Paylaş
Çeşme’de, Alaçatı Port’un az ilerisinde yeni bir proje oluşum halinde. Biblos Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Savaş, turizme ilk yatırımını yapmış ve işe deniz ürünleri lokantasıyla başlamış. Yakında buraya bir butik otel ve iki lokanta daha eklenecek. Bir et, bir de İtalyan lokantası.
Hasan Bey ayağı yere sağlam basan biri. İşi şansa bırakmamış. Personele yatırım yapmış. Turizm sektöründe artık kurumsallaşmış olan Hillside’dan değerli, bilgili, yetenekli mutfak ve salon personeli transfer etmiş. Başlarında Ünal Sönmez var.
Sonuç ortada. Meftun bu düzeyi korursa sadece Alaçatı/Çeşme’nin en iyisi olmakla kalmaz, ülkemizin en iyi ve özgün deniz ürünleri lokantaları arasında yer bulur.
Neden özgün? Çünkü balık dışında, soğuk mezelere ve kabuklu deniz ürünlerine önem veriyorlar. Bir de ciddi bir şarap listesi olsa burası Akdenizli bir lokanta olma sıfatına hak kazanır. Bu konuda umudum var çünkü Hasan Bey, üç kuruş uğruna bir şarap firmasıyla ‘münhasırlık sözleşmesi’ imzalayacak bir şahsiyet değil. Bu tip pratikler, şarap fiyatlarının ikiye değil, dörde-beşe katlanmasıyla birleşince ülkemizde şarap kültürü gelişemiyor ve Akdeniz-Ege kimliğimiz giderek arka planda kalıyor.
Köpoğlu şimdiye kadar yediklerimin en iyisi
Hasan Bey’in Gaziantep kimliği, tadım hoşluğu olarak verilen nefis biber ezmesiyle ortaya çıkıyor. Diri salatalık turşusu da iyi ve başlangıç için uygun.Soğuk mezeler iyi ya da mükemmel.
Çiroz iyi ama ithal uskumru artık kaybolan yerli uskumrumuzun yerini tutmuyor. Somon yumurtası tarama da iyi ama sazan balığı taramanın yerini tutmaz. Süzme yoğurt, kavrulmuş ceviz ve ince rendelenmiş bahçe kabaklı kabak sıyırma çok iyi. Kabak çiçeği dolma da öyle; taze ve lapa gibi değil pirinci. Avokado ve domatesli yengeç ile kerevit salata da çok başarılı. Oranlar doğru, lezzetler birbirine karışmamış. Daha çok Fransa’da gördüğüm bu tip giriş mezesiyle başka bir lokantamızda karşılaşmadım. Son olarak köpoğlu, şimdiye kadar yediklerimin en iyisi. Tadarsanız aynı fikirde olacağınıza bahse girerim.
Tezgâhta denizkestanesi gördüğüm için yemeğe onunla başlamak istiyorum. Ama yaz ve kestanelerin çoğunun içi boş. Şef yaratıcılığını konuşturuyor. Denizkestanesinin dillerini, çiğ istiridye üzerine yerleştiriyor. Muhteşem! Denizin özünü yer ve içer gibisiniz. İstiridyeler Fransız Gillardeau. Çok iyiler. Nasıl bulduklarını soruyorum. Metro ithal ediyormuş. Bu kadar iyi ambalajla ve lezzeti bozmadan ülkeye getirdikleri için kendilerini tebrik ederim.
Sıra tatlı su kerevitinde. Domatesli ve kerevit kafalarının uzun süre kaynatılması ile elde edilen bir ‘bisque’ sosla sunuluyor. Nefis.
Arkasından dünyanın en lezzetli deniz ürünlerinden biri geliyor: Dalyan’ın mavi yengeci. İstanbul’da genelde çok uzun süre haşlayıp ikinci kez öldürüyorlar. İspanya’daki Elkano, mangalda pişiriyor ve olağanüstü oluyor. Meftun’da da mangalda ama çok az süre pişirmelerini rica ediyoruz. Sonuç? Elkano gibi. Şapka, şef!
Kalamar ızgarada kalamar yerli ve gayet iyi. Asma yaprağına sarılı ve içinde karidesli firik pilavı bulunan barbun balığı iyi tasarlanmış bir yemek. Ama biraz fazla pişmiş ve barbunun sululuğundan ödün verilmiş.
Böcek, ıstakoz, yengeç pişmeden canlı olmalı
Yemeğe böcekle son veriyoruz. Tek falso da burada. Böcekler havuzda ve canlı saklanıyor. Öyle de olması gerekir. Ama belki çok yeni açıldıklarından, havuz işini daha tam oturtamamışlar. Havuz aşırı tuzlu. Izgara böcek de bundan ötürü şap gibi. Yiyemeyince tekrar ediyorlar ama bu böcek de tezgâhtan alındığı için cansız. Etik açısından tartışabilirsiniz ama böcek, ıstakoz ve yengeç gibi kabukluların pişmeden canlı olması gerekiyor. Aksi takdirde et yavan oluyor ve hiç pişirmemek veya avlamamak daha iyi.
Meftun, balık dışında, soğuk mezelere ve kabuklu deniz ürünlerine de önem veren bir restoran. Soğuk mezeler çok başarılı. Özellikle köpoğlunu (altta sağda) tadarsanız bana hak vereceksiniz.
Meftun’un yemek ve malzeme kalitesi dışında da çok artısı var. Masalar mesafeli, iskemleler rahat. Kâğıt peçete değil, gerçek keten peçete kullanıyorlar. Tabak ve çatal-bıçak düzgün. Müzik kaliteli ve ruhu okşuyor ama konuşmayı bölmüyor. Hatta DJ’den rica edip bazı albümlerin adını alıyorum. Spotify’dan indirip bu yazıyı kaleme alırken de bunlardan çıkardığım playlist’i dinliyorum.
Sunumlar da çok güzel. Estetik ve pratik. Kabak sıyırmanın ve köpoğlunun içi oyulmuş kabak ve patlıcan içinde sunulması da hoş bir detay.
Benim için en önemlisi ise ilk kez gittiğim bu lokantada beni kırmayarak herkesten aldıkları gibi hesap almaları. Bu, bana saygı duyduklarının bir göstergesi. Ayrıca bu yazıyı kaleme almamı da mümkün kılıyor.
(5 üzerinden 4,5 yıldız)
Paylaş