Yatırım Ajansı 200 milyar dolarlık altının önünü açar mı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN hafta içinde bir sabah Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın başarılı Başkanı Alpaslan Korkmaz’la, akşam da Altın Madencileri Derneği (AMD) Başkanı, Kanadalı Eldorador’a ait Tüprag Metel Madencilik Başkan Yardımcısı Ümit Akdur’la sohbet ettim.
Ümit Akdur’un yanında AMD’nin Genel Koordinatörü Muhterem Köse ve Tüprag Direktörü Mehmet Yılmaz da vardı. İddiaları, Türkiye’deki altın varlığının 6 bin 500 tonla dünyada Güney Afrika’dan sonra ikinci sırada yer aldığıydı. Buna göre, toprak altındaki altının değeri 200 milyar dolar.
Şimdilik bunun 600 tonluk bölümü saptanabilmiş, çıkarılır hale gelmiş durumda. Kimi işletilen, kimi karşı davalar yüzünden hukuki sürece takılan, kimi de işletmeye hazır toplam 8 altın madeni yatağı var. 600 ton altın bugün çıkarılsa, Türkiye 18.5 milyar dolarlık kaynağa kavuşabilecek.
İşin parasal yönüne bakınca, altının onsu 1000 dolara dayanmış durumdayken, 18.5 milyar dolarlık altının toprak altında yatması ne kadar doğru?
Ümit Akdur ve ekibi hatırlattı: "Türkiye, 7 milyar dolara yaklaşan altın ithalatıyla dünyada ikinci sırada. Önemli bölümü işlenip, ihraç ediliyor ama kendi altınımızı işleyip satsak daha iyi olmaz mı?"
Olaya "döviz penceresi"nden bakınca, onca altının toprak altında kalması, hiç de doğru değil. Ancak, işin bir de çevre boyutu var. Altın madeninde kullanılan siyanürün çevreye verebileceği zarar, kafalardaki en önemli soru işareti.
Nitekim altın madenciliğinin karşısına dikilenler de, bu hassas noktaya odaklı. Akdur ve ekibi bu konuda dertli: "Çevreyle ilgili her uyarıya saygılıyız. Önemli olan siyanürü kullanırken önlem almak. Bugün Türkiye’de kullanılan siyanürün sadece yüzde 1’i altın madenciliğinde kullanılıyor. Ama siyanürün zararı deyince hep altın madeni akla geliyor."
Akdur’un AMD Başkanı olarak takıldığı bir nokta daha var: "Altın madenciliğine karşı harekete hep aynı ekip önderlik ediyor. Türkiye’nin neresinde olursa olsun, altın madeninin karşısına hep onlar dikiliyor."
Altın madenciliğinde yatak sayısı açısından şimdilik Koza önde. Gümüşhane ve Eskişehir’de birer, Balıkesir’de iki yatağın ruhsatı Koza’nın elinde. Kanada kökenli Yeni Anadolu Madencilik Erzincan, Kanadalı Tüprag’ın da İzmir ve Uşak için ruhsatları var. Artvin’deki bir altın madeni yatağının ruhsatı da yine Kanadalılar’da.
Altın madenciliği konusunu, Türkiye’de "yatırım patlaması" sağlayacak gibi görünen Yatırım Ajansı’nın Başkanı Alpaslan Korkmaz’a da sordum: "1.5 yılda 600’den fazla yatırımcıyla görüştünüz. Bunlar arasında altın madencileri de var mı? Onların da önünü açmak için çalışma yapıyor musunuz?"
Korkmaz’ın yanıtı çok kısa oldu: "Orada çevre sorunu var..."
Türkiye Yatırım Ajansı’nın Başkanı bile "Orada çevre sorunu var" diyorsa, altın madencilerinin kamuoyunu ikna etmeleri çok kolay değil.
Bir yanda çıkarılmaya hazır 18.5 milyar dolarlık altın, diğer tarafta tepkiler...
Türkiye bu işi çözüp, altına boğulabilir mi?
Turgut Özal Tıp Merkezi’nde 100’üncü karaciğer nakli
MALATYA İnönü Üniversitesi bünyesindeki Turgut Özal Tıp Merkezi’nden Doç. Cüneyt Kayaalp aradı:
"29 Şubat Cuma günü 100’üncü karaciğer naklini gerçekleştireceğiz..."
Turgut Özal Tıp Merkezi, son iki ayda karaciğer nakli konusunda Türkiye rekoru kırmış. Yani, en fazla sayıda nakil burada gerçekleşmiş. Haftada 3 karaciğer nakline imza atıyorlarmış.
Doç. Cüneyt Kayaalp’in amacı, Türkiye’nin Doğu’sunda imza attıkları bu başarının daha yaygın duyurulmasıydı: "Yıl sonuna kadar 120 karaciğer nakli yapmış oluruz. Bu sayı 150’ye de çıkabilir. Bu hem Malatya için, hem Türkiye için çok önemli bir başarı."
Turgut Özal Tıp Merkezi’ndeki karaciğer nakli operasyonları, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Sezai Yılmaz ve Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Vedat Kırımlıoğlu’nun önderlik ettiği ekip tarafından yürütülüyor.
Son aylarda İnönü Üniversitesi’nin adı Rektör Prof. Fatih Hilmioğlu’nun türban çıkışlarıyla ön planda olsa da, karaciğer naklinde ulaşılan başarının ayrı yeri var.
Tüm ekibi kutluyor, buradan alkışlıyorum.
’Araç muayenesinde işiniz ne’ dedi, 11 milyon doları verdi
DOĞUŞ-AKFEN-TÜV konsorsiyumu bundan 3 yıl önce 613.5 milyon dolara "araç muayene istasyonları" ihalesini kazandığında, Akfen’in ve TAV Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’a ilk karşı eleştiriyi yapan TAV’daki ortağı ve CEO’su Sani Şener olmuş: "Araç muayene istasyonu işi çok kolay yürümez. Yatırdığınız parayı çıkarabilecek misiniz?"
Aradan zaman geçti, Doğuş-Akfen-TÜV konsorsiyumu, açılan karşı davalar yüzünden uzun süre bekledi, sonunda 552 milyon dolar peşin ödeme yapıp "örgütlenme" düğmesine bastı.
Konsorsiyum, 80 ildeki araç muayene işini çeşitli şirket ve kişilere "franchise" şeklinde verdi, karşılığında toplu para aldı. İstanbul’daki 12 istasyonu yapıp, işletmeyi ana şirkete bıraktı.
Trabzon’da bu işi 11 milyon dolara Sani Şener üstlendi, Türkiye’de istasyonu ilk açan da o oldu...