Temel olarak algoritma derken mantıksal bir tasarımdan bahsedebiliriz. Bilgisayar ve bilgisayar türevi cihazlarda çeşitli programların yazılması için kodlamalar yapılır. Ancak bu kodlar yazılmadan önce algoritmanın belirlenmesi gerekir. Yani söz konusu yazılımın nereden başlayacağı, nereye gideceği ve nasıl sonlanacağı algoritma ile belirlenir.
Algoritma Ne İşe Yarar?
Algoritma her ne kadar matematikte, programlama dilinde ve teknoloji alanlarında kullanılıyor gibi görünse de aslında farkında olmadan günlük hayatımızda da kullandığımız bir şey. Örneğin; bilmediğimiz bir yere gittiğimizde aldığımız yol tarifi veya yapacağımız bir yemek tarifi bir algoritmadır. Yol tarifi bizi "ilk sağdan dön" gibi yönlendirmelerle bir algoritmanın içine alır, o komutlara uyarak hareket ederiz ve hedefimize ulaşırız.
Programlama ve yazılımlar da böyle oluşturulur. Akıllı telefonlarda kullandığımız Facebook, Twitter, Tiktok, Instagram, Snapchat gibi sosyal medya programları da arka planda bir algoritma ile tasarlanırlar. Yapılan güncellemelerde ise var olan algoritmalar geliştirilir ve bu platformları yazılan algoritmalara göre kullanırız. Web siteleri ve reklamlar da algoritmalarla çalışırlar.
Google'da bir konu hakkında en çok aranan kelimeler, anahtar kelimeler olarak belirlenir. Siz bu kelimeleri arattığınızda Google, anahtar kelimeleri en iyi şekilde kullandığını düşündüğü siteleri üst sıralarda sizin karşınıza çıkarır. Kullanıcıların sitede ne kadar süre kaldığı, bu sitede aradıkları yanıtı bulup bulamadıklarına göre algoritma, arama sonuçlarında sitenin konumunu yeniden belirler.
Günümüzde çoğu girişimci, mobil uygulama konusundaki yaratıcı fikirlerinin teknolojik altyapısını oluşturarak onları pazarlama yolunda ilerliyor. Mobil uygulamalar, temel olarak native ve hybrid olarak ikiye ayrılıyor. Native ve hybrid mobil uygulamalar arasında bazı temel farklar bulunuyor. Uygulamayı kodlamaya başlamadan önce, geliştiricilerin tasarlayacakları mobil uygulamanın amacına ve kullanım maksadına uygun bir tercih yapmaları ve buna göre karar vermeleri gerekiyor. Ben bu yazımda native mobil uygulama konusunu geniş bir şekilde ele almaya ve değerlendirmeye çalıştım. Bu değerlendirmenin birçok kişiye yardımcı olacağını düşünüyorum.
Native Mobil Uygulama Nedir?
Native mobil uygulama, yalnızca bir işletim sistemi tarafından kullanılabilen uygulama anlamına geliyor. Bazı kaynaklarda "yerel uygulama" olarak da geçebilen bu uygulama türü; belirli bir cihaza ya da yazılıma özgü olarak tasarlandığı için, o cihaza ait yazılımsal ve donanımsal tüm kaynaklarla entegre bir şekilde çalışabiliyor.
Native mobil uygulamaları, daha dinamik ve hızlı çalışan uygulamalar olarak da tanımlamak mümkün. Örnek vermem gerekirse; sosyal medya uygulamaları, haber uygulamaları gibi sık sık kullandığımız çeşitli aplikasyonların çoğunluğunun native mobil uygulama örneği olduğunu söyleyebilirim.
Native Mobil Uygulamaların Avantajları
Podcast seri halinde yayınlanan ses ve video dosyaları için kullanılan bir terim. Aslında podcast için bir tür modern radyo programı demek mümkün. Dinleyiciler, podcast yayınını online olarak dinleyebilir veya izleyebilirler, isterlerse cihazlarına indirebilirler. Podcast yayınlarının bir dizi halinde olması sürekli bir dinleyici ya da izleyici kitlesine sahip olduğunu gösterir. Online platformlara yüklenen ve erişime açık olan ses ve video kayıtları da podcast çerçevesinde düşünülebilir.
Podcast Nasıl Ortaya Çıktı?
Kelime anlamından yola çıkacak olursak; pod ve broadcast kelimelerinin birleşiminden ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Pod; tohum, koza, kapsül, kabuk gibi anlamlara sahip olmasının yanı sıra iPod kavramından da türemiş olan bir kelime. Broadcast ise "canlı yayın" demek. Dolayısıyla podcast kavramı bu iki kelimenin birleşiminden ortaya çıkan yeni bir kavram. Yani canlı yayınların dondurulmuş küçük kesitler halinde kaydedilmesini anlatan bir kelime olarak türetildiğini düşünebiliriz.
Podcast Nasıl Dinlenir?
Podcastler, bütün akıllı cihazlar aracılığıyla dinlenebilir. Yalnızca bulunduğunuz yerden değil, dünyanın her yerinden bu yayınlara ulaşma şansınız var. iTunes, Spotify, YouTube, Google Podcasts gibi platformlarda abone olduğunuz podcast yayınlarını görebilir, takip edebilir, kaydedebilir, indirebilir, favorilerinize ekleyebilirsiniz.
Podcast, Geleneksel Radyonun Yerini Alabilir mi?
Alışılmış radyo ve televizyon yayınlarının dijital ortama aktarılması, dijitaldeki içeriklerin zamanla onların yerini doldurabileceği düşüncesini akıllara getiriyor. Bu açıdan bakacak olursak; podcast geleneksel radyo yayınlarının yerini almaya hazırlanıyor gibi. Podcast yayınlarının çok çeşitli olması ve birçok ilgi alanına hitap etmesi, ve genellikle ücretsiz olması tercih edilmesinde büyük etken. Akıllı telefonlar ve internet üzerinden ulaşılabiliyor olması da önemli bir kolaylık sağlıyor.
Growth Hacking Nedir?
Kelime anlamı olarak bakacak olursak; growth "büyüme", hacking ise bildiğimiz anlamından farklı olarak "kısa, akılcı ve çarpıcı" gibi anlamlara geliyor. Bu kelimelerinin birleşiminden yola çıkıldığında Growth Hacking, "büyüme için inovatif yollar bulma" anlamına geliyor. Yani Growth Hacking; bir iş modelini kullanıcıya kavuşturmak için yapılan planlı büyüme stratejisi ve bu planların hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini kapsıyor. Her ne kadar yeni bir kavram olarak karşımıza çıkmış olsa da, birçok firmanın büyüme stratejisi adı altında Growth Hacking kapsamında çalışmalar yaptığını biliyoruz. Büyümek isteyen her işletmenin Growth Hacking metotlarına ihtiyacı var. Özellikle start-up işletmelerin bu yönteme sıkça başvurduklarını ve önemli ilerlemeler kaydettiklerini söyleyebiliriz.
Büyüme için inovatif çözümler bulan ve birçok disipline dayanarak bu çözümleri analitik bir bakış açısı ile değerlendiren bir yaklaşım olan Growth Hacking, bu işin uzmanları tarafından yapılıyor. SEO, sosyal medya, viral özellikli içeriklerin üretimi, kullanıcı deneyimi optimizasyonu gibi metotları uygulayarak geliştiren kişilere ise Growth Hacker deniyor. Growth Hacking; analitik veriye dayalı çalışmalar sonucu elde edilen datalarla ortaya çıkarılıyor. Growth Hackerlar ise üretim ve pazarlamanın (marketing) ortasında yer alarak bunları koordine ediyorlar.
Growth Hacking Yöntemleri:
Beş farklı yönteme sahip olan Growth Hacking, aslında dijital pazarlamadan da bildiğimiz yöntemleri uyguluyor. Bu yöntemleri örneklerle birlikte inceleyerek daha açıklayıcı bir hale getirmek isterim.
Elbette çalışanlar için de ofiste çalışma ve home office çalışma durumu farklı etkiler gösteriyor. Koronavirüsün hayatımızda uzun süre kalıcı olacağını ve bu gerçekle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini düşündüğümüzde, şirketlerin evden çalışma stratejilerini geliştirmeleri kaçınılmaz bir gereklilik haline geliyor. Bu konuda çeşitli araştırmalar yapan uzmanlar ise evden çalışmanın iş verimini çok daha olumlu şekilde etkilediğini kanıtlıyorlar.
Ev mi, Ofis mi?
Ofis, çalışanlar için her ne kadar iş disiplini ve iş motivasyonu sağlıyor olsa da ulaşım, mesai saatleri, kıyafet sınırlamaları gibi pek çok şey çalışanları olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde yaşayan çalışanlar için trafik büyük bir stres yaratıyor. Toplu taşımaların kullanılması durumu ise salgının yarattığı paniği tetikliyor.
Bu açıdan bakıldığında evden çalışmanın çalışanlar açısından birçok yararı var. Çalışan kişi, evden çalıştığında herhangi bir şekilde trafik stresi yaşamıyor veya pandemi korkusuyla yüz yüze gelmiyor. Toplum sağlığı açısından da bulaş riski büyük oranda azalıyor ve daha güvenli bir ortam oluşuyor.
Ancak evden çalışma durumunda çalışanın kendi motivasyonunu ve disiplinini sağlaması önemli bir husus. Çalışan iş planını düzenli bir şekilde gerçekleştirirse, yapması gereken işleri "Nasıl olsa evdeyim..." diyerek ertelemezse ve işlerin birikmesine neden olmazsa, kısacası zamanını iyi yönetirse bu süreç onun için avantajlı olur.
Dijital dönüşümün, işletmelerin bugüne kadar geçirmiş olduğu dijitalleşme evrelerinden çok daha farklı ve daha kapsamlı olduğunu söylemek hiç de zor değil. Dijital dönüşüm, işletmelerin kurumsal yapısında oldukça köklü değişimlere sebep olabilir. İşletmelerin mevcut iş modellerinde, iş süreçlerinde, müşteri ilişkilerinde ve tüm örgütsel işleyiş ve yapılarında önemli, hatta kimi işletmelere göre yıkıcı değişikliklere gitmeleri gerekebilir. Bu sürecin iyi yönetilebilmesi için işletmelerin kapsamlı ve yol gösterici bir dijital dönüşüm stratejisi geliştirmeleri, buna uygun bir yol haritası çizmeleri önemlidir.
Dijital Dönüşümün Yol Haritası
Genel anlamda düşündüğümüzde, işletmelerin başarısızlık riskini azaltan, iyi planlanan, kontrol edilen ve gerektiğinde başarısını ölçen bir dijital dönüşüm stratejisine ihtiyacı var. Bu stratejide öncelikle varılmak istenen hedefin belirlenmesi şart. Hemen ardından organizasyonun yapısı ve kültürü değiştirilerek yeni düzene ayak uydurabilecek, beden gücü yerine yenilikçi, gelişime ve değişime açık beyin gücünü ön planda tutan bir yapı oluşturulabilir. Dijital dönüşümün en önemli noktası ise yapay ve dikey entegrasyonlarla birlikte oluşturulacak olan altyapı. Çizilecek yol haritasında tüm dijital dönüşüm şekillerinin bir arada tutulması ve birlikte dikkate alınması gerekir. Her işletme kendi işleyişine göre farklı dijital dönüşüm süreçlerine girebilir. Örneğin; bir işletme bu süreçte sadece sosyal medyayı aktif kullanarak pazarlama stratejisini değiştirirken bir başka işletme ise ürünlerinin üretiminde robotik sistemleri kullanarak kendi dönüşüm sürecini gerçekleştirebilir. Teknolojik yatırımlara önem vererek oluşturulacak bütüncül bir dijital dönüşüm stratejisi ile işletmeler tüm bu süreci daha iyi bir şekilde yönetebilirler ve değişen dünyaya daha kolay ayak uydurabilirler.
Dijital Dönüşüm İşletmelere Nasıl Avantajlar Sağlayacak?
KOBİ ve OBİ ayrımı gözetmeksizin bütün işletmelerin dünya ekonomisine açılabilmeleri için dijital dönüşüm oldukça önemli. Dijital dönüşümün avantajları arasında işletmeler için verimli iş süreçleri geçirebilmeleri, üretim ve iş akışındaki problemleri azaltabilmeleri, maliyet optimizasyonu sağlayabilmeleri, müşteri ilişkilerini geliştirebilmeleri, farklı pazarlama stratejileri geliştirebilmeleri ve en önemlisi zamandan tasarruf etmeleri sayılabilir. İşletmeler bütüncül bir dijital dönüşümle arama motorlarında öne çıkabilir, sosyal medya aracılığıyla hedef kitlelerine daha fazla ulaşabilirler. Arama motorlarında öne çıkmak isteyen işletmelerin SEO (Search Engine Optimization) ve SEM (Search Engine Marketing) çalışmalarını doğru şekilde yapmaları, organizasyon içinde bununla ilgili gerekli altyapıyı kurmaları gerekir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin pazarlama stratejisinde başarıya ulaşmaları için bu kavramlar oldukça önemli.
Günümüzde her yaştan insan günlük hayatı içerisinde mutlaka bir adet teknolojik cihaz kullanıyor. Tabii bu hızlı yayılmanın temelinde teknolojinin yaşama kattığı çok büyük kolaylıklar yatıyor. Daha önceden çok daha uzun süreçler neticesinde sonuca bağlayabildiğimiz birçok hizmet artık parmaklarımızın ucunda. Aynı şey bizi eğlendiren ve diğer insanların yaşamına ortak eden sosyal medya mecraları için geçerli. Ülkemizde günlük sosyal medya ve internet kullanım ortalamasının 3 saatten fazla olduğunu düşünürsek teknolojinin hayatımıza nasıl işlediğini daha kolay anlayabiliriz. Peki, bize ücretsiz bir şekilde faydalı bilgiler sunan ve farklı hizmet kapıları açan teknoloji tamamen "iyi huylu" bir sistem mi? Yoksa bize bu sistem üzerinden bedava sunulan ürünler için fark etmeden bir bedel mi ödüyoruz?
Teknoloji Mahremiyet Unsurunu Öldürüyor mu?
İnternetin erişilebilir ve herkes tarafından kullanılabilir olmasıyla başlayan dijital çağ, bize bambaşka alışkanlıklar kazandırdı. Bu süreçte gelişen sosyal medya mecraları ise yaşam tarzımızı çok ciddi bir şekilde değiştirdi. Bugün önceden "ayıp" olarak değerlendirilebilecek özel yaşam paylaşımı artık çok normal bir durum olarak görülüyor. Artık herkes kendi çapında YouTuber ya da influencer olarak sosyal medya üzerinden kitlelere ulaşabiliyor. Aslında bu durumu tehlike olarak tanımlamıyoruz. Ama üzerine düşünmemiz gerekiyor. Çünkü sosyal medya üzerinden bize ulaşan her bir birey aslında hayatımıza dokunuyor ya da yaşama bakış açımızı etkiliyor.Aynı durum bizim masumca yaptığımız günlük paylaşımlar için de geçerli.
Özelimizi ifşa ediyor ve tüm bilgileri online ortama aktarıyoruz. Paylaşımlarımızda belirttiğimiz konum bilgileri, bizi data havuzunda bir nokta olarak işaretliyor ve artık fiziksel olarak takip edilebilecek bir ögeye dönüşüyoruz. Öyle ki güvenlik analistleri bunu bir risk olarak görüp askerlerin yaptıkları konum bildirimlerinin ileride sıkıntılara sebep olabileceğini düşünüyor.
Günlük hayatta ise bu veri ağı ile bizi takibe alan teknoloji, elde ettiği bilgilerle bize küçük yönlendirmeler yapmaya başlıyor. Örneğin, o gün önünden geçtiğimiz mağazaların reklamlarıyla çok daha sık karşılaşmaya başlıyoruz. Yani aslında bir yerde özgür irade olarak tabir ettiğimiz unsuru fark etmeden yitirmeye başlıyoruz diyebiliriz.
Peki, yaklaşık olarak 14 yıl önce hayatımıza giren ve gelişerek güncellenen bu sistem ne kadar başarılı ve güvenli? Bu sorum sizi yanıltmasın. Elbette e-Devlet kapısı vatandaşa çok büyük bir rahatlık sunuyor. Eskiden uzun sıralar bekleyerek halledebildiğimiz birçok işlemi artık yalnızca birkaç dakika içinde tamamlayabiliyoruz. Ben de bu sistemin oldukça başarılı bir web projesi olduğunu düşünenlerdenim. Ama e-Devlet kapısının sunduğu kolaylıklar, söz konusu sistemi her yönüyle incelememiz ve gerekli yerlerde eleştirilerimizi dile getirmemiz için engel değil. Gelin beraber sürekli gelişen dijital dünyanın bir parçası olan bu sistemi irdeleyelim, e-Devlet'i hem pozitif hem de eksik yönleri ile bir bütün olarak ele alalım.
e-Devlet Sisteminin Başarılı Tarafları Neler?
e-Devlet kapısı, yalnızca tek bir şifre ve kimlik numarası kullanarak birçok resmi işlem ve başvuruyu halletmemizi sağlayan kapsamlı bir sistem. Vatandaşın resmi evraklarla ilgili birçok bilgiye hızlıca ulaşmasını sağlayan sistemin ilk avantajı devlet dairelerindeki yoğunluğu azaltması. Böylece hem çözüm arayan vatandaşlar daha kısa zamanda sonuca ulaşıyor hem de dairelerde daha verimli bir çalışma ortamı sağlanıyor.
Kişisel verilerin devasa bir dijital ortama toplandığı e-Devlet sisteminin pozitif yönleri arasında, kağıt israfını ve kişiler arası etkileşimi azaltması da var. İçinde bulunduğumuz pandemi süreci düşünüldüğünde, yüz yüze başvuruların dijital dünyaya taşınmasının ne kadar büyük bir rahatlık olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Kısacası e-Devlet sistemi düzenli olarak güncellendiği sürece vatandaşa evinin konforunda hizmet kolaylığı sunacak diyebiliriz.
Peki, e-Devlet Tamamen Güvenli Bir Sistem mi?
Konu dijital dünya olunca işin güvenlik boyutu farklı bir seviyeye geçiyor. Elbette sistemde kişisel verilerin korunması için kurulan bir siber güvenlik ağı var ama güvenlik problemlerine de dikkat etmek gerekiyor.