GEÇEN pazar günü Trabzon... Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) "İller İçin Gelecek Stratejileri"nin "Trabzon Sonuç Raporu" değerlendiriliyor...
TEB önderlik etmiş, Trabzonlular "ortak akıl" arayıp, sonuç raporunu ortaya koymuşlar. TEB’in Trabzonlu Genel Müdürü Varol Civil, rapordaki öneriler konusunda üzerlerine düşenleri yapma sözü verip, tartışmayı açtı, arkası geldi.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı Şadan Eren, kentin sorunlarının bilindiğini, artık tedaviye geçme zamanının geldiğini vurgulayıp, sözünü fındıkla bağladı: "Allah fındığı neden kabuklu yarattı diye içerlemeyelim, kabuğunu kırıp yiyelim..."
Söz fındıktan açılınca Trabzon’un Robert Kolej mezunu önde gelen fındık ihracatçılarından Sabit Sabır araya girdi: "Dünyanın fındığı Türkiye’den soruluyor.2 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz ama bir fındık politikamız yok.Hep fiyat odaklı adımlar atıyoruz, yanlış yapıyoruz.Başımız sıkışınca elde kalan fındığı yağ yapıyoruz.Güzelim fındık yağla harcanır mı?"
Sabit Sabır’ın bu sözleri, konuyu katma değeri yüksek ürünlere, fındığı daha fazla işlemeye getirdi. Varol Civil, İsviçre örneğine odaklandı: "Bakın İsviçre bir tane bile fındık üretmiyor.Ancak, dünyanın çikolatası İsviçre’den soruluyor.İsviçre denince akla çikolata geliyor.Bu örnek bize hep katma değeri yüksek ürünlere yönelmenin, marka yaratmanın önemini gösteriyor."
Bu konuşmalar yapılırken "Trabzon Sonuç Raporu"na baktım... Birçok kentte olduğu gibi Trabzon’da da "ortak çalışma kültürü"nün olmadığı tüm çıplaklığıyla rapora yansımıştı.
Yani, "küçük olsun, benim olsun" mantığı hakimdi... Kimse Trabzon’u birlikte marka haline getirecek, kenti "kabuğu kırılmış fındık"tan öte götürecek formüller geliştirmeyi düşünmüyordu.
Her ne kadar rapora katkıda bulunan, kendilerine "Kerteriz", "Zigana", "Öz Zigana", "Vargit" gibi isimler veren Trabzonlu "ortak akıl" arama grupları bu tür öneriler getirse de, "ortak hareket etme kültürü"nün olmayışı, çıkış yolu arayışlarının önündeki en büyük zorluk gibi görünüyordu.
Bu izlenimimi toplantıda sorduğum soruyla da dillendirdim. Şadan Eren, Trabzon için çok çaba harcayan bir kişi olarak hemen karşı çıktı: "Ortak çalışma kültürümüz olmasa da birbirimizi aşağı çekmeyiz."
Trabzon’dan dönerken Sagra’yı düşündüm. Bayındır Holding çatısı altında başarılı bir marka olarak kendini gösteren Sagra, zamanla zora girdi.
Şimdi Fiskobirlik, Sagra’yı alıp, üreticiden gelen fındığı "katma değerli ürün"e dönüştürmek istiyor. AKP yönetimi ise "Dur bakalım, Sagra iyice dibe vursun, fiyatı düşsün, sonra alırsın" diye fren koyuyor.
Kim bilir... Belki de TEB’in çabalarıyla ortaya konulan rapor, en azından Trabzon’un kabuğunu kırmasa da çatlatmaya yarar.
Eğer kabuk çatlarsa, arkası gelir.
Arçil’le Şota tamam mı başkan? Allahü ekber
TRABZONSPOR’un eski futbolcu ve yöneticilerinden Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, TEB’in toplantısındaki kısa buluşmamızda futbolla ilgili bir-iki fıkra gibi olay anlattı.
Bunlardan biri şöyle:
Gürcü futbolcular Arçil’le Şota’nın Trabzonspor’a alınmasının söz konusu olduğu günlerde Faruk Özak camiye gider, tam imamın arkasında saf tutar...
Namaz vakti gelince imam cemaate seslenir: "Ey cemaat safları düzeltelim, sıklaştıralım..."
Sonra kısık sesle Faruk Özak’a sorar: "Arçil’le Şota tamam mı başkan?"
Özak’tan "tamam" anlamında işaret alınca namaza durur:
"Allahü ekber..."
Aptal yönetim aynı adamdan iki tane almış
BAYINDIRLIK ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın Trabzonspor yönetimindeki günlerinden fıkra gibi bir olay daha:
Gürcü ikiz futbolcular Arçil’le Şota, o günkü maçta pek iyi performans sergileyemez. Şeref tribününe yakın bölümden şu ses duyulur: "Ya bu yöneticiler amma aptal.Aynı adamdan iki tane birden almış..."
Faruk Özak, fıkra gibi anekdotları aktardıktan sonra ekledi: "Evdeki ninelerden camideki imamlara kadar herkes futbolu iyi bildiğini düşünür, taktik vermeye kalkar.Futbol kulübü yönetmek çok zordur..."