DÜN akşam öyle bir maç seyrettim ki, "40 gün 40 gece oynansa berabere biter" diyordum, öyle de oldu.
Çünkü iki taraf da galibiyeti hak edecek en ufak bir şey yapmadı. Son sezonlarda bu kadar kötü bir maç seyretmedim. "Çabuk oynasalar da, çabuk bitse" diye dua ettim.
Beşiktaş’ın arkasına sığınacağı hiçbir mazereti olamaz. "Hafta arası 120 dakika, ağır bir sahada, ağır bir Avrupa maçı oynadık. Yorgunuz" mazereti benim için geçersiz. Karşımdaki rakip, antrenörü olmayan, futbolcularının kendi kafalarına göre takıldığı bir takım. Son dakika golüne kadar, senin 18’ine girememiş. Tek pozisyonları golde oldu. Beşiktaş’ın pozisyonu koca maç, gol dahil iki tane. Böyle bir Süper Lig maçı oynanır mı?
Beşiktaş takımında Gökhan Zan’ın dışında oyunu ciddiye alan oyuncu da yok. Nobre, işini gördü, sakatlandı, çıktı. Nobre’ye söylenecek laf yok. Ama koca Beşiktaş takımı böyle mi futbol oynar? Buna diyecek şey çok. Bu Beşiktaş’ın puan kaybı değil, ayıbı. Ayıbın ağa babası da Tigana.
Resim çektirdi
Her maç, bir veyahut iki sürpriz oyuncu oynuyor. Ricardinho, ne kadar yavaş da oynasa topu okşayarak oynuyor. Top sende kalıyor, sen niye çıkarıyorsun be adam? Bobo’nun, 90 dakika bittiğinde aklımda kalan bir tek iyi yaptığı şey yok. Maçta sadece takımla resim çektirince gördüm, o kadar. GökhanGüleç de oyuna girdikten sonra saklandı durdu. Futbol değil saklambaç oynadı.
Genç Serdar, Beşiktaş’ın orta sahasında oynayacak futbolcu değil. O kenar oyuncusu. Rakipten ne kadar top kaptıysa o kadar da geri iade etti. Fahri, bu takımda forma bulamıyordu. Dün buldu ama iyi kullanamadı. Ben Fahri’nin futbolcu sikletini biliyorum. Daha iyi oynayıp, formayı bulmalıydı.
Maçın hakemi, hakemlik hayatı boyunca bir daha bundan kolay yöneteceği maç bulamaz. Ne seyirci baskısı var ne futbolcu. Elini kolunu sallaya sallaya maçı bitirdi.
Beşiktaş, lig için yara aldı. Ama dün akşamki gibi oynarsa, alırsın be kardeşim.