Hükümette ’şalter elimizden giderse’ korkusu mu yayıldı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN kasım ayı Sapanca... Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) "Enerji Piyasalarının Liberalleşmesi" başlıklı arama konferansı var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in de içinde bulunduğu gruplardan "en iyi ortak akıl" çıksın diye "Arama" ustası Oğuz Babüroğlu çaba harcıyor.
Enerji Bakanı Güler, her fırsatta özel sektöre liberalleşmeye ne kadar açık olduklarını kanıtlamak için örnekler veriyor: "Elbiseyi siz teğelleyin getirin, son dikişi biz atarız. Son dikişi atarken de itirazınız olursa düzeltme yaparız."
TÜSİAD’ın arama konferansında elektrik dağıtım ihalelerinden yeni kurulacak hidrolik santrallara, nükleer enerjiden bu sektörle ilgili mevzuattaki sıkıntılara kadar herşey konuşuluyor. Güler, enerjide kapıları özel sektöre ardına kadar açmaya çok kararlı görüntü veriyor.
Konferansın bitiminde bakıyorum başta Bakan Güler olmak üzere "enerji piyasalarının liberalleşmesi" konusunda herkes daha umutlu...
Aradan çok değil 1.5 ay geçti, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Lübnan dönüşü söylediği iki cümle enerji sektörüne dönük planları altüst etti: "Akaryakıta artık özel sektör zam yapıyor, ancak vatandaş bizden biliyor. Enerjide de aynı durum söz konusu olabilir, öyleyse ben de seçim öncesi elektrikte özelleştirme yapmam."
Başbakan’ın bu sözleri özelleştirmeden de sorumlu olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’da önce küçük bir şaşkınlık yarattı, sonra toparladı: "Bakanlar Kurulu’nda konuyu görüşürüz. Başbakan’ın dediği olur."
Erdoğan’ın elektrik özelleştirmesiyle ilgili asıl korkusunun ipuçları, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamasında yerini aldı: "Yarım saatlik elektrik kesintisinin nelere yol açtığını hepimiz biliyoruz."
Çiçek’in açıklamasındaki bu cümle bana yaz aylarında yaşanan, "özel sektör şalter indirdi, Türkiye’nin yarısı elektriksiz kaldı" diye özetlenebilecek günü hatırlattı.
Geçen yaz bir gece Türkiye’nin batısında elektrik kesintisi olmuş, sanayi işletmelerinde üretim durmuştu. Bunun kendi elektriğini üreten şirketlerin tarifenin düşük olduğu saatlerde kendi şalterlerini kapatıp, devletten elektrik almalarından, çok fazla yüklenme yaşanınca da enerjinin yetersiz kalmasından kaynaklandığı ortaya çıkmıştı.
Hem bürokraside, hem özel sektörde üst düzey görevlerde bulunmuş serbest piyasaya inanan bir dostumuz o gün beni arayıp, şöyle demişti: "Türkiye elektrik özelleştirmesinden vaz mı geçse diye düşünüyorum."
Onun bu söylemine ben şaşırınca, şöyle savunmuştu: "Bir şalter indirmek nelere mal oluyor. Rekabet ortamı yaratmadan, tüketicinin elektriği rahatça istediği dağıtıcı veya üreticiden alabileceği yapıyı kurmadan şalter birilerinin eline geçerse neler olabilir, gördük."
Türkiye’nin her an alarm veren elektrik açığı gün gibi ortada dururken, "elektrikte özelleştirmeyi seçim sonrasına bıraktık" demek sandıkta durumu kurtarmaya yeter mi?
Enerji açığının hangi kaynakla nasıl kapatılacağını, yeni stratejinin ne olacağını halka anlatmak gerekmez mi?
Tayyip Bey meydanda ’Benzin zammını Koç yaptı’ mı diyecek
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın elektrikte özelleştirmeyi seçim sonrasına bırakacaklarını ilk açıkladığı sırada, "Akaryakıt zammını özel sektör yapıyor, vatandaş bizden biliyor" cümlesini kullanması da ilginçti.
Türk ekonomisine KİT’ler hakimken, başta akaryakıt olmak üzere birçok ürüne zam kararı hükümetten çıkardı. 1980’den sonra geçilen serbest piyasa ekonomisi, ardından benimsenen özelleştirmelerle birlikte bu yapı çok değişti.
Akaryakıt zamlarını da uzun süredir Tüpraş belirliyor. Bunu yaparken de uluslararası bazı verilerle hareket ediyor. Tüpraş, 2006 yılının ocak ayı sonlarından beri resmen Koç Grubu’nun yönetimine geçmiş bulunuyor.
Başbakan Erdoğan da bu yüzden, "Akaryakıt zammını özel sektör yapıyor, vatandaş hálá bizden biliyor" diye yakınıyor.
Türkiye temelde petrol ithalatçısı durumundayken, akaryakıt fiyatlarındaki dışa bağımlılığı herkes biliyor. Tüpraş da dışardan yansıyan fiyat hareketlerini ister istemez içeri yansıtıyor.
Şunu merak ediyorum. Seçim meydanlarına çıkıldığında vatandaşın, "AKP döneminde mazot, benzin şuradan şuraya yükseldi" tepkisine, Başbakan Erdoğan’ın yanıtı, "Son iki yılımızda benzin, mazot zammını biz değil Koç Grubu yaptı" mı diyecek?
Böyle derse sandıktaki sonucu değiştirebilecek mi?