Paylaş
Önceki gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e öğlen yemeğinde konuk olan Kemal Derviş, söze “kriz ve ekonomistler” özeleştirisiyle girdi:
* Ekonomistler büyük çoğunlukla yaşanan krizin boyutlarını öngöremedi, öngörüler çok yanıldı. Şu anda da en iyi uzmanlar bile 3 ay, 6 ay sonrasını görebilecek durumda değil.
Sonra Hindistan’da yaptığı bir konuşmaya uzandı:
* Aslında Bombay’daki konuşmamda krize dönük öngörülerimi ortaya koymuştum. Ciddi bir finans krizi öngörüyordum. Ama ABD’de, İngiltere’de bankaların devletleştirilmesi sonucunu getirecek kadar aşılamayacak bir kriz beklemiyordum.
Brookings Institute’da global ekonomiden sorumlu Başkan Yardımcısı olan Derviş, bir de durum saptaması yaptı:
* Dünya ekonomisi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana küçülme yaşamamıştı.
Kemal Derviş, yaşanan global krizin dünyada hiçbir ülkeyi “teğet” geçmeyeceği kanısında:
* Bankaların “zehirli varlıkları” temelde ABD ve Avrupa ülkelerini etkiledi. Ama kredi daralması, bütün dünyayı etkisi aldı. Gelişmekte olan ülkelere yönelik kredi miktarı 900 milyar dolardan 140 milyar dolara indi.
Ancak Derviş, Çin’i ve Hindistan’ı biraz ayrı tuttu:
* Çin ve Hindistan, krizden biraz daha az etkileniyor. Hindistan sanırım 2009’u yüzde 6.5 büyümeyle tamamlar. Önümüzdeki dönemde Çin ve Hindistan’ın dünya ekonomisindeki payı artacak, 2030’da yüzde 25’e çıkacak.
Hindistan’dan kendisini etkileyen iki örnek verdi:
* Hindistan, 1900-91’de kriz yaşadı. Sonra adım adım reformlar yaptı. İç tasarruf oranını milli gelirin yüzde 20’sinden yüzde 35’ine çıkardı. Nasıl yaptılar bilmiyorum ama yükselttiler. Ayrıca, tarımda herkese 100 günlük iş garantisi verdiler. Bu da önemli sosyal politika oldu.
* Ya Türkiye’de durum nasıl?
- Türkiye’de tasarrufların milli gelire oranı yüzde 16-17’lerde. Yani, yetersiz.
* Yani?
- Bu tasarruf oranıyla Türkiye en fazla yılda yüzde 4-5 büyüme yaratabilir. Oysa bize istikrarlı şekilde yıllık yüzde 7 dolayında büyüme gerek. Tasarruf oranının yüzde 22-25’lere çıkması gerek. İç tasarrufu artıramadığımız durumda dışardan kaynak sağlamak gerekiyor.
* Peki, “Kriz Türkiye’yi teğet geçiyor” değerlendirmeleri doğru mu?
- Hükümette olanların, “Öldük, bittik” deme şansı yok. Ben de hükümette görev aldım. Beklenti yönetimi açısından iyimserlik aşılamak zorundasınız.
* İyimser konuşurken gereken de yapılmalı değil mi?
- Bu durumda önemli olan inandırıcılık. Koyduğunuz hedefler gerçekleştikçe, o zaman kamuoyunda inandırıcılığınız artar.
* Peki Türkiye, 2010’da yeniden büyümeye geçer mi?
- Ben dünyada da, Türkiye’de de 2010’da büyümeye geçileceğine inanıyorum.
Derviş’in değerlendirmelerine bakılırsa, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Kriz bizi teğet geçiyor” mesajlarına pek kızmamak gerekiyor...
Atılan adımların “inandırıcı” olması şartıyla...
Yüzde 13.8 küçülmeye takılıp kalmayalım
KEMAL Derviş, Türkiye’nin kriz öncesi çok olumlu bir “çark” yakaladığına dikkat çekti:
* Türkiye’nin yakaladığı büyük çıkış, dünya kriziyle kesintiye uğradı.
- Bu yılın ilk çeyreğinde küçülme yüzde 13.8 oldu...
* Kısa vadeli oranlara çok da takılıp kalmamak gerek. Önemli olan sonraki gerçekleşmelerin nasıl seyrettiği.
Derviş’in “yüzde 13.8 küçülmeye takılıp kalmayın” sözü bana Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın fırçasını anımsattı: “Bu küçülmeyi zaten bekliyorduk. Gereksiz yiere abartıyorlar. Çünkü, artık Türkiye’de yukarı çıkış başladı...”
Cari açık milli gelirin yüzde 3’ünü geçmemeli
KEMAL Derviş, cari açıkla ilgili daha önce zaman zaman verdiği mesajı yineledi:
- Gerçi bu yıl ciddi sorun olmaktan çıktı ama Türkiye’nin cari açığa dikkat etmesi gerekiyor. Milli gelirin yüzde 3’ünü geçmemeli. 4-5-6 gibi oranlar hep kırılganlık kaynağıdır.
* Cari açıkta bu kadar kesin çizgi çizilirse, Türkiye yüzde 7 dolayındaki büyümeyi nasıl yakalayacak?
- Maliye politikalarıyla dengeyi kurmak gerekiyor. Kriz sonrası çıkış döneminde de cari açık konusuna dikkat edilmeli.
IMF’de “Fırtınadan sonra büyüme”yi anlatacak
Kemal Derviş, ekim ayı başında İstanbul’da gerçekleşecek Uluslar arası Para Fonu(IMF)- Dünya Bankası ortak toplantılarının önemli konuşmacılarından biri olacak:
“Fırtınadan sonra büyüme”yi anlatmaya çalışacağım. Bu yaz konuşmayı hazırlayacağım.
Derviş, ayrıca toplantıların İstanbul’da yapılmasının önemine dikkat çekti:
IMF-Dünya Bankası toplantılarının İstanbul’da gerçekleştirilmesi dünyanın dikkatini buraya çekecek.
Derviş’e Sabancı’da ‘IBO’ diyorlar
SABANCI Üniversitesi’nin İstanbul Politikalar Merkezi (IPM) Direktörü Prof. Üstün Ergüder, Kemal Derviş’in üniversitedeki Uluslararası Danışma Kurulu üyeliğini anlatırken takıldı:
- Kemal bizim “IBO”muz...
* Ne demek IBO?
- International Board Overseas’in kısaltması.
Paylaş