Adaların dayanılmaz cazibesi

Yunan adalarında eğlence sadece zenginlere, özellikle babadan zengin şımarık ve ‘cool’ takınan gençlere ait bir imtiyaz değil. Orada kaybettiğimiz değerleri, özlediğimiz geçmişimizi ve hayalimizdeki cennet gibi bir ortamı buluyoruz.

Haberin Devamı

Kendisi de benim gibi Yunan adalarına gitmeyi çok seven bir arkadaşıma soruyorum: “Sizce neden bize bu kadar cazip geliyor?” Şöyle cevaplıyor:
“Doğayı koruyorlar, çirkin yapılaşma bulunmuyor. Ayrıca hijyene önem veriyorlar. Ucuz oteller de tertemiz. İnsanlar sıcak ve canayakın. Hizmet kalitesi yüksek. Yemekler güzel. Fiyatlar makul...”

Bizim sevgili ülkemiz öfkeli, hırçın, her an kavga çıkarmaya hazır insanlarla dolu hale geldi. Benim her zaman başıma gelebilecek ve korktuğum bir durum var. Dayak yemek! Neden mi? Sinir sistemi ile ilgili, ataksi denen denge bozukluğundan dolayı. Tökezleyip birine çarpsam başıma geleceği biliyorum: Cevap versem de Allah yarattı demeyip sille tokat girişirler herhalde.

Geçen hafta gittiğim Yunan adasında korktuğum başıma geliyor neredeyse. Kalabalık bir lokantada masama yürürken bir basamağı görmüyorum ve ayaklarım yerden kesiliyor. Yere değil, yan masada oturan müşterinin üzerine düşüyorum. 20’lerinde bir hanım. Yanındaki erkek arkadaşı, belki de eşi, yerinden kalkıp bana yöneliyor. Yumruk mu atacak? Koluma giriyor. Dostça bakışları. Kuvvetli Yunan şivesiyle İngilizce soruyor: “İyi misiniz? Yardıma ihtiyacınız var mı?”

Haberin Devamı

Cüzdan olarak değil arkadaş olarak görülüyorsunuz

Biz her zaman böyle miydik? Sanmıyorum. Hoşgörülüydük. Yunan adalarında gördüğüm vatandaşlarımızın yüzde 90’ı da bu hoşgörüyü hâlâ muhafaza eden Türkler’. Yunan adalarına sadece harika mezeleri ve taze balıkları son derece ehven fiyatlara yemek ve iyi uzo ya da şarap içmek için gelmiyorlar. Her şeyden önce sıcak ve samimi bir ortam, güler yüz ve rahat bir kafayla kazıklanma korkusu olmadan yiyip-içmek için geliyorlar. Yunan adaları hava atmayı seven, paralarından dolayı ayrıcalık peşinde koşan Türklere göre değil. Ülke demokratik ve ekonomik duruma rağmen hemen herkes orta sınıf olduğu için herkese muamele aynı. Bazı tavernalarda sipariş vermek için 10-15 dakika bekleyebiliyorsun. Ama bir ‘cüzdan’ olarak değil, bir insan ve bazen potansiyel bir arkadaş olarak görülüyorsun.

Bu algının dışa yansıması herkese gösterilen genel saygı. Bizim sahil lokantalarının aksine kimse sizi kolunuzdan çekip lokantasına, dükkânına sürüklemiyor. Çığırtkanlar yok. Yüksek sesle konuşup, bağırıp çağıranlar da yok. Daha da önemlisi bizim sahil kasabalarını yaşanmaz hale getiren ve birbirine karışan gürültülü, sinir bozucu, kakafonik müzik de yok.

Haberin Devamı

Ama müzik yok değil. Adaların ruhuyla uyumlu müzik var bazı tavernalarda. Buzuki var, mandolinin ezgileri var. Barlardan içeri adım attığınızda bazen nostaljik müzik, bazen rebetiko, bazen de alternatif rock nağmeleri duyuyorsunuz.

Herkes kendi zevkine göre bir köşe ve bir içecek bulabiliyor. Güzel olan önce bu nağmelerin birbirine karışmaması, sokağa taşmaması. Sonra da sadece gençlere değil, farklı nesillere hitap etmesi. Yunan adalarında eğlence sadece zenginlere, özellikle babadan zengin şımarık ve ‘cool’ takınan gençlere ait bir imtiyaz değil. Herkesin hakkı. Adeta kazanılmış demokratik bir hak.

İnsanları birbirinden ayıran köprüler sanki yıkılıyor Yunan adalarında. Farklı ekonomik güç, yaş ve kültürlerden gelen insanlar kaynaşıyor.

Haberin Devamı

Belki de bu yüzden bu kadar seviyoruz Yunan adalarını. Kaybettiğimiz değerleri, özlediğimiz geçmişimizi ve hayalimizdeki cennet gibi bir ortamı orada buluyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları