Paylaş
- 1984 yılında “Stakeholder” kuramını ilk kez ortaya atan, bu teoriyi anlatan bir de kitabı bulunan Prof. Edward Freeman, 2 Kasım’da konferans vermeye geliyor. Bu konferansı anlatmam lazım.
“Arama” adlı şirketi bulunan Oğuz Babüroğlu, Prof. R. Edward Freeman’ın halen Virginia Üniversitesi Elis and Signe Olsson Yönetim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi ve Business Roundtable Enstitüsü Akademik Direktörü olduğunu belirtip, ekledi:
- Prof. Freeman, ilk kez Türkiye’ye geliyor. Konferansı Sabancı Üniversitesi düzenliyor ve Sabancı Center’da yapılacak. “Stakeholder” kavramının yanlış tercümesi “paydaşlık” da bu konferansla çöpe gidecek.
Babüroğlu, “Stakeholder” kavramını anlatmaya “Ne değildir” sorusuna yanıt arayarak girişti:
- Sadece hissedarların çıkarlarını maksimize etmeye odaklı bir yol değildir. “Paydaş” kelimesi, bu kavramın Türkçe karşılığı olamaz. Kurumsal yönetişim, kurumsal karne, kurumsal sosyal sorumluluk ya da sürdürülebilirlik kavramlarının herhangi biri “Stakeholder”ı tek başına tanımlayamaz.
- Peki nedir hocam?
- Yönetimsel kapitalizme karşı olan bir kuramdır. Yeni kapitalizmin hikayesidir. Şirketlerin varoluş amaçlarının yeniden tanımlanmasıdır. Şirketin “kimin çıkarı ve faydası” için yönetileceği sorusunun geniş bir tanımıdır.
Konuyu biraz daha anlaşılır hale getirmek için örnek verdi:
- Karsan’ın New York Taksisi olarak geliştirdiği, açılan ihalede 3 finalist arasında yarışan araç “Stakeholder” tanımına çok güzel bir örnektir.
- New Yok Taksisi olarak bildiğimiz araç, “Stakeholder” kavramını anlatmaya yeter mi?
Geliştirilen taksiye, çeşitli tarafların gözüyle baktı:
- Öncelikle taksiye binen yolcu rahatlık istiyor. Engelli yolcu, sıkıntı çekmeden tekerlekli sandalye ile o taksiye binmeyi hayal ediyor. Sürücü, kendine daha geniş mekan öngörüyor. Çünkü, o araç 24 saat boyunca New York gibi bir metropolde sürekli dolaşıyor. New York Belediyesi, aracın çevreci olması gerektiğini düşünüyor.
Bunlarla yetinmeyip bir ayrıntıya daha girdi:
- O taksiye binen yolcu, şeffaf bir tavandan New York’taki gökdelenleri izlemek istiyor.
“Stakeholder” kavramına örnek gösterdiği “Karsan New York Taksisi”nin ihaleden elenmesine bir kez daha içerledi:
- Diğer finalist Ford’un aracı ve ihaleyi kazanan Nissan’ın modeli bu tanıma uymuyor. İhaleyi açanların konuya “Stakeholder” kavramı üzerinden iyi bakması gerekiyordu.
Konferansın ilk bölümünde Prof. Edward Freeman, “Stakeholder teorisi”ni anlatacak. İkinci bölümde “güncel vaka analizi”ne geçilecek. Bu bölümde Karsan’ın New York Taksisi’ni geliştiren Hexagon Studio Genel Müdürü Tolga Doğancıoğlu, kendi öykülerini aktaracak. Prof. Freeman da bu modeli geliştirdiği teoriye göre yorumlayacak.
Karsan’ın New York Taksi ihalesi için geliştirdiği, şimdi başka metropollere de yöneltmek istediği aracın bir teorinin anlatılmasında örnek vaka olabileceği hiç aklıma gelmemişti.
Şirketlere, kamu kurumlarına ve çeşitli sivil toplum örgütlerine yaptığı başarılı arama konferanslarıyla tanıdığımız Oğuz Babüroğlu, arkadaşı Prof. Freeman’ın vereceği konferans konusunda oldukça iddialı:
- Yanlış tercüme “paydaş”ın çöpe atılmasını izleyin. “Yeni kapitalizm”in hikayesini dinleyin...
2 Kasım’da Prof. Freeman’ı izlemekte yarar var...
Nurhak’ın suyu 30 milyon yavru alabalık besleyecek
TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Vakfı’yla birlikte düzenlediği “Yerel Gazetecilik Eğitim Semineri” için Malatya’ya gidince, 2’inci Organize Sanayi Bölgesi’nin önünden geçerken ağustos ayında gezdiğim Alima Su Ürünleri fabrikasını gezerken aldığım notları anımsadım.
Tesis için 15 milyon liralık yatırım yapan Ali Şahin, Arnavutluk’a en çok ihracat yapan işadamı olarak öne çıkmış, daha sonra İstanbul’daki sel felaketinden büyük darbe yemişti. Arguvanlı Ali Şahin, İstanbul’daki sel felaketinde TIR’ların üst üste bindiği görüntülerle beynimize kazınan, bazı şoförlere mezar olan garajın işletmecisiydi.
Şahin, Avrupa ülkelerine ihracat ve nakliye sırasında edindiği deneyimi Malatya’da alabalık yetiştirme ve işlemeye yöneltmeye karar vermiş, bu amaçla fabrikatı devreye bile almıştı.
Birlikte Darende’ye doğru giderken Elbistan yolunu işaret ederek planını aktarmıştı:
- Nurhak’ın eteğinde 30 milyon yavru alabalık üretmek üzere çiftlik kuruyorum. 12 Mart döneminde sol örgütlerle anılan Nurhak’tan süzülen su, şimdi yavru alabalıkların yuvası, yetişme mekanı olacak.
0 an 12 Eylül öncesi dönemde mitinglerde sıkça söylediğimiz marşın ilk mısraları geli aklıma:
- Nurhak sana güneş doğmaz, uçan kuşlar yuva kurmaz, dökülen kan yerde kalmaz...
Ali Şahin, Malatya ve çevresinde 3-4 farklı noktada alabalık yetiştirirken, işlenmiş ürünleri de başta Belçika olmak üzere Avrupa ülkelerine ihraç etmenin kapısını da hemen aralamıştı... Hedefi birkaç yılda 15 milyon Euro’luk ihracata ulaşmaktı...
2’inci Organize Sanayi Bölgesi’nin önünden geçerken yeniden “Nurhak sana güneş doğmaz” diye mırıldanırken füze kalkanına ev sahipliği yapması için Kürecik’in seçilmiş olmasına takıldım.
Kürecik de Nurhak gibi 12 Mart döneminde sol örgütler açısından öne çıkan beldelerden biriydi...
Füze kalkanı için Kürecik’in seçilmesinin o açıdan da özel bir anlamı var mıydı acaba?
Türk Eğitim Vakfı depremzede öğrencileri bursla kucaklayacak
TÜRK Eğitim Vakfı (TEV) Genel Müdür Yardımcısı Güsel Bilal’den bir mesaj geldi:
- Merkez üssü Erciş olan Van depreminde zarar gören ailelerin teknik ve endüstri meslek lisesi ile yüksek öğrenim kurumlarnda eğitim gören çocuklarına karşılıksız burs verilecek.
TEV, bu amaçla hemen Van Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü ile bağlantı kurmuş:
- Vereceğimiz burslarla ilgili gerekli duyuruları yaptık.
Güsel Bilal, mesajında 1999 Marmara Depremi sonrasındaki çalışmalarını anımsatmış:
- 1999 Marmara Depremi sonrasında vakfımız başkanlığında bir kriz masası kurulmuştu. O dönemde 4 bin 41 öğrenciye burs vererek destek olmaya çalışmıştık.
Türkiye, Van depremi sonrasında “tek yürek” oldu, yardımlar hızla devreye girdi...
TEV de yardım zincirinin önemli bir halkasını oluşturacak...
Paylaş