Paylaş
BEŞ üzerinden DÖRT - Karaköy Lokantası Beyoğlu Kemankeş Caddesi’nde. (0212) 292 44 55
İstanbul’da hem sağlıklı hem lezzetli bir öğle yemeği yemek deveye hendek atlatmak gibi bir şey.
Esnaf lokantaları artan maliyetler karşısında kendilerine göre makul olanı yaptılar. Fiyatları herkesin erişebileceği düzeyde tutmak için malzeme maliyetini düşürdüler. Ayrıca usta aşçıların sayısı da çok azaldı. Aranızda bilmiyorum kaçınız eskinin Hacı Salih’ini bilirsiniz? Belki bilmemek daha iyi.
Kaliteli zeytinyağlı yemekler artık sadece evlerde yapılıyor. Onun da üç koşulu var: Seçkin damak... Belli bir gelir seviyesi... Sebzeleri diri bırakarak pişirmeyi bilmek... Eh bu üç koşul da kolay kolay bir araya gelmiyor.
Ayva tatlısı
Lokantalarımızın pek çoğunda kullanılan yağlar benim midemi yakıyor. Reflüm azıyor. İçlerinde ne olduğunu bilmiyorsunuz yemeklerin.
Allahtan hâlâ istisnalar var. Öğleleri esnaf lokantası formatında olan Karaköy Lokantası da bunlardan biri. Hafif olması ve güzel sebze yemeklerinin bulunması dışında lokantanın bir özelliği de tutarlılığı. Belli ki devamlı müşterileri olan bir mekân. Ayrıca dekorasyonu da sade ama rafine bir zevki yansıtıyor. Hem bulunduğu semte hem de lokantanın ‘iddiasız ama kaliteli’ mutfağına uyuyor.
Benim için, eğer akşam ciddi bir yemek yiyeceksem, öğle en önemli olan sebze yemekleri. İnternette yazan sevdiğim blogger’lardan birinin Üsküdar’da iyi bilinen bir esnaf lokantasıyla ilgili yazdıklarını okuyunca çok gülmüş ve “Demek aynı dertten mustarip olan tek ben değilmişim” diye düşünmüştüm. Diri, güzel ve kaliteli yağla, iyi pişmiş sebze bulmak, yolda yürürken 100 dolar bulmak gibi.
Vitaminini kaybeden sebzeler
Güzel sebze yemekleri buluyorsunuz Karaköy Lokantası’nda. Örneğin zeytinyağlı kereviz ve zeytinyağlı taze fasulye. Özellikle de taze fasulye. İyi ayıklanmış, güzel pişmiş ve taze. Benim bazı esnaf lokantalarında, kullanılan ve mide yakan yağlar, hiç beklemediğiniz an karşınıza çıkan glikoz şurupları, sitrik asit vs. dışında bir sorunum daha var: Defalarca ısıtılan sebzeler vitaminini kaybettiği gibi lezzetini de kaybediyor. Buradaki gibi düzgün bir zeytinyağlı ev yemeği bulmak zor hale geldi. Zeytinyağlı kereviz de güzel. Bana göre azıcık fazla pişmiş ama masadakiler beğendi.
Karaköy Lokantası’ndaki üçüncü sebze yemeğiyse mevsim türlüsü. Lahana, pancar, patates, havuç... Tam kış türlüsü. Gündelik yapıldığı ve ertesi güne kalmadığı kesin.
Hünkârbeğendi nefis. Tek bir yemek ısmarlasam herhalde bu olur. Beğendide her şeyden önce patlıcan lezzeti yoğun ve mis gibi köz patlıcan. Et yumuşak ve usul usul piştiği belli.
Tavsiye edeceğim bir porsiyon da ekşili minik köfte. Arpacık soğanlı ve patlıcanlı. Bu tip bir yemek bence Anadolu mutfağının özü. Eskiden büyük parça et yenmez ve et (genellikle kuşbaşı veya kıyma) bol sebzeyle karıştırılır ve birlikte pişerdi. O zaman tabii ki birbirini bütünleyen farklı lezzetlerden iyi bir harman çıkardı ortaya. Benim iyi bir ızgara köfteye hiç itirazım yok. Hatta ara ara arıyor ve evde kuzuyla danayı karıştırıp pişiriyor ve genelde çoban salatasıyla eşleştiriyoruz. Ama Karaköy’ün ekşili köfte tarzı tercihim. Ekmek de banabilirsiniz!
Hünkârbeğendi
İki porsiyonuysa normal buldum. Biri mantı. Azıcık çok pişmişti. Ama en azından mantı parçaları eşit ayarda pişmişti. İkinci olarak da mevsim sonunda yediğimiz palamut. Takoz olarak kesilmiş ve ızgara edilmiş. Aşçıbaşı parçaları fazla ince kesmiş. Izgarada da fazla kalmış ve taze olmasına rağmen kurumuş. Balık pişirmek ayrı bir sanat. Sanırım bizim içgüdülerimiz narin balığı et gibi pişirmek yönünde.
Son olarak da denediğimiz iki tatlıdan birini beğendim, diğeriniyse çok beğendim. Gönülferah ve ayva tatlısı. İlki, vişneli etimek üzerine muhallebi. Ayvanın kıvamı çok iyi ve hafif karamelize. İnsanın içini baymıyor. Ben çok sevdim.
Artık geçmişin esnaf lokantaları tarihe karıştı. Aşırı emek yoğun yemekler yapılsa da çok kişi ağır diye yemez. Hafif diye önümüze çıkan yemeklerin çoğu da tat fukarası.
Karaköy Lokantası gibi bu genel kurala istisna teşkil eden bir mekân bulmak güzel bir sürpriz.
Midye dolma
Paylaş