ELİMDE İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in imzasını taşıyan bir mektup var.
Mektubun muhatabı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk.
Mektup, "Sevgili Ahmet Bey" diye başlayıp, önce Ertürk'ün bir soru önergesine verdiği yanıtı hatırlatıyor:
"İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun sormuş olduğu sorulara, Sayın Aldüllatif Şener delaletiyle vermiş olduğunuz 26.03.2004 tarihli cevabınızda, Star Yayın Grubu ile ilgili olarak, 'Yayın politikaları tam tersine yasalara uygun hale getirilmiştir. Böylece daha önce habercilik maksadını aşan yayınlardan dolayı RTÜK tarafından yayınların durdurulması ve gazete aleyhine yüklü tazminat ve ceza davaları açılması sonucunu doğuran yayınların önüne geçip, normal zemine oturtulmuştur. Bu yolla belli kesime hizmet vermeyen, kamu vicdanını rahatsız etmeyen, genel kabul görmüş yayın ilkeleri çerçevesinde yayınlar sürdürülmektedir' demektesiniz."
Ardından soru geliyor: "Bir yayın grubunun yayın politikasını belirlemek TMSF'nin işi midir? Siz el koyduğunuz çimento fabrikasının çimento standardını ya da kağıdının rengini belirliyor musunuz?"
Şirin, mektubunun sonraki bölümünde Star Yayın Grubu'nun tarafsız olmadığına işaret ediyor: "Star Yayın Grubu'nda müthiş bir Hükümet taraftarlığı ortaya çıktı. En basitinden kendimi örnek vereyim. Bir milletvekili olarak görüşlerim gazetede yer bulurken, televizyon haberlerime yer verirken ve makul ölçüde programlara davet edilirken, şimdi kesin bir sansürle karşı karşıyayım. Eğer, Star Yayın Grubu hakikaten objektif ise neden biz bu yayın grubunda yer bulamıyoruz?"
Emin Şirin, bu noktada "Somut bir teklifim var" diyerek, baklayı ağzından çıkarıyor: "Star Gazetesi'nde asgari telif ücreti karşılığı haftada 3 kere yazı yazmak istiyorum. Bu yazılarla ilgili herhangi bir dava açılırsa, sorumluluğu ben taşıyacağım. Kılıçdaroğlu'na yazmış olduğunuz yazıdan, yayın politikasına karıştığınız anlaşılıyor. Anlaşılan son patron sizsiniz. Gazetenizde benim gibi bir milletvekili olan Yaşar Nuri Öztürk de yazı yazıyor. Benim de ciddi yazı yazma tecrübem var, göreve talibim."
Mektubu okuyup bitirince, insanın aklına ister istemez takılıyor:
"Emin Şirin'e köşe açılınca, Star Gazetesi'nde Hükümet taraftarlığı bitecek mi? Şirin'in köşesi Star'a tarafsızlık getirecek mi?"
Star Grubu işi gerçekten de çimento ya da telefon şirketine benzemiyor...
Star Grubu'nun TMSF'nin elinde kalışının uzaması da dert, satışı da dert...
Elde kalışı uzadıkça 'Şirin Köşe' gibi istekler sıralanıyor...
Satış konuşuldukça "Kim alıyor?" konusu tartışılıyor...
Bakalım işin içinden nasıl çıkacaklar?
Yapı Kredi'nin içini her isteyen görecek mi
YAPI Kredi Bankası'nda yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış bir bankacıyla konuşuyorum, soruyor: "Yapı Kredi Bankası'nın içini her isteyen görecek mi?"
Önce sorusuna bir anlam veremiyorum, sonra Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin Karamehmet'in Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'yla (BDDK) yaptığı son anlaşmayı hatırlıyorum.
Karamehmet, bir yandan borçlarını 6.2 milyar dolardan 4 milyar 150 milyon dolara indirirken, diğer taraftan da Yapı Kredi Bankası'ndaki hisselerinin satışını hızlandırmaya söz vermişti.
Bu yüzden değişik gruplardan "Yapı Kredi'yi alabiliriz" sesleri yükseldi. Eski Yapı Kredi yöneticisi bankacı bunları görünce kafasına takılmış:
"Yapı Kredi'yi alacak müşteriler, bankanın içini didik didik görebilecek. Bu onların en doğal hakkı. Ancak, burada 'bir nevi sanayi casusluğu' anlamına gelecek adımlara izin vermemek gerek. Yani, bankanın içinin gerçek müşterilere açılması lazım. Sadece, 'Ben de alıcıyım' diye ortaya çıkıp, bankanın içini görmeye kalkanların önü kesilmeli."
"Gerçek müşteri" kim, "göstermelik müşteri" hangisi?
Bu ayrımı BDDK veya satışı yürütecek ekip yapabilecek mi?