Paylaş
- 13 Nisan 2019 Cumartesi sabahı Darülaceze’de bir buluşma var, katılırsanız sevinirim.
Ardından Darülaceze Başkanı Hasan Cebeci imzalı davetiye elime ulaştı:
- T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve İdare Meclisi Üyemiz Necmeddin Bilal Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşecek “Dünü, Bugünü ve Yarını ile Darülaceze” programı ve “Sosyal Hizmet Şehri Projesi”nin tanıtımına bekliyoruz.
Programın başında Darülaceze’deki dönüşümü, hizmet iyileşmesini anlatan kısa filmler izledik:
- Darülaceze, 1895’te II. Abdülhamid tarafından kuruluşundan bugüne 30 bini çocuk, 100 bin kimsesizi ağırladı.
Ardından İstanbul Okmeydanı’ndaki kompleksin otopark alanında gerçekleşecek proje ekrana yansıdı:
- 35 bin metrekarelik projede yurt, ticari alanlar ve otopark olacak. Bu proje, Darülaceze’ye sürdürülebilir gelir kapısına dönüşecek.
Sonra “Yeni Sosyal Hizmet Şehri” projesi ekrana geldi:
- Arnavutköy ilçemizde gerçekleşecek 150 bin metrekarelik şehir“3Y” olacak. Yani, “yavaş, yatay, yaşanabilir” şehir şeklinde planlandı. Yüzde 80’i yeşil alana ayrılacak. 1500 kişiyi ağırlayacak.
Bilal Erdoğan, bu projeyi şöyle tanımladı:
- 21’inci yüzyılın Darülacezesi Arnavutköy’de olacak. Darülaceze, “Gelenekli gelecek” nişanesidir. Buradaki gönüllülük ruhu yaşatılmalıdır. Yaşlı hizmetleri tüm dünyada ticarileşmiş durumda. Ülkemizde vakıf hizmeti halinde devam ediyor. Bu açıdan Darülaceze dünyada tek diyebiliriz.
Başkanlığını Fatih Recep Saraçoğlu’nun yürüttüğü Darülaceze Vakfı’nın Başkanvekili Kemal Akar’a yeni projenin bedelini sordum, şu bilgiyi paylaştı:
- Arnavutköy’deki projenin inşaatı 600 milyon lirayı bulacak. Biz de Vakıf olarak kaynağın sağlanmasına yardım edeceğiz.
Darülaceze Başkanı Cebeci, Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” eserinden alıntıyla söze girdi:
- Yedeksubay olarak Sarıkamış’a giderken Kayseri’de mola verir. Ramazan topunu patlatan görevliye misafir olur. Görevli, kendisi için evden götürdüğü yemeği onunla paylaşırken, sofraya 3’üncü kişi oturur. Yaşça onlardan büyük olan görevli, yemeğin azını kendine ayırır, iki askere pay eder. Arada çaktırmadan kendine ayırdığını da onların önüne sürer.
Bu alıntıdan şu mesajı çıkardı:
- Cömertlik servetle orantılı değildir. Aslolan, var olanı paylaşmaktır.
Darülaceze’nin 125 yıldır din, dil, ırk, siyasi görüş ayrımı yapmadan hizmet verdiğini belirtti:
- Burası, bütün insanlığın ortak değeridir.
Şu çağrı ile noktayı koydu:
- Darülacezelik olmadan Darülaceze’ye gelin...
“Darülaceze gönüllüsü” olarak kürsüye çıkan Erden Timur, kurumu 7 yıl önce çocuklara yardım çerçevesinde tanıdığını vurguladı:
- Son 2-3 yıldır Darülaceze’ye daha sık geliyorum. Burası birliğin timsali bir yer. Herkesi birleştiriyor.
Kurumun 125 yıldır hizmet verdiğine işaret etti:
- Sürdürülebilir geliri olmadan 125 yıl hizmet verebilmek, buranın bereketinden kaynaklanıyor. Anadolu’da bir söz vardır, “Yardım ettiğinin elini öp” derler. Darülaceze öyle bir yerdir. İnsana o fırsatı verir.
Darülaceze’nin gelecek yüz yıllar boyunca da kimsesizlerin yuvası olabilmesi için çağrıya kulak verelim...
Darülacezelik olmadan Darülaceze’ye gidelim, omuz verelim...
PAGO’LU HASAN DEDE MÜNİH’TEKİ MUTFAKTA TORUNUNU İZLİYOR
MÜNİH’deki iş makineleri fuarı Bauma turunun ardından Simge Grup ve E-Mak’ın kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Nezir Gencer ile Yardımcısı Emre Gencer, danışmanları meslek büyüğüm Orhan Tinengin’e sordu:
- Akşam yemeği için planınız nedir?
Tinengin, yanıtladı:
- Pageou Restaurant, Tuncelili şef Ali Güngörmüş’ün mekanı. Hamburg’daki restoranı Michelin yıldızlı idi.
Ali Güngörmüş’ün adını duyunca arşive girdim, Mey İçki’nin o dönemki CEO’su Galip Yorgancıoğlu’nun rakı tanıtımı için Kasım 2011’de Frankfurt’ta düzenlediği toplantı sonrası yazdığım yazıya baktım. Düzenlenen rakı gecesine mutfakta imza atan şef Ali Göngörmüş’ün şu sözünü buldum.
- Istakoz çorbasında rakı da kullandım.
Güngörmüş, Münih’teki Pageou’yu 2014’te açtığını belirtti:
- Tunceli’deki köyümüzün adı Pago idi. Restorana isim seçerken köyümün adından yola çıktım.
Mutfağa giriş kapısının üstündeki büyük fotoğrafı sordum, gülümsedi:
- Fotoğraftaki benim dedem... Hasan dedem...
Mönüyü hazırladığı ürünlere dikkat ettim, çoğunu Türkiye’den, Anadolu’dan aldığını gördüm. Sohbet ederken Tunceli’deki köyü ile bağının kopmadığını vurguladı:
- Her sene giderim. Annemin kuruttuğu erikleri getirir, restoranımda pazarlarım.
Restoranın girişindeki raflara baktım, Güngörmüş’ün Akdeniz Mutfağı ve Türk Mutfağı üzerine yazdığı iki kitabını gördüm.
Michelin yıldızlı restoran işletmiş ilk Türk şefin, Türk mutfağını başarılı yorumuyla Münih’te sunması, malzemeyi Anadolu’dan alması ülkemiz için önemli temsil örneği sergiliyor...
Paylaş