Nevizade’de bir meyhaneye gideceksem aklıma gelen ilk yer Krependeki İmroz Restaurant

Artık Krepen Pasajı’nda değil tabii. Meyhane 1941’de kurulmuş ama Krepen Pasajı yıkılınca Nevizade’ye taşınmış. Birçok eski Rum meyhanesi gibi kurucular ya Yunanistan’a göç etmiş, ya yaşlanıp bu dünyaya veda etmiş. Mekânı emektar çalışanlarına devretmişler, gelenek devam etmiş. ‘En iyi’ deyimini pek sevmiyorum ama şöyle diyeyim: Bu civarda bir meyhaneye gidilecekse burası aklıma gelen ilk yer oluyor.

Haberin Devamı

Krependeki İmroz Restaurant 1982’den beri şu andaki dört katlı mekânında. Ben ilk kez 90’ların sonunda burada yemek yedim. Solo olarak ve en üst katta. Ondan sonra kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum ama hep kalabalık gruplarla gittik. Sonuç hiç değişmiyor. Belli bir düzeyi hep tutturuyorlar. Hafta sonları ve tıklım tıklım dolu oldukları zaman servisin aksadığını gördüğüm oldu. Ama garsonların çoğu işinin ehli. Öte yandan kalabalık günlerde de mutfağın performansı aynıydı.

Nevizade’de bir meyhaneye gideceksem aklıma gelen ilk yer Krependeki İmroz RestaurantKuzu sarmayı güveçte pişiriyorlar. Dereotu, taze soğan, domates, kuru soğan ve maydanozla... 

Keşke hep kalabalık olsalar. Beyoğlu her zaman kalabalık ama bu kalabalığın niteliği değişti. Son zamanlarda kafası bozuk, her an kavga edecekmiş gibi hal ve tavırları olan, başkalarının başına bela olmasını maharet bilen insanların sayısı çoğaldı. Hanımlar, İstiklal Caddesi’nde hep önlerine baka baka yürümek zorunda kalıyor. İmroz gibi klas bir meyhaneyi dolduran kalabalıksa bunun tam zıddı, güzel bir kalabalık. Her yaş kesiminden... Sanki kaliteli meyhanelerle müşterileri arasında yazılı olmayan bir anlaşma var: Doğru dürüst içeceksin! Kimseye sataşmayacak, bakışlarınla kimseyi rahatsız etmeyeceksin. Ama bu, masalar arası sohbeti yasaklamak anlamına gelmiyor. Tam tersine; meyhanelerde kurulan arkadaşlıklar, uzun süreli olsun-olmasın, gecenin keyfine keyif katan ve yemeğin lezzetini artıran bir unsur. Kendimden bir örnek vereyim: Yukarıda bahsettiğim gibi buraya 90’lı yılların sonunda tek başıma gittim. Yeme-içme yazarlığına soyunmadan epey önce... Yanımdaki masada, kızlı-erkekli büyük bir grup vardı. Sohbete başladık. Bana bir-iki meze ikram ettiler. Çok lezzetli bir söğüş dil yediğimi hatırlıyorum. Bu gençler lokantanın müdavimi oldukları için neyin iyi olduğunu iyi biliyorlardı. Sohbet giderek koyulaştı; yaşam, iş ve aşk gibi konulara daldık.

Haberin Devamı

Nevizade’de bir meyhaneye gideceksem aklıma gelen ilk yer Krependeki İmroz Restaurant

Haberin Devamı

Hüseyinağa Mah. Nevizade Sok. No:16, Beyoğlu-İstanbul. (0212) 249 90 73

Nevizade’de bir meyhaneye gideceksem aklıma gelen ilk yer Krependeki İmroz Restaurant

ANA YEMEĞİ BOŞ VERİN

Söğüş dil hariç yediğim hiçbir şeyi hatırlamıyorum ama sohbeti hatırlıyorum. Meyhanenin özü bu işte. Yemek değil, sohbet odaklı olmak... En önemlisi; ortamın güzel sohbeti teşvik edecek nitelikte olması. Mezeler de iyi olursa harika tabii.

Mezeler çok iyi de, şu sıralar İmroz’a gitmek için bir neden daha var: Kuzu kokoreç sarma. Refik harika pişirirdi. İmroz’un başında üç eski kuşak ve kurucular Tanas’la Spiro Bey’lerin rahle-i tedrisinden geçmiş üç beyefendi var: Vasıl Okumuş, Mustafa Yıldırım ve İrfan Kara. Kuzu sarmayı kendi damak zevklerine göre, güveçte pişiriyorlar. Dereotu, taze soğan, domates, kuru soğan ve maydanozla... Ekmeğinizi bana  bana yersiniz.

Haberin Devamı

Bunun dışında ana yemeklere boş verip lezzetli soğuk ve sıcakları deneyin. Örneğin; ince dilimlenmiş torik balığı. Ya da sardalye pilaki... Bunun dışında da soğuk mezeler denedim tabii: Palamut marina. Pazı kavurma. Güzel bir tarama. Acılı bir biber sosu. Çiroz ve börülce. Kuzu kokoreç sarma gittiğinizde yoksa, klasik meyhane ara sıcakları da var: Tereyağlı karides, paçanga böreği, yaprak ciğer... Hepsi belli bir düzeyi tutturuyor.

Bahse girerim ki çok sevdiğim ve gençliğimin geçtiği İstiklal Caddesi’nde zaman zaman gördüğüm çatık kaşlı insanlar iyi bir meyhanede yemek yeseler yaşamın güzel taraflarını da görmeye başlar ve ‘kendi mahallelerinden’ olmayanlara kötü gözle bakmayı bırakırlar. Ne dersiniz; ilkokul tahsili gibi meyhane adabını öğrenme de ‘Uygarlık 101’ adı altında zorunlu ders mi olmalı?

Yazarın Tüm Yazıları