SEVİLEN Şarapları Yönetim Kurulu Üyesi Enis Güner’in, "Kendi ülkemizde restoranlara ürünlerimizi sokmakta zorlanıyoruz. Çünkü, ’bizden başkası giremez’ şartıyla restoranları bağlayanlar var" yakınmasını yazdım, ardından Yazgan Şarapçılık’ın patronu Nurtekin Yazgan’dan mektup aldım.
Nurtekin Yazgan aslında yazmam için değil, "dertleşmek" için mektup göndermiş. Kısa süre önce Maliye Bakanlığı ekiplerinin Türkiye’deki büyük-küçük bütün şarap tesislerine "baskın" yaptığını öğrenince yazmaya karar verdim.
Maliye Bakanlığı ekipleri, şarap fabrikalarının altını üstüne getirmiş. Üretimlerini izlemiş. Depolardaki ürünlerin sayımını yapmış. Yüzde 195-280 düzeyindeki vergilerin altında kıvranan şarap üreticileri, Maliye Bakanlığı ekiplerinin ayrıntılı incelemesinden ürkmüş: "Acaba Maliye bize yeni bir vergi mi salacak..."
Şimdi Nurtekin Yazgan’ın mektubuna dönmekte yarar var. Yazgan, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi’nin "Alkollü içki ve sigarada yeni bandrol ile kameralı izleme" planlarını yakından izlememiş olacak ki, üretim bantlarına yeni aygıtlar takılınca şaşırmış, fotoğrafını da çekip bana göndermiş: "Tanımadığımız bazı kişiler, Maliye Bakanlığı’ndan aldıkları yetkiyle işyerimize geldiler. Dolum makinelerimize birtakım cihaz ve bilgisayar aparatları monte ettiler."
Yazgan, takılan araçların gerekçesini sormuş, öğrenmiş: "Amaç tüm fabrikalarda piyasaya sürülecek şaraplara bandrol yapıştırmak, üretimi kontrol altına almak. Her fabrikadan merkezi bir yere bağlanacak bilgisayar sistemiyle üretimi denetlemek."
Nurtekin Yazgan, elde edilecek bilgileri kimlerin izleyeceği konusunda da endişeli: "Maliye, ’tüm bilgiler bana gelecek’ diyor. Dileriz öyle olur. Yoksa mülkiyet haklarımız, üretim ve pazarlamaya dönük sırlarımızın yok olacağına dair büyük endişe içindeyiz."
Yazgan, şaraptaki vergi oranlarını daha yakından görmem için mektubuna iki de fatura eklemiş:
Şarapta genel vergi oranı yüzde 280.
Sofralık şarapta bu oran yüzde 195’e iniyor.
Yazgan’ın mektubundaki bilgilere göre, Türkiye’nin turizmde rakibi olan Akdeniz çanağındaki Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde şaraba "sıfır" vergi var.
Nurtekin Yazgan, mektubunun sonunda Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün, Ertuğrul Özkök ve Enis Berberoğlu’na yaptığı açıklamadaki sözünü hatırlatmış: "Şarap üzerindeki ağır verginin yeniden gözden geçirilmesi için Sayın Başbakan talimat verdi. Vergi inebilir..."
Bu sözü AKP’nin seçim beyannamesi üzerine konuştuğum Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’a sorup, şu yanıtı almıştım: "Seçim beyannamemizde alkollü içkilerin vergisiyle ilgili bir söz yok. Yalnız, sigara ve alkollü içkide müzakereye başlama şartı, vergilerin AB’yle uyumlu hale gelmesi. Zamanı gelince bunu yapacağız. Yalnız bu sadece ’indirim’ gibi algılanmasın."
AKP yeniden tek başına iktidar olursa, "tütün ve alkollü içkilerin vergisini AB’ye uydururken" bazı AB ülkelerindeki "şaraba sıfır vergi" uygulamasını da dikkate alır mı?
İşçiye iyi para verdiğim için benim de çok param var
BOSCH Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Gürcan Karakaş’la uzun süredir, "Bursa’daki fabrikalara birlikte gidelim" diye konuşur dururduk. 1 Eylül’den itibaren Bosch’un Almanya’daki merkezine, daha üst bir görevine atandığı açıklanınca Karakaş’la hızlı bir program yaptık.
İstanbul’un son 78 yılın hava sıcaklığı rekorunu kırdığı gün Gürcan Karakaş’la Bursa’ya uçtuk. Yarım günde Bosch Fren, Bosch Rexrot ile Bosch Sanayi ve Ticaret A.Ş. tesislerini gezdik.
Dönüşte Gürcan Karakaş’la Alman devi Bosch Grubu’nun felsefesini bir kez daha konuştuk. Karakaş, kurucuları Robert Bosch’dan bazı alıntılar aktardı:
Robert Bosch, 1800’lü yılların sonlarına doğru şirketi ilk kurduğun çalışma süresi 12 saatmiş. Bir süre sonra çalışma süresini 9 saate indirmiş. 8 saat çalışma süresine ilk geçen de o olmuş. Çevredeki diğer işverenlerden gelen itiraza Bosch’un yanıtı, "İşçilerin evlerine, ailelerine, dostlarına, kendilerine ayıracak zamana da ihtiyaçları var. Böyle bir zaman tanımak onların verimini artırır" olmuş.
Robert Bosch, işçilerine genelde çevredeki işverenlerden fazla maaş vermeyi benimsemiş. Buna da itirazlar gelmiş. Bosch, bu itirazlara "İşçiye çok para verdiğim için benim de çok param var" yanıtı vermiş. Bosch, bu yanıtıyla "çalışan mutluluğu"na verdiği önemi, yüksek verimliliği ancak böyle sağlayabileceğini ortaya koymuş.
Robert Bosch’un "kulaklara küpe" saptamalarından biri de şöyle: "Kısa vadeli çıkar uğruna uzun vadeyi feda etme."
Sendikalar Bosch’un "İşçiye çok para verdiğim için benim de çok param var" sözünü işverenlere hatırlatsa, ücret pazarlığında işe yarar mı?