Ceylanpınar’da 400 bin dönüm alandaki hububat kuraklığa kurban gitti
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
KOÇ Holding’in tüm gıda şirketlerini çatısı altında toplayan Tat Konserve’nin Genel Müdürü Güçlü Toker, bugün adı Harranova Tarım’a dönüşen Koç-Ata-Sancak Çiftliği’nin başındayken bir gün 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i ziyarete gitti: "GAP projesini yakından inceledim. Böyle bir projeyi nasıl hayal ettiniz ve hayata geçirmek için temellerini attınız?"
Güçlü Toker, gazeteci Metin Toker’in oğlu, İsmet İnönü’nün torunuydu.
İnönü Ailesi’nden birinin kendisini övmesi, GAP projesini böylesine candan desteklemesi Süleyman Demirel’in hoşuna gitti: "Başlangıçta amacımız bölgedeki vatandaşlarımıza su götürmekti. Çünkü, çoğu vatandaşımız bir tas suya muhtaçtı."
Toker, Tat Konserve’nin başına geçtikten sonra, Şanlıurfa’daki deneyimlerinden yola çıkıp, iki yıl kadar önce bölgede salçalık domates üretme denemeleri başlattı.
İlk sonuçlar olumlu olunca, geçen yıl kiraladıkları 4 bin dönüm alanda domates üretimine yöneldiler.
Bu yıl domates üretimi için kiralanan alan 12-13 bin dönüme çıktı.
Güçlü Toker ayrıca, Koç Holding yönetimini Balıkesir’deki salça fabrikasını Şanlıurfa’ya taşımaya ikna etti.
Böylece Şanlıurfa, Tat’ın domates ve salça üretim merkezine dönüşmeye başladı.
Geçen perşembe günü Güçlü Toker’le birlikte Şanlıurfa’da domates tarlalarını gezdik, bitme aşamasına gelen fabrikaya uğradık.
Yol boyunca Atatürk Barajı’nın sulama bağlantılarının uzanabildiği alanlarla, henüz suya kavuşamamış tarlaların farkını gördük.
Aslında sulanabilir alanlarda öylesine potansiyel ortaya çıkmıştı ki, ne bölge halkı, ne Türkiye, yeteri kadar değerlendirmeye başlayamamıştı.
Bir tarafta suya bir vana kadar yakın olanlar, diğer tarafta sadece yağmur umuduyla hububat ekilmiş ama kurumaya yüz tutmuş tarlalar...
Oradaki sohbetlerde öğrendim ki, devletin elindeki Ceylanpınar TİGEM’de 500 bin dönüm alanı kaplayan ekinlerin 400 bin dönümlük bölümü kuruduğu için sürülmüştü.
Biz Şanlıurfa’da bunları konuşurken, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in, Güneydoğu’daki 9 ili kapsayan, "Kuraklıktan zarar gören çiftçi borçları bir yıl ertelendi" açıklaması geldi.
Devlet, Ceylanpınar gibi yerde 400 bin dönüm alandaki ekini kuruttuktan sonra, yağmur umuduyla ürün almaya çalışan çiftçinin borçlarını ertelemek, faizini silmek sorunu çözmeye yetecek mi?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da açacağı "GAP Paketi", bölgenin potansiyelini ortaya çıkarabilecek mi?
Sultandağı kirazdan 47 milyon dolar kazandı, biz neden kazanmayalım GAZETEMİZİN Yayın Sahibi Temsilcisi Hasan Kılıç, geçen gün elinde "Bafra Haber" gazetesi, "Her gün Malatya yazıp, Bafra’yı bir kereyle geçiştiremezsin" dercesine geldi.
Gazete, Bafra Kaymakamı Bekir Dınkırcı’nın ilçede daha güzel günlerin kapısını aralayan çalışmalarıyla doluydu.
Telefonda da konuştuğum Bekir Dınkırcı, Bafra’nın verimli topraklarında ürün çeşitlemesi üzerinde duruyordu: "1 dekar buğdayın net getirisi 100 YTL, 1 dekar çeltiğin getirisi 300 YTL, 1 dekar tütünün getirisi ortalama 300 YTL. Oysa bir dekar seradan 10 bin YTL kazanmak mümkün."
Dınkırcı, Bafra’da meyveciliği de geliştirmek üzere yönlendirmeler yapıyordu: "1 dekar bodur kiraz yılda 4 bin YTL, 1 dekar bodur elma 6 bin YTL kazandırır. İlçemiz meyvecilikle milyonlarca dolar gelir elde edebilir."
Kaymakam Dınkırcı, Bafralılar’a örnek de veriyordu: "Afyon’un Sultandağı ilçesi, 2007 yılında sadece kirazdan 43 milyon dolar gelir elde etti."
Dınkırcı, Sultandağı’nın 43 milyon dolarlık kiraz gelirini ortaya koyarken, Bafralı’ya "Biz neden kazanmayalım" der gibiydi...
Bafra, Dınkırcı’nın öncülüğünde yepyeni "kazanç kapıları" açacak gibi duruyor...
Tolon Makine’yi neden unuttunuz
HÜRRİYET’in 60’ıncı kuruluş yıldönümü nedeniyle 1 Mayıs 2008 günü yayınladığımız 60 artı 60 ekinde sanayinin gelişimini yazma görevi bana verilmişti...
Benden istenen bazı anı ve izlenimlerle Türk sanayisinin gelişiminin fotoğrafını ortaya koymamdı.
Baştan sona bir kronoloji asla değildi.
Yazımın ana bölümünde Güngör Uras’la Ege Cansen’in bir Arçelik buzdolabı anısından yola çıkıp, sözü yürüyen çamaşır makinelerinden bugüne getirmiştim.
Eki hazırlayan arkadaşlarımız eski bir beyaz eşya fabrikası görüntüsü olarak Tolon Makine’nin o dönemlerdeki Bursa fabrikasını kullanmış.
Fotoğrafa bakıp, yazıda kendilerinden söz edilmediğini gören Tolon Makine’nin Genel Koordinatörü Bülent Hasdemir, bana "üzüldük" mesajı gönderdi: "Santrifüjlü çamaşır makinesinin Türkiye’deki ilk imalatçısı Tolon Makine’den söz etmemiş olmanız büyük eksiklik. Kurucumuz Kamil Tolon’a haksızlık."
Hasdemir’in aktardığına göre, Bursa’da kurulan Tolon Makine’yi Dara Tolon 1969’da İzmir’e taşımış.
İlk endüstriyel otomatik çamaşır makinesine de imza atmış.
Tolon Makine halen Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde 120 çalışanla faaliyetini sürdürüyormuş.
Bilmem bu satırlar Tolon Makine ailesinin gönlünü almaya yeter mi?