Paylaş
Bunun için billboard’ları donatmasına ne gerek var? Zaten bu iş görevi değil mi?" sorusunu yansıttım, Vali Muammer Güler’den hemen yanıt geldi:
"Kafalara takılan soruyla konuyu gündeme taşıdığınız, bize olayı daha iyi anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim."
İstanbul Valisi Muammer Güler, ardından gerekçeyi açıkladı: "En üstte bizim adımız olsa da o projenin başka paydaşları da var. Ayrıca, bu tanıtımı, bilinçlendirmeyi yapmamızı Dünya Bankası istiyor. Velilere de bir mesaj olduğunu düşünüyor."
Başta Osman Benzeş olmak üzere, kimilerinin aklına, "Dünya Bankası bu işe ne karışıyor?" sorusu gelebilir. Güler’in bana anlattıkları arasında bu sorunun yanıtı da var:
"17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrasında Dünya Bankası, İstanbul’da okulların güçlendirilmesinden felakete karşı birçok hazırlık için 310 milyon Euro’luk kaynak kullandırıyor. Dolayısıyla ’hem tanıtım yapın, hem vatandaşı bilinçlendirin’ önerisi de onlardan çıkıyor."
Aslında İstanbul’un depreme karşı vatandaşı bilinçlendirmeden, okulların güçlendirilmesine kadar birçok harcaması için kullandığı kaynak Dünya Bankası’nın 310 milyon Euro’suyla sınırlı değil. 300 milyon Euro’luk bir kaynak da Avrupa Yatırım Bankası’ndan sağlanmış. Yani, İstanbul Valiliği’nin önderliğindeki çalışmalarda 610 milyon Euro’yu kullanmak mümkün.
Güler, "507 okulu depreme karşı güçlendirdik" afişlerindeki slogana dikkat çekti: "Billboard’lardaki afişlerde ’Güvenli yaşam için 1 adım atalım’ deniyor. Depreme karşı herkesin elinden ne geliyorsa yapmasını istiyoruz."
İstanbul Valiliği’nin öncülüğünde yürüyen çalışmalar çerçevesinde, bugüne kadar depremle ilgili 3 milyon broşür dağıtılmış. Bazı bölgelerde vatandaşa "deprem çantası" verilmiş.
Güler, ayrıca 17 Ağustos 2008 günü imzaladıkları protokollere vurgu yaptı:
Türk Telekom’la MOBESE fiber altyapısı için anlaşma imzalandı.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’yla 3 bin mühendisin eğitimine dönük program planlandı.
TÜRKSAT ile uydu haberleşmesinin sağlanması protokolü yapıldı.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’yle tarihi eserlerin risk analizi programlandı.
Türk Kızılayı’yla "Oba, Mevlana Çadır Evleri ve Sahra Hastanesi" protokolü yapıldı.
Dünya Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası 610 milyon Euro’yu İstanbul’a göndermiş, depreme karşı "uyanık olun" diyor...
Valilik ve paydaşları, "Güvenli Yaşam İçin 1 Adım Atalım" çağrısı yapıyor..
Durmayalım, depreme karşı birer adım atalım...
HÜRRİYET Gazetesi’nin "Hürriyet Hakkımız, Tren Özgürlük" projesinin son durağı Edirne’ye gittiğimde Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Yardımcı’yla borsayı gezmiş, "Sünenin emdiği buğday oranını ölçmede iki farklı yöntem" yüzünden çiftçinin zarar görebildiğini yazmıştım.SÜNENİN EMDİĞİ BUĞDAY ÇATLAĞI BİTİYOR, ÖLÇÜM YÖNTEMİ TEKE İNİYOR
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi de olan Mustafa Yardımcı’nın isteği, "sünenin emdiği buğday miktarını ölçme yöntemi teke düşsün" şeklindeydi.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan gelen yanıtta, öncelikle bu konuda bir "yöntem çelişkisi" yaşandığının itirafı var. Önce itiraf bölümüne bakalım:
Süne emgi oranlarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, borsalar ve TMO farklı iki yöntem uyguluyor.
Bakanlığın kullandığı yöntem partiden 10 ayrı 100 danenin sayılarak, süneli danelerin ayıklanması ve 10 tekerrürün süne emgili danelerin ortalamasının o partinin genel emgi oranını göstermesi şeklinde gerçekleşiyor.
Borsalarda ise 25 gram buğday tartılarak, bu miktardan süne emgili daneler ayrılıp tartılıyor, ağırlıklar karşılaştırılarak yüzde olarak sonuca ulaşılıyor.
Bakanlığın ilgili kurumlarının yaptığı ölçüm, bilimsel temeli olan uluslararası araştırmalarda da kullanılan ve sonuçlarının doğruluğu bilimsel olarak da kanıtlanmış yöntemdir.
Süne emgili dane ağırlık kaybetmiş veya kaybetmemiş olabilir. Her iki durumda da kalite bozulması söz konusuyken 1000 dane sayımında her iki durumda da sonuç aynı olur.
Ancak, borsalar tarafından yapılan ağırlık yönteminde ürün kalitesi aynı olduğu halde emgili içi boş ve dolu danelerin miktarına göre ağırlık değişeceğinden yanıltıcı sonuçlar alınabiliyor.
2008 yılında borsalarda Bakanlık uzmanlarının yaptığı çalışmalarda ortalama yüzde 1 çiftçi aleyhine ve borsalar lehine bir ölçüm hatası oluştuğu belirlendi.
Bakanlığımız tarafından yapılan emgi analizleri ile borsa analizleri karşılaştırılacak olursa Bakanlığımızın yaptığı analiz sonuçları çiftçinin ürününün bir üst değerden satışını sağlıyor. Dolayısıyla çiftçinin lehine bir sayım metodu olduğu görülüyor.
Tarım Bakanlığı’ndan gelen yanıtta, "sünenin emdiği buğday ölçümü"nün teke düşeceğine dönük mesaj da şöyle: "Süne Mücadelesi İzleme ve Yönlendirme Komisyonu’nun 14.04.2008 tarihli kararına göre, süne emgili buğday ölçümünde farklılıkların kaldırılması için çalışmalar başlatıldı."
Artık bu yıl olan oldu, "süne çatlağı"nın faturasını çiftçi ödedi...
Ölçüm yönteminin teke düşmesi gelecek hasat mevsimine yetişir mi acaba?
Paylaş