TUNA Çelik’in kurucusu Turan Tuna’yla geçenlerde gittiğimiz Köln’deki ORGATEC Ofis Mobilyaları Fuarı’nda, Tuna standının hemen yanıbaşında genişçe bir alana kurulmuş Nurus standı vardı.
Standa uğrayıp, Nurus’un Başkan Vekili Renan Gökyay’la konuştum. Gökyay, bir yandan fuarda sergiledikleri yeni ürünleri anlatırken, diğer taraftan küçük ofis komidinlerini işaret edip, fabrikalarının ulaştığı düzeye örnek verdi: "Ankara’daki fabrikamızda bantın bir ucundan giren rulo sac, diğer ucundan 20 saniye sonra ofis komidini olarak çıkıyor."
Standı dolaşırken, ofisler için tasarlanan yeni küçük bir sehpa dikkatimi çekti. Sehpanın alt bölümünde dönen 5-6 kola gazete veya dergi asmak mümkündü.
Sehpayı Nurus için Ömer Ünal-Alper Böler ikilisi tasarlamış, adını da "Sema" koymuşlardı. Nurus standındaki yeni ürünlerin tasarımlarının anlatıldığı dergide, Ünal-Böler ikilisi sehpayı tasarlarken, global krizden etkilendiklerini, kullanıcıya daha ekonomik çözüm sunmayı amaçladıklarını vurgulamıştı.
Ünal-Böler ikilisi, belki de sehpanın alt bölümüne yerleştirdikleri "dönen kol"ları dikkate alıp, adını "Sema" koymayı yeğlemişlerdi. Nitekim bu durumu da dergide açıklamışlardı.
Renan Gökyay, kriz ortamına rağmen, standa özellikle profesyonel alıcıların gösterdiği ilgiden memnundu. Fuar sayesinde yurtdışındaki temsilcilerinin sayısını ikiye katlamayı planlıyordu.
Nurus, 35 milyon dolarlık toplam yatırım bedeline ulaşan iki fabrikadan çıkan ofis mobilyalarının yüzde 30’unu ihraç ederken, önüne bu oranı yüzde 60’a yükseltme hedefi de koymuştu.
Peki Türkiye’yi de belli ölçülerde etkisi altına alan kriz ortamı ofis mobilyaları sektörünü nasıl etkiliyor? 2005-2006’da patlama yaşayan inşaat sektörünün de etkisiyle, ofis mobilyaları pazarındaki büyüme bir ara yüzde 100’ü bile epey aşmıştı.
Gökyay yanıtladı: "Türkiye’de o kadar çok kriz yaşadık ki, artık derimiz krizlere karşı epey kalınlaştı."
Gökyay, tam standdan ayrılırken kulağıma fısıldarcasına bir planını açıkladı: "Mısır ve Hindistan’da üretime dönük yatırım da düşünüyoruz."
Gökyay’la vedalaşırken, Sema adlı sehpaya bir kez daha baktım. Nurus’un iki tasarımcısı Ömer Ünal ile Alper Böler, o sehpanın olası müşterilerine Mevlana felsefesinden yola çıkarak, şu mesajı veriyordu: "Krize karşı bu sehpayı geliştirdik.Alım gücün ne olursa olsun, yine gel.Krizde kendini rahat hissedecek havayı bu sehpada bulacaksın."
Bakalım bu çağrıya kaç müşteri uyacak? Nurus’un "Sema"sı kaç adet satılabilecek?
’Mevduata garanti’ yetkisini yazarken iki ayrıntı unutuldu
BAKANLAR Kurulu’na 2 yıl boyunca mevduat garantisinin sınırlarını çizme yetkisi tanıyan tasarı, büyük olasılıkla bu hafta yasalaşacak... Bu durum, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) yetkilerinin elinden gitmesi anlamına mı gelecek? TMSF’yi yokladım, "Bu kapsamda geniş bir yetkinin bizde bulunması doğru olmazdı" yanıtı aldım.
TMSF aslında şu anda bankalardaki mevduatın yüzde 29’unu sigortalayan bir kurum. Bankalardaki mevduatın yüzde 71’inin hiçbir garantisi yok. Allah korusun bankalardan birinin başına kötü bir şey gelse, mevduatların yüzde 29’unun 50 bin YTL’ye kadar olan bölümü sahiplerine geri dönebilecek. Kalan kısmının akibeti, iflas masasından çıkacak sonuca göre belirlenecek.
Aslında mevcut Bankalar Kanunu’nun 72’nci maddesi Bakanlar Kurulu’na "sistemik risk" şartıyla mevduat garantisinin sınırlarıyla oynama yetkisi veriyor. Bu durumu da Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun (BDDK) belirlemesi gerekiyor. BDDK, "sistemik risk var, mevduat garanti sınırı yükselmeli" dediğinde de yine TMSF, Merkez Bankası ile Hazine’den de onay almak durumunda bulunuyor.
"Sistemik risk" algısının yeni sorunlar yaratabileceği dikkate alınınca, Bakanlar Kurulu’nun böyle bir yetkiyi 2 yıllığına peşinen üstlenmesi doğru adım olarak görülüyor.
Bu durumda iş, iki önemli ayrıntının daha çıkacak yasaya eklenmesine kalıyor. Bunlardan birini, "mevduata tam garanti gerekiyor" gibi bir öneriyi, Bakanlar Kurulu’na kimin götüreceği oluşturuyor. Şimdiki haliyle tasarıda "önerenin adresi" bilinmiyor.
Diğeri ise, mevduata tam garanti uygulamaya konulması halinde yükü kimin üstleneceğinde düğümleniyor. TMSF’nin tanımlanmış görevi gereği, "tasarruf mevduatı"nı dikkate alıp, bankadaki mevduatın yüzde 29’unun 50 bin YTL’ye kadar bölümünün garantide olduğunu düşünerek yaptığı kesintilerin toplamı bugün 4 milyar dolara yaklaşıyor.
Kalan yüzde 71’lik mevduat dilimi için ise, yeni kesinti formülünün ortaya konulması gerekiyor. Konunun bu yanı da bankalara "yeni yük" anlamı taşıyor.
Bir tarafta "önerenin adresi", diğer tarafta "420 milyar YTL’lik toplam mevduatın sigorta yükü"... TBMM genel kurulunun eksikleri tamamlaması gerekiyor...