Paylaş
- Çayırağası mı daha zengin, Kadir Eriş mi?
Çayırağası Otobüs İşletmesi o yıllarda 40 araçlık bir filoya sahipti. Kadir Eriş de, Malatya’nın ilk sigorta acenteliğini almış işadamıydı.
Gaziantep’te pavyondaki bahis konusu gece boyunca sürdü:
- Bölgemizde kaç tane kamyon görsek, hepsinde “Kadir Eriş” yazıyor...
- Boşver Kadir Eriş’i... Çayırağası daha zengin...
- Var mısın bahse?
- Varım arkadaş. Nesine?
- Ben Cadillac arabayı ortaya koyuyorum...
- Tamam...
- Peki kimin zengin olduğunu nasıl anlayacağız.
- Bastırıp gidelim Malatya’ya. Kadir Eriş’i bulup soralım...
Pavyondan çıkıp Gaziantep’ten Malatya’ya doğru yola koyuldular. Sabah erken saatlerde soluğu Kadir Eriş’in bürosunun önünde aldılar. Eriş’in yanında çalışan gençlerden biri koşarak patronunun yanına girdi:
- Kadir Abi, dışarda Gaziantep’ten gelmiş arkadaşlar var. Seni soruyorlar.
Eriş, hemen dışarı çıktı:
- Hoşgeldiniz, beni sormuşsunuz.
- Kadir Bey, biz “Çayırağası mı daha zengin, Kadir Eriş mi?” diye bahse girdik. Ortaya da benim altımdaki arabayı koyduk. Söyle bize hanginiz daha zenginsiniz?
Gaziantepli konuklarının henüz alkolün etkisinde olduğunu gören Kadir Eriş, bahis tartışmasını biraz hafifletecek formül buldu:
- Buyurun size önce bir çorba ısmarlayayım. Sonra konuşuruz.
Sabah çorbaları içildikten sonra Kadir Eriş konuya girdi:
- Önce bahis işinde şu arabayı ortadan kaldırın. Kimse kimseden birşey istemezse o zaman durumu anlatırım.
- Tamamdır Kadir Bey, anlatın...
- Söz mü?
- Tamam, söz...
- Arkadaşlar, ben sigorta acenteliği yapıyorum. Piyasa beni tanısın diye küçük metal plaka üzerine “Sigortacınız Kadir Eriş” diye yazdırdım. Kamyonların ön camında görülecek şekilde koydurdum. O kamyonların hiçbiri benim değil.
- Ama hepsinde “Kadir Eriş” diye yazıyor...
- Sağolsun kamyoncu arkadaşlar beni kırmadılar. Reklamımı yapmama yardımcı oluyorlar.
Eriş, sözü bağladı:
- Anlayacağınız ben sandığınız gibi çok zengin değilim. Çayırağası elbette benden zengin.
Ramazandan önce Kadir Eriş’in teknesine Torunlar Grubu’nun ortağı Aziz Torun ve Malatyapark’ın ortaklarından Adnan Başdemir’le birlikte konuk olmuştuk.
Konuyu Adnan Başdemir açmıştı:
- Kadir Abi, 1950’li yılların sonundan itibaren reklamın önemini bilen, en iyi değerlendiren işadamları arasındadır.
Başdemir isteyince Kadir Eriş de Gaziantep’te girilen bahis olayını anlatmıştı...
Bugün çok basit gibi görünen bir reklam çabasının yarattığı etkiyi gördünüz
değil mi?
İyi bayramlar...
‘Hoş geldiniz’ tabelası valiyi çok mutlu etti
KADİR Eriş, 1960 yılında Malatya Valiliği’ne atanan rahmetli Cezmi Kartay’a “hoş geldiniz” ziyaretine gitti:
- Kadir Bey, Malatya’ya girerken beni ilk karşılayan sen oldun. Teşekkür ederim.
- Bir yanlışlık olmasın sayın Valim. Ben karşılama kafilesinde yoktum.
- Olur mu Kadir Bey, yol boyunca, “Hoş geldiniz, Kadir Eriş” tabelaları vardı. Onlar gözümden kaçmadı.
- Teşekkür ederim sayın Valim.
Yeni CIP Salonu’yla İstanbul’a daha çok transit yolcu çekeriz
AĞUSTOS ayı başında ihracat verilerinin açıklandığı toplantı için Çanakkale’ye giderken Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı ve Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Büyükekşi, cep telefonuna ulaşan mesajlardan birini gösterdi:
- Atatürk Havalimanı Dış Hatlar’daki Turkish Do&Co’nun yeniden düzenleyip, işletmeye başladığı CIP Salonu muhteşem olmuş. Elinize sağlık.
Mesajın aldında Türk hazır giyim sektörünün “Günsan Abla”sı Günsan Çetin’in imzası vardı. Büyükekşi, kendisine ve THY’nin tüm yönetim kurulu üyelerine böyle mesajlar ulaştığını belirtti.
İki hafta önce KKTC’nin başkenti Lefkoşa’ya giderken yeni CIP Salonu’na ilk kez girdim. Her girenden “Muhteşem olmuş” yorumunu duyunca Mehmet Büyükekşi ile THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’ya kutlama mesajı gönderdim. Büyükekşi’ye gönderdiğim mesaja bir de soru ekledim:
- TAV Havalimanları Holding bünyesindeki BTA Catering’le şimdiki işletmeciniz arasında kişi başına bedel açısından bir fark var mı?
Büyükekşi, biraz sonra aradı:
- Sorduğunuz soruya doğru yanıt vermek için Genel Müdür Temel Kotil’i aradım. Eskisine oranla kişi başına faturamız biraz yükselmiş. Ama bizim için önemli olan özellikle transit yolcuların, “Oradaki CIP Salonu’nda çok rahat ettik. Aktarmayı hep İstanbul’dan yapalım” demesi.
Büyükekşi’ye o sırada pide kuyruğunun uzadığını aktardım:
- Dünyada yemeklerin anında orada hazırlandığı başka CIP Salonu yoktur...
Bu salon İstanbul’a gerçekten daha fazla transit yolcu çekmede etkili olabilir mi?
Mütevazı ‘Çınar’
YALÇIN Çınar’ı gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda, haber peşinde koştururken tanıdım. Derken, 1987-1992 döneminde Milliyet Gazetesi’nde aynı ortamda çalıştım.
Bizim mesleğin bazı eskilerinin klasik tavrı vardı. Karşısındaki genç muhabirse, hakarete varan şakalar yapar, işinden ve canından bezdirirlerdi.
Hele genç muhabir olarak sözünü ettiğim kafadaki kıdemli bir foto muhabiriyle habere çıkmışsanız, yanmıştınız. O foto muhabiri sizi aşağılar, çektiği fotoğrafa asla özen göstermezdi.
Böylesi bir ortamda Yalçın Abi, bambaşka bir kişilikti. İşini yaptığı son dakikaya kadar mütevazı davranmaktan hiç vazgeçmedi.
Bir yandan Milliyet’te Fotoğraf Servisi Editörlüğü’nü titizlikle yürütürken, diğer taraftan da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne (TGC) de omuz veren aktif meslek büyüklerimden biri oldu..
Yalçın Çınar’la en son TGC’nin düzenlediği yarışmalardan birinin jüri toplantısında karşılaşmıştık... Kanserin onu da pençesine aldığının farkına bile varmamıştım...
Yalçın Abi, soyadı gibi bizim mesleğin “Çınar”ıydı...
Onu son yolculuğuna dün uğurladık... Mekanı cennet olsun...
Paylaş