GEÇEN bir şirketin patronu ve yöneticileriyle yemekteyken, her nasılsa yeri geldi, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Mesut Parlak’ın dost sohbetlerinde anlattığı Malatya’nın "Şeker Hocası"ndan fıkra gibi bir olayı örnek verdim.
Her ne kadar Malatya Şeker Camii’nin hocasının ilginç öyküleri özellikle Malatyalılar arasında oluşan değişik mail zincirlerinde yerini alsa da, ben Prof. Mesut Parlak’tan alıntıyla aktardım.
Caminin yeni yapıldığı günlerde, 4 avizeye ihtiyaç duyulmuş. Şeker Hoca, halde işyeri olan birine yönelmiş: "Sen camiye 4 avize bağışla, ben senin reklamını yapayım."
Halde işyeri sahibi olan kişi, Şeker Hoca’nın önerisini ve formülünü o anda kavrayamamış. Bir gün cami doluyken, Şeker Hoca başlamış konuşmaya:
"Namazın farzı kaç diye sorsam, bilmezsiniz. Abdestin farzını sorsam, bilmezsiniz. Haydi ondan da vazgeçtim, bilen olur, bilmeyen olur. Ama... Kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası no...’da satıldığını bilip, oraya gidersiniz."
Bu konuşmadan 15 gün kadar sonra, Şeker Hoca’nın cemaate reklamını yaptığı işyeri sahibi, 4 avizeyle camiye gitmiş: "Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor. Caminin başka ihtiyacı var mı?"
Ben sözümü tamamlar tamamlamaz, şirketin patronu yöneticilere döndü: "Bu olay, bize gelen teklife ne kadar benziyor değil mi?"
Israr ettim, anlattılar. İstanbul’un ilçelerinden birinin kaymakamı, sözünü ettiğim şirkete ziyarete gitmiş. Bir fırsatını bulup, talebini gündeme getirmiş: "İlçemdeki 4 camiye projektör koydurmak istiyorum. Malum bu işin ödeneklerle falan yapılacak hali yok. Bize 20 bin YTL dolayında para lazım. Siz bu bağışı gerçekleştirin, hocalar camide reklamınızı yapsın."
Şirketin patronu ve yöneticileri, öncelikle camide projektör ihtiyacına anlam verememiş. Kaymakam açıklamış: "Caminin her noktasındaki cemaat, hocayı göremeyebiliyor. Ben istiyorum ki, camiye giden, her oturduğu noktadan hocayı görebilsin. Camiye projektör koyarsak, o zaman cemaat en azından bulunduğu noktadan hocanın görüntüsünü izleme şansı yakalar."
"Bağış ricası" kaymakamdan gelince, akan sular durmuş. Şirket rakamı biraz indirterek, bağışı yapmaya karar vermiş: "Tamam, 4 camiye projektör konulmasının masraflarını biz karşılayacağız. Ancak, hocaların camide reklamımızı yapmalarına gerek yok."
Daha sonra bağış çeki hazırlanmış, teslim almaya da ilçenin müftüsü gitmiş... Böylece söz konusu ilçedeki 4 camide hocaların görüntülerinin projektörle perdeye yansıtılabilmesi şansı elde edilmiş...
O kaymakam, Malatya’nın "Şeker Hoca"sının öykülerini mi çok dinledi bilemiyorum ama "Siz bağışta bulunun, hocalar reklamınızı yapsın" yöntemiyle ilçesindeki 4 camiye istediği projektörleri koydurmuş...
"Vaaz arası reklam" formülü "camiye yardım" için iyi bir yöntem gibi görünüyor...
Tabii "caiz"se...
Fenerbahçe’yle birleşmek, Ülker’e iyi gelmedi mi
KOLESTEROLÜ düşürdüğü iddia edilen bitkisel stanol içerikli Benecol’ün Finlandiya’nın Turku kentindeki üretim merkezine yaptığımız ziyaret sonrasında Ülker Grubu İstişare Kurulu Üyesi Metin Yurdagül’le Ülker’in Fenerbahçe’yle birleşen basket takımını da konuştuk.
Metin Yurdagül, yeni adıyla Fenerbahçe Ülker olan takımın Barselona’yı yendiği maçı izlemiş. Sonra izlenimini Ülker Grubu’nun ikinci kuşak patronu koyu Fenerbahçeli Murat Ülker’e anlatmış:
"Barselona maçında takımı izledim. Ancak, takımın sadece Ülker bölümünü alkışladım..."
Murat Ülker, Beşiktaş taraftarı Metin Yurdagül’ün bu sözlerine aynı şekilde şakayla karşılık vermiş: "O nasıl bir alkış modeli Metin Bey?"
Biz seyahatten döndüğümüz akşam, Fenerbahçe Ülker’in Moskova’da maçı vardı. Metin Yurdagül, umutsuzdu: "Bence Fenerbahçe Ülker, Eurolig’de ilk 16’ya kalma şansını kaybetti."
Nitekim sonuç, Yurdagül’ün tahmin ettiği gibi gerçekleşti... Yurdagül, bir de hatırlatma yaptı: "Ülkerspor, Eurolig tarihinde hep ilk 16’ya kalmıştı. İlk kez 16 takım arasına girememiş oldu."
Ülker Grubu elbette "takım sahipliği" yöntemini artık doğru bulmadığı için Ülkerspor’u Fenerbahçe’yle birleştirme yolunu seçmiş, Aziz Yıldırım yönetimiyle de bu yönde anlaşmayı uygun görmüştü...
Bu durumda, Fenerbahçe’yle birleşmek, Ülker’e yaramadı mı acaba?