Paylaş
- Denizli, kriz sırasında tatsız olaylarla gündeme geldi. Bir yandan sevdiğimiz bir işadamının intiharı, diğer taraftan Esat Sivri gibi büyüğümüzün fabrikasını kapatmak zorunda kalması, kentimizde moralleri sıfıra indirmişti. Ama şimdi hızla toparlanıyoruz.
- Neler oluyor? Örneğin işini kaybedenler yeniden iş başı yapabildi mi?
- Kriz öncesinde, yani 2008’in ilk yarısında istihdam 150 bin kişiyi bulmuştu. Krizde 120 bine kadar indi.
- Ya şimdi?
- Şimdi 148 bine kadar çıktık. Arayı kapatmak üzereyiz.
- İhracat ne durumda?
- Yüzde 38’le en hızlı ihracat artışını biz gerçekleştiriyoruz.
Yeri gelmişken Denizli’deki ihracatçılar birliği yapısında gerçekleşen değişikliğin altını çizdi:
- Birliğimizin adı, “Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği-DETKİB”di. Şimdi “Denizli İhracatçılar Birliği’ne-DETİB” dönüştü. Diğer sektörleri de kavramış olduk.
- Toplam ihracat ne durumda?
- 2008 yılında ihracatımız 1.3 milyar dolardı. 2009’da 1 milyar dolara inmişti. Yeniden 1 milyar doları aştık. Ancak, Denizli’de üretim yapan, kayıtları bizde görünmeyen şirketleri de dikkate alırsak ihracatımız 2 milyar doları rahat buluyor.
- Anlaşılan Türkiye’deki iyileşme Denizli’ye daha fazla yansımış...
- Üzerimizdeki “ölü toprağı” kalktı... Denizli’deki müteşebbis ruh yeniden ortaya çıktı. Kentimiz sadece tekstil ve konfeksiyonla biliniyordu. Oysa bizde çimento da var, cam sanayi de...
Süleyman Kocasert başkanlığındaki DETİB, kentte canlanmayı daha fazla tetiklemek için sürekli projeler ortaya koymaya başlamış:
- Öncelikle “Made in Denizli” projemizi devreye aldık. Ayrıca, Antalya’yı “En iyi havlu Denizli’den gelir” ilanlarıyla donatacağız. Antalya’ya gelen turistlerin dikkatini daha fazla çekmek istiyoruz.
Ocak ayında Koçtaş açılışı için Denizli’ye gittiğimde o günlerin DETKİB Başkanı Raşit Güntaş’ı aramıştım. İlk ricası şu olmuştu:
- Lütfen Denizli’yi kapanan fabrikalar ve işadamı intiharlarıyla anmayın...
Süleyman Kocasert’i Bombardier fabrikası turu sırasında dinleyince anladım ki, Denizli o sıkıntılı günleri önemli ölçüde geride bırakmış...
Denizli’deki kriz, Funika Holding’in patronu Osman Nuri Sözkesen gibi bir girişimciyi intihara sürükledi... Esat Sivri gibi tekstil sektörünün duayenine fabrikasına kilit vurdurdu...
O yaraların üstünü kapatmak pek mümkün görünmese de Denizli’deki toparlanma hızlandıkça, yaşanan acıları unutturmaya yardımcı olabilir...
Kutan’ın yeğeni Kanadalı’ya dış mekan sporunu Türkiye’den giden aletlerle yaptıracak
ÖNCEKİ hafta perşembe akşamı Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın başkanlığında Toronto’da gerçekleşen iş forumunun başlamasını beklerken bir Türk işadamı yanıma yaklaştı:
- Hemşerim merhaba. Ben Nedim Kutan. Recai Kutan’ın yeğeniyim. Kanada’da yaşıyorum.
- Neler yapıyorsunuz?
- Aslında bir-iki yıl öncesine kadar inşaat yapıyordum. Şimdi “Doapark” adlı bir şirketim var. Türkiye’den “dış mekan spor aletleri” ithal edip, burada pazarlıyorum.
- Var mı alıcısı?
- Birkaç sipariş aldık, arkası gelecek gibi görünüyor.
- Peki Kanada’ya yolunuz nasıl düştü?
- Ben Malatya Atatürk Lisesi’nden sonra Deniz Gezmiş’in yakalandığı yıl ODTÜ’yü kazandım. Aslında hedefim ABD veya İngiltere’de okumaktı, olmadı. Sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde iktisat okudum. Ardından Pamukbank’a girdim.
Nedim Kutan, daha sonra borsa işlerine girmiş:
- Nihat Zabçı’yla birlikte Arz Menkul Değerler’in Kadıköy Şubesi’ni işlettik. 1983 yılında Kanada’ya göçmenlik için başvurdum. Tam Kanada’ya taşınmaya niyetlenmişken çocuk doğdu, babam rahatsızlandı, kaldık.
- Ne zaman Kanada vatandaşı oldunuz?
- 2001 krizi sırasında yeniden başvurduk ve kabul edildik.
- Doapark’ta ortağınız var mı?
- Şirketin Türkiye’deki adı “Doğapark”... Burada da onlarla ortağız.
Nedim Kutan, bunları anlatırken, Malatya’daki çocukluk günlerini anımsadı:
- Siz de hatırlarsınız... Malatya’da bazı derelerden rahatlıkla su içerdik. Çünkü suyu temizdi.
- Evet...
- Şimdi Kanada’da aynı şeyi yapabiliyorum.
- Kanada’nın neresinde yaşıyorsunuz?
- Moncton adlı küçük bir kent...
Türk işadamları dünyanın her köşesini zorluyor... Kanada’ya dış mekan spor aletleri satışı da bunun güzel örneklerinden birini oluşturuyor...
Hasta yakını ‘konuk evi’ni unutmayalım
MALATYALI İşadamları Derneği (MİAD) Başkanı Yunus Akdaş aradı:
- Geçen gün Malatya’daydım. Turgut Özal Tıp Merkezi’nin yanında yapımı süren “hasta yakını konuk evi”nin çatısı kapanmak üzere. Odalar için söz verilen kaynağı toplamamız gerekiyor.
- 3 milyon lirayı aşan söz verilmişti değil mi?
- Evet... Ödemeler başladı ama bazı dostlarımız günlük iş yoğunluğuna dalmış olabilir. Bir hatırlatma yapsan.
Akdaş’ın ricası üzerine “konuk evi” için oda başına 60 bin lira bağışlamaya söz verenlerin listesini yeniden yayınlıyorum:
* Şahin Nalbant (5), Vahap Küçük (3), Ahmet Akbalık (4), Bayram Şahin (2), Mehmet Yılmaz (2), Abdullah Kiğılı (2), Necmettin Bitlis (4), Yunus Akdaş (1), Mustafa Can (1), Nurettin Yaşar (1), Zeki Baykal (1), Naci Ekşi (1), İsmail Gülle (2), Gazi Akmercan (2), Turan Tuna (1), Mustafa Paşalı (1), Hidayet Işık (1), Mustafa Akboğa (1), Nüvit Karagöz (1), Hüseyin Bozkurt (2), Hüseyin Oflaz (1), Hasan Yıldırım (1), Ömer Çokyaşar (1), Cengiz İlktemur (1), Burhan Polatlı (1), Ömer Özpehlivan (1), İlhan Şahintürk (1), Nevzat Karaduman (1), Cemal Yılmaz (1), Orhan Kaya (1), İbrahim Tez (1), İlyas Karahan (1), Ali Taşkıran (1), Mehmet Fırat (1), Fikret Tanrıverdi (1), Bülent Arıkan (1), Serdar Mutlu (1), Halit Yüksel (1), Hayati Bilgiç (2), Genç MİAD (1), Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (1), Ahmet Demezoğlu (1).
Paylaş