MALATYA İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Cemil Çelik, liseden itibaren öğrencilik yıllarından arkadaşı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’ü aradı:
- Üniversitemizde konferans vermeni isterim.
Ahmet Ertürk, Cemil Çelik’in davetine uyup, geçenlerde Malatya’ya gitti. Hem annesini ziyaret etti, hem de İnönü Üniversitesi’nde konferans verdi.
Ertürk, 2-3 günlük Malatya ziyareti sırasında Battalgazi ilçesindeki (Eskimalatya) Ulucami’ye de gitti. 1224 yılında Selçuklu Hükümdarı 1.Alaaddin Keykubat’ın yaptırdığı Ulucami, Malatya’nın önemli tarihi varlıklarından biriydi. Son yıllarda gerçekleşen restorasyon "işi bilenler"in içine pek sinmemişti.
Ertürk, Ulucami’yi gezerken, minberde asılı Türk bayrağı dikkatini çekti. Bir an düşündü: "Caminin içine bayrak asmak yaygın mıdır acaba?"
Yanındaki arkadaşlarına sordu:
- Minbere asılmış Türk bayrağının bir anlamı var mı?
Arkadaşları tam gerekçeyi hatırlayamadı:
- Bildiğimiz kadarıyla teröre kurban giden şehitlerimizin cenazelerinin geldiği bir dönemde yaşanan yoğun duygular içinde camilere Türk bayrağı asıldı. O günlerden beri de duruyor.
Ertürk, elbette o seyahatinde Malatya’daki tüm camileri gezmiş değildi. Genel durumu öğrenmek için Doğan Haber Ajansı (DHA) Malatya Temsilcisi Mikail Pelit’e sordum. Belki de ilk günlerde konu konuşulmuş, sonra da camilerde asılı bayrağı herkes benimsemişti. O yüzden Mikail, soruma anlam veremedi:
- Ben bir bakıp, sana bilgi vereyim.
Pelit, Malatya’daki müftülük yetkilileriyle konuştu, aldığı yanıtı bana özetledi: "Bildiğimiz kadarıyla Türkiye’de sadece Malatya’daki camilerde Türk bayrağı asılı. Şehit cenazeleri vesilesiyle bir imamımız görev yaptığı camiye bayrak asmış. Sonra diğer imamlarımız da buna uymuş. Aslında camiye bayrak asılmaz. Ancak, şimdi ’O bayraklar indirilmeli’ desek hemen bizi ’bayrak düşmanı’ ilan ederler."
Şimdi yazıyı okuyanların bir bölümünün, "Camiye asılan Türk bayrağının sana ne zararı var? Neden böyle bir konuyu yazma gereği duydun?" türünden kızgın sorular yönelttiğini duyar gibiyim.
Benim asla bayrağımıza saygısızlık yapmak, karşı durmak gibi amacım olamaz. Eğer Türkiye’de sadece Malatya’daki camilerin içinde bayrağımız asılıysa, bunu bilginize sunmak istedim o kadar...
"Camiye bayrak asmak doğru mudur?" tartışması yapmak isteyen, uzmanlara danışır, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan diğer ülkelerdeki durumu da soruşturur...
Böylece sorunun yanıtına ulaşır...
Koç, GAP’taki domates işini daha da büyütüyor
ÇAĞDAŞ Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Prof. Türkan Saylan’a "eğitime katkı"larından dolayı 100 bin dolarlık Vehbi Koç Ödülü’nün verildiği tören sonrasında Koç Holding Gıda ve Perakende Grubu Başkanı Ömer Bozer’e GAP’taki domates ve salça üretimini sordum:
- Geçen yaz iyi sonuç aldık. Az da olsa kárlılık da var.
- Tat Konserve Genel Müdürü Güçlü Toker, Şanlıurfa’daki domates tarımını daha da büyüteceğinizi söylüyordu.
- Şanlıurfa’daki 12-13 bin dönüm alanda geçen sezon 80 bin ton domates elde ettik. Yeni sezon için 20 bin dönüm alana çıkacağız. Domates üretimimiz 150 bin tondan aşağı düşmez. Aslında geçen yaz Tat Konserve 500 bin tonla tarihi domates rekorunu kırdı. Normalde 300 bin tonu geçmiyordu.
- Harranova Çiftliği’ni bırakmamak sizin için daha iyi oldu diyebilir miyiz?
- Elbette... Güçlü Toker, Şanlıurfa’da tarıma dönük üretimi geliştirmek için elinden geleni yapıyor. Bizim oralarda olmamız, doğru üretim yöntemlerini yaygınlaştırmamız gerekiyor. GAP’ta özel sektöre çok iş düşüyor. Biz Maret’in kesimhanesini de Şanlıurfa’ya taşıdık.
Koç Grubu, bir ara Harran’daki hayvan çiftliğinden çekilmeyi düşünmüş, ortakları Kurdoğlu Ailesi’yle Ethem Sancak’a teklif bile etmişti. O dönemde, "Koç, GAP’ta tarımsal üretime biraz da sosyal sorumluluk projesi gibi bakmalı" demiştim...
Koç Grubu, Şanlıurfa’da tarım işini büyütmekle en doğrusunu yapıyor...
Yunanlı kadın Ziraat’e ’hesabım olduğunu eşim bilmesin’ dedi
BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, "Türkler’in bir Kuzey Avrupa bankasında 60 milyar doları var" deyince Ziraat Bankası’nın Atina şubesinin açılışında öğrendiğim bir ayrıntı aklıma geldi.
Yunanlı bir kadın, Ziraat’in Atina’daki şubesine para yatırmaya gitmiş:
- Size para yatıracağım ama burada hesabım olduğunu kocamın bilmesini istemiyorum.
Bankanın yetkilileri tereddütsüz yanıt vermişler:
- ’Bankacılık sırrı’ denen bir uygulama vardır. Sizin izniniz olmadan zaten kimseye hesabınızla ilgili bilgi veremeyiz.
Yıllardır rakamlar havada uçuşur:
- Türkler’in başta İsviçre olmak üzere yurtdışında 60-100 milyar doları var.
Bırakın o hesapların izini sürmeyi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Uzanlar’ın İsviçre’deki altınlarına bile tam olarak ulaşamadı...
BDDK’nın, "2 Mart akşamına kadar dışardaki parasını getirmeyen yanar" havasına girmesi, o paraların sahiplerini ne kadar ikna etmiş olabilir?