yardımcısı oldu.
Yani "kayıp" şifresi Ege’de tutmadı!
O zamanda insanın aklına ister istemez başka şifreler geliyor.
Gelişmeleri öyle okumak gerekiyor.
Ne mi şifreler?
"Bazen başarı, ama bazen lidere yakınlık. Bazen Cumhurbaşkanı Gül’ün özel torpili. Bazen de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın engin hoşgörüsü!
Galiba bir de milli görüşün gizli baskısı!" Benim son kabine revizyonunda okuduğum bu.
Milletvekilleri neden değerlendirilmiyor
SON dönemlerde özellikle İzmir’de, Ege’de milletvekillerinin performansıyla ilgili ciddi eleştiriler gündeme geliyor.
Hadi muhalefet partisi milletvekillerinin bu konuda mazereti var!
Ama ya iktidar milletvekilleri? Özellikle de İzmir’de...
Vatandaşın genel değerlendirmesi; "Hiçbir işin ucundan tutmadıkları" şeklinde. Şöyle bir düşünün; hangi milletvekili, hangi işi takip etti de sonuca ulaştırdı?
Daha çok; tayin-terfi işleri, ahbap-çavuş ilişkileri.
Oysa siyasetin genel dengeleri içinde temel işlev; topluma hizmet.
Bunun için de parti ayrımı gözetmeksizin, proje üretme, geliştirme, halka sunma, ama nerede?
Hangi noktada olursa olsun bir Işılay Saygın’ı özlemiyor mu İzmir?
Sürekli sokakta olan, halkın sorunlarıyla ilgilenen diğer milletvekillerini.
Bir süreden beri milletle vekil arasındaki bağ iyice koptu.
Bunun nedenlerini liderler de sorgulamalı ama...
Sorgulama yapması gereken bir başka kesim de sivil toplum.
Hatırlarım; geçen dönemlerde sivil toplum örgütleri bir araya gelir, milletvekillerini adeta imtihandan geçirirdi. Hem de ne imtihan!
Nice ünlü isimlerin o zorlu imtihanda elendiklerine tanık olduk.
Bir Işılay Saygın, bir Hakan Tartan, bir Mehmet Köstepen, bir Rıfat Serdaroğlu, bir Süha Tanık görev sürelerince hep "sevilen" olmayı başardı.
Sırrı; halkla iç içe olmak, sorunları belirlemek, çözüm için takipçi olmak.
Bunu yapanlar kubbede hoş sada bıraktı. Ama bir son döneme bakın.
Tamam liderleri eleştirelim; ama bu konuda sivil toplumunda bir atalet içinde olduğunu kabul edelim.
Bazı işlerin düzelmesi için sivil toplumun yine milletvekillerini değerlendirme komiteleri oluşturmasında yarar var. Bu değerlendirmeler yapılsın ki akla kara belli olsun.