KÜRSÜDE MAN Ticari Araçlar Grubu Başkanı Hakan Samuelsson, salonda dünyanın çeşitli ülkelerinden 50-60 gazeteci var. Samuelsson, ekrandaki grafiklerle MAN Ticari Araçlar Grubu'nun 2003 bilançosunu anlatıyor.
Samuelsson, özellikle otobüs üretimini anlatırken, Türkiye'den, Ankara'daki tesislerinden söz ediyor.
O sırada ekrana gelen grafikte, MAN Türkiye'nin üretim kapasitesinin artış seyri yer alıyor. 2002'de yıllık 1100 otobüs kapasitesine sahip olan MAN Türkiye, 2004'te bu rakamı 1600'e yükseltiyor.
Samuelsson'un sunumundaki iki grafik daha özellikle Türkiye açısından önem taşıyor. MAN Ticari Araçlar Grubu'nun 2001'de 39 bin 024 olan toplam personel sayısı 2003'te 34 bin 729'a iniyor. MAN'ın personel azalttığı ülkeler arasında merkezinin bulunduğu Almanya da yer alıyor.
MAN'ın Almanya'daki otobüs tesislerinde 2001'de 4 bin 473 olan personel sayısı 2003'te 3 bin 460'a düşüyor. Buna karşılık yine otobüs tesisleri bazında bakıldığında Almanya dışındaki ülkelerde 2001'de 3 bin 133 olan personel sayısının 2003'te 4 bin 586'ya çıktığı göze çarpıyor.
MAN Türkiye'nin Genel Müdür Yardımcılarından Tuncay Bekiroğlu, kulağıma ‘‘4 bin 586 kişinin 2 bin 500'ü Türkiye'de çalışıyor’’ diye fısıldıyor.
Samuelsson'un sunumundan sonra MAN Ticari Araçlar Grubu Başkan Yardımcılarından Anton Weinmann'la sohbet ediyoruz.
Weinmann'a, sorularla ‘‘Türkiye'yi otobüste üretim merkezi yapmışken kamyonda da aynı adımları atsanız. Sadece iç pazara kamyon üretmeyin, otobüsteki büyüme çizginizi kamyona da yansıtın’’ mesajı veriyoruz.
Weinmann, öncelikle MAN Türkiye'deki personel sayısının artışına dikkat çekiyor: ‘‘2002'de Ankara'daki tesislerimizde 1843 kişi çalışıyordu, 2003'te 2 bin 500'e çıktı. Yani, yüzde 63 artış oldu. Üstelik kapasitemizi de artırıyoruz. Türkiye'deki personel sayımız yakında 3 bine çıkacak.’’
Weinmann, bir de karşılaştırma yapıyor: ‘‘Otobüs, daha emek yoğundur. Kamyonda 100 saat olan işçilik süresi otobüste 2 bin saate kadar çıkıyor.’’
Weinmann, sıraladığı verilerle Türkiye'nin önemini, avantajlarını vurguluyor, ancak ‘‘kamyon üretim merkezi’’ne olumlu yanıt veremiyor.
Samuelsson'u izlerken, Weinmann'la konuşurken Türk otomotiv sektörünü düşünüyorum. Türkiye Ford, Renault, Fiat, Toyota ve Hyundai'nin üretim merkezi rolünü iyi oynuyor.
Mercedes ve MAN, Türkiye'yi ‘‘otobüs üretim üssü’’ seçiyor. Ford'un, BMC'nin ve Askom'un boy gösterdiği kamyon üretimine Mercedes de yükleniyor. Renault Truck, Türkiye'de üretime hazırlanıyor... MAN, kamyon üretiminde şimdilik iç pazarla yetiniyor...
Yine de MAN Ticari Araçlar Grubu'nun bilançosundan çıkan, ‘‘Dünyada işçi atıyoruz, Türkiye'de işçi alıyoruz’’ mesajı bizi mutlu ediyor.
İşsizlikten kırılan Türkiye'ye bundan iyi mesaj olur mu?
Üretim bandında sigara içilir mi
MAN'ın Münih yakınlarındaki Dachau'da bulunan kamyon kompleksindeyiz... Üretim bantlarının arasında dolaşırken sıkça Türk işçisine rastlıyoruz.
Ellerindeki sigaralar dikkatimi çekiyor, ‘‘Sigara içme yasağı yok. Akaryakıta yakın çalışmadıkça rahatça sigara içebiliyoruz’’ yanıtı alıyorum. Sadece Türk işçileri değil, Almanlar da üretim sırasında sigarayı dudaklarından eksik etmiyor.
MAN Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Tuncay Bekiroğlu'na, Ankara fabrikasındaki uygulamayı soruyorum, ‘‘Bizde üretim hattında sigara içmek yasak. Sadece dinlenme mekanlarında içilebiliyor’’ diyor.
Tesislerde toplam 7 bin kişi çalışıyor. Bunun 1500'den fazlasını Türk işçileri oluşturuyor. İşçi maaşı da 2-3 bin Euro arasında değişiyor.
Fabrika turu biterken üretim bandında sigara konusu kafama takılıyor.