2020’de hangi ülkelerde yiyeceğim?

Biliyorum gidilecek çok yer var. Ama yaşam kısa, dünya büyük. O yüzden bildiğim ve sevdiğim yerlere gidiyorum. 2020 öngörüm, zamanımın yarısının ABD’de geçeceği. Kalan yarısı da Akdeniz ülkeleri ve Türkiye’de.

Haberin Devamı

2020’de hangi ülkelerde yiyeceğim

Önce kara listemden bahsedeyim. “Merhaba Vedat Bey, sizi farklı burgerlerle ağırlamak isteriz... Ekte bülten ve görseller...” Falanca ve filanca yerde şubeleri var. Bir de ilginç slogan: ‘Daha Fazla Burger, Daha Az Stres’. Doyurucuymuş ayrıca...

Kendi kendime “Yuh valla” diyorum. ‘Vasatistan’dan da hızla güneye inişe geçen ülkemizin acıklı hali.

Yahu insan biraz araştırma yapar ‘gönder’ tuşuna basmadan önce.

Üç kırmızı çizgimi ihlal etmişler.

Lokantalardan davet kabul etmediğimi bin kez yazmışım sosyal medyamda. Ülkemizde bu kadar çok burger ve pizzacı açılmasını can sıkıcı bulduğumu söylemişim.

Doyurmak amacına odaklanmanın da ‘önce göz doysun’ kesime hitap ettiğini ve gastronomimizin kalite öncelikli olmasınının önüne geçtiğini söylemişim.

Haberin Devamı

Not ediyorum adlarını. Tabii ki kara listeye. Böyle çok var kara listeye giren.

Daha acıklısı şu: Birkaç kez açıkladım nasıl yaklaşmaları gerektiğini.

Her şeyden önce lokantanın bir özelliği olacak. Örneğin İstanbul’da pek bulunmayan yöresel bir mutfağı İstanbul’a taşımak. Şefin 10 sene yurtdışında önde gelen lokantalarda çalışmış olması. Burgerse aynı sabah çekilen taze et kullanmaları. Pizzaysa günde sadece 150 pizzayı doğal mayadan elde etmeleri ve mayalama süresinin (mevsime göre değişir) takribi belirtilmesi.

Dahası var: Kesinlikle davet olmayacak. Gel, tıka basa ye... Beş kuruş ödeme... Bu bana hakaret. “Bir hukukumuz yok ki senle, niye davet ediyorsun beni” diye düşünmez mi gururlu bir insan?

Lokantanın şöyle demesi lazım: “Vedat Bey, biz şu ve bu özelliklerimizden dolayı kendimize güveniyoruz. Lütfen sizin rehber ekibinizden birini bize yönlendirin. Habersiz gelsin. Size rapor versin...”.

Bildiğim ve sevdiğim yerler

Pek böyle olmuyor ülkemizde. Ben de gideceğim lokantaları üç kaynaktan esinlenerek seçiyorum. Birisi tanıdığım ve zevkimizin uyuştuğu arkadaşlarımın keşfettiği mekânlar. İkincisiyse sosyal medyamdan zevklerini bilip, güvendiğim takipçiler. Bir üçüncüsü de damak zevki olan şoförler. Bir ölçütüm daha var: Sigara. Yasağa rağmen birçok mekânda sigara içiliyor ve uzun mesafe bile olsa kokuyu alıyorum ve iştahım kaçıyor. Pasif duman ayrıca zehir.

Haberin Devamı

Sigara, trafik, sokaklardaki anarşi, gibi nedenlerle artık zamanımın çoğunluğu yurtdışında geçiyor. Ayrıca gittiğim lokantalarda tanınmamak tercihim çünkü lokantacılardan abartılı bir ilgi, bir beklenti söz konusu olmuyor. Yanımdakilerle konuşmamız kesilmiyor. Gerginleşmiyorum.

Ailemin yaşadığı ABD dışında, Akdeniz ülkeleri tercihim. İspanya, İtalya, Fransa, Portekiz, Yunanistan. Trafiği sorunlu olan Paris hariç hepsinde yaşam kalitesi yüksek. Stres az. Mutfaklar çok zengin ve uygun fiyata çok iyi şaraplar bulabiliyorum. İspanya deniz ürünleri açısından bir numara. İtalya da çiğ balık ve deniz ürünlerinde çok iyi. Hamurişleri ve pizza da sanata dönüşmüş. Fransızlar av etleri ve sakatat pişirmede çok usta. Portekiz İspanya’ya yakın. Yunanistan özellikle meze konusunda iyi.

Haberin Devamı

Biliyorum gidilecek çok yer var. Ama yaşam kısa, dünya büyük. O yüzden bildiğim ve sevdiğim yerlere gidiyorum.

Peru ve İran radarımda

Japonya hep listemde. Üç kez gittim. Mutfakları olağanüstü. Kalite odaklılar. Ama iki sorun var. Birincisi, çok pahalı. İkincisi de ‘wagyu’nun en iyisinin bulunduğu Kawamura gibi lokantalara girmenin imkânsız oluşu. Özel kulüp gibi buraları. Japonların büyük şefleri yabancılara güvenmiyor. “Anlamaz bu!” diye düşünüyor. Devamlı müşterileri de yabancı insanlardan rahatsız oluyor. Bu tip yerlere adım atabilmek için yanında oranın müdavimi bir Japon olması şart. Benim için imkânsız.

Latin Amerika da ilgimi çekiyor. Özellikle Peru. Ama gideceğimiz yerleri eşimin bilimsel konferansları belirliyor. Onun alanında Güney Amerika’da prestiji yüksek konferans pek olmuyor. Bir kez İran’a gidecektik. Ben çok istedim ama Amerikan devleti son anda izin vermedi. Konferans suni akıl ve robot konusundaydı.

Haberin Devamı

2020 öngörüm, zamanımın yarısının ABD’de geçeceği. Kalan yarısı da Akdeniz ülkeleri ve Türkiye’de.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları