Paylaş
DÜN son yolculuğuna uğurlanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar’ın pazar günü ve gecesi yaşadıklarını 15 yıllık ortağı, Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Ersoy Ulubaş’tan dinleyip yazdım.
Yazıyı hastane veya doktor hatası üzerine de kurgulamadım. Çünkü, gecenin yakın tanığı Ulubaş, hiç o yönde bir mesaj vermedi. Ancak, yazıyı okuyanların kafasında soru işareti oluştu:
- Çağlar ölüme göz göre gitmiş gibi görünüyor.
Dün söz konusu hastane grubunun Medikal Direktörü Prof. Gazi Yiğitbaşı ile konuştum:
- İbrahim Bey, bizim de yakından tanıdığımız, çok başarılı bir işadamıydı. O geceyi bir de bizden dinleyin.
Çağlar’ın Koşuyolu’ndaki hastanelerine eşiyle birlikte 10 Aralık 2017’yi 11 Aralık’a bağlayan saatlerde, 01.00’e doğru gittiğini belirtti:
- Doktorlarımıza aktardığı şikayet, “Şişkinlik, gaz, geğirme, karın ağrısı” şeklinde. Şikayetler arasında kol uyuşması ve göğüs ağrısı yok. Arkadaşlarımız kalp riskini dikkate alıp EKG çekiyor, temiz çıkıyor.
Ardından gaz için bebeklerde de kullanılan rahatlatıcı ilaç verildiğini vurguladı:
- İlaç, hastanın şikayetini gideriyor. Arkadaşlarımız başka tetkikler planlarken hasta, “Ben iyiyim, eve gitmek istiyorum” diyor. Bunun üzerine reçetesi düzenleniyor.
Prof. Yiğitbaşı, şu noktanın altını çizdi:
- Hasta başlangıçta kol ve göğüs şikayetiyle gelse, kendisi “zorla” hastanede tutulurdu.
Çağlar’ın hastaneden çıktıktan sonra, eczane önünde arabada baygınlık geçirdiğini kaydetti:
- EKG’de 15-20 dakika sonra yaşanan bir kalp krizi maalesef görülemeyebilir. Eşi İbrahim Bey’i yeniden Koşuyolu hastanemize yetiştirdi. Ani kalp ve solunum durması tanısıyla acil kod verilerek kendisine hızla kalp masajı-suni solunum uygulandı. Kalp atımı doğal ritmine döndü, tansiyon ve solunum normalleşti.
Ara ara kalp ritmi bozukluğu ve yeni atak riski nedeniyle hastanın Bağcılar’daki merkez hastaneye sevkinin kararlaştırıldığını anlattı:
- Bağcılar’daki hastanemiz anjiyografi, koroner yoğun bakım, kalp-akciğer makinesine sahip ileri bir merkezdir. Ambulans hastayı 3 hekim eşliğinde Avrasya Tüneli’nde 12 dakikada Bağcılar’daki merkezimize getirdi. Saat 02.20’ydi. Acil servis, yoğun bakım ve kardiyoloji ekipleri hastamızı karşılamaya hazırdı.
Çağlar’ın hemen koroner anjiyografi birimine alındığına değindi:
- Sadece kalbi besleyen ana damarın tam tıkalı olduğu, diğer damarların normal olduğu görüldü. Tam tıkalı olan ana damara başarıyla stent işlemi uygulandı. Birkaç dakika içinde tansiyon ve kalp ritminin normale döndüğü görüldü, yoğun bakıma alındı. Kalbin kasılma gücünün iyi olduğu ve hasarın minimum düzeyde kaldığı anlaşıldı.
Çağlar’ın eşi ile İTO’daki Başkan Yardımcısı Murat Kalsın’a son durumun şöyle aktarıldığını paylaştı:
- Hastamız uyanmaya başladı ama beyin hasarını engellemek amacıyla uyutulup soğutma işlemine başlandı.
Yaklaşık 3 saat sonra yeni bir atakla karşı karşıya kalındığını bildirdi:
- Ani şekilde şiddetli ritim bozukluğu (fibrilasyon) ve peşinden kalp durması gelişmesi üzerine hasta kalp-akciğer makinesine (ECMO) bağlandı. Yapılan uzun süreli canlandırma uygulamaları ve ECMO cihazı desteğine rağmen hastamız maalesef saat 06.00’ya doğru kaybedildi.
Anjiyo sırasında ikinci krizle ilgili belirti görüp göremediklerini sordum, şu yanıtı verdi:
- En küçük bir belirti yoktu. İkinci kriz çok ciddi bir şoktu.
Prof. Yiğitbaşı, noktayı şu ricayla koydu:
- Dünkü yazınızda hastanemizin adını kullanmamıştınız. Arkadaşlarımızın bir kusuru yok ama bu yazınızda da sadece benim adımı zikretmenizi rica ediyorum.
Prof. Gazi Yiğitbaşı’nın penceresinden o gecenin öyküsü böyle...
Paylaş