Buğday fiyatı indi ekmek de ucuzlasın

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi, Edirne Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Yardımcı, "Hürriyet Hakkımız, Tren Özgürlük" için gittiğimizde borsa seans salonunda buğday fiyatlarını irdelerken, bir çağrı yaptı:

- Ekmeklik buğdayın kilo başına fiyatı bir ara 65 YKr’nin üzerindeydi. Şimdi 45 YKr’ye kadar indi. Bence ekmeğin fiyatının indirilmesi gerekir.

Oysa Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, bir-iki gün önce basın toplantısı yapmış, şu mesajı vermişti: "Yıllık ekmeklik buğday ihtiyacı 12 milyon ton civarında. Ekmek fiyatında Ramazan ayında bir artış olmayacak. Pidenin ise ekmeğe göre işçiliği, maliyeti farklı olduğu için ekmeğe göre yüzde 20 pahalı olabilir."

Mustafa Yardımcı’ya bunu hatırlattım, çağrısında ısrar etti:

- Buğday ve dolayısıyla un fiyatı yükselince ekmeğe zam istediler, yaptılar. Madem öyle şimdi de buğday fiyatı düştü. Onlar da ekmeğin fiyatını düşürmeliler.

Yardımcı
’yla bunları konuşurken, fırıncıların Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’le yaşadığı tartışmayı anımsadım. Fırıncılar daha önce Türkiye’de ve dünyada buğday fiyatlarının yükselmesi üzerine ekmeğe zammı gündeme getirmişlerdi. Eker, "Sadece buğday fiyatına endeksleyip ekmeğe zam istemeleri doğru olmaz" diye bu isteklere karşı çıkmıştı.

Şimdi Yardımcı’nın "ekmeğin fiyatını indirin" çağrısına fırıncılardan şöyle bir yanıt gelebilir: "Elektriğe, doğalgaza yüklü zam geldi. Akaryakıt fiyatı yüksek. Tüm bunlar bizim maliyetlerimizi etkileyen unsurlar. Evet, buğday fiyatı düştü ama bu tek başına ekmeğin fiyatını indirmeye yetmez."

Buğdayın kilo başına fiyatı 15-20 YKr düştü diye, ekmeğin fiyatında indirim beklemenin fazla iyimserlik olduğunu belirtip, geçen gün yazdığım "süne ölçüm çatlağı"na döneyim.

Aynı zamanda tarla bitkileri profesörü olan AKP Edirne Milletvekili Necdet Budak, Yalçın Bayer’e, "Edirne merkezindeki buğdaylar süneden zarar görmüş değil. Tüccar, süne emmiş diyerek, buğdayın fiyatını düşük tutmaya çalışıyor. İşin içinde politik oyun var" demiş.

Ben yazımda, Türkiye’nin "sünenin emdiği buğday" ölçümünde tek formülde birleşememesine dikkat çekmiştim. Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve Edirne Ticaret Borsası, "örnek 100 gram buğdayın 25 gramı üzerinden" ölçüm yapıyor.

Tarım Koruma Kontrol Müdürlükleri, "Biz 1000 dane üzerinden ölçüm yaparız" diyor...

TSE ve TMO’nun kabul ettiği yöntemde "sünenin emdiği buğday" oranı, diğerine göre yüksek çıkıyor. Bundan da çiftçi kayba uğruyor.

Önce yöntemi teke düşürmenin yolunu bulalım, sonra "buğdayı ucuza kapatma oyunu" oynayan varsa, onların yakasına yapışalım...

Patrona kredi vermedim koltuğu bırakıp gittim

SON tartışmalar üzerine arşive girdim, 24 Haziran 2006 tarihli, "Patrona kredi vermedim, koltuğu bırakıp gittim" başlıklı yazımı buldum.

Yazı, o dönemde el konulan Pamukbank’la ilgiliydi. Mehmet Emin Karamehmet’in Çukurova Grubu’na ait Pamukbank’ın eski genel müdürlerinden İbrahim Betil, anılarını "Hafiften Bankacılık" adlı kitapta toplamış, 2002 yılı başında yayınlamıştı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Pamukbank’a el koyup, kapatması üzerine, İbrahim Betil’in kitabından dikkatimi çeken şu bölümü, söz konusu yazımda yansıtmıştım:

"1985 Ağustos’unda Mehmet (Mehmet Emin Karamehmet) şirketlerinden birine küçük bir kredi istedi. Ne ben, ne kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı, ne de kredi komitesi bu krediyi uygun gördük...

Mehmet, bir ay boyunca krediyi ısrarla istedi. Aslında isteyiş şekli, bankanın sahibi gibi falan değildi. Sık sık telefon edip, rica ediyordu. Diğer yandan bizim gerekçelerimiz sağlamdı. Sık sık onun telefonlarına ret cevabı veriyorduk. Yani, patronun kredi isteğini kabul etmedik...

Bir süre sonra kredinin son derece ’sakin ve sessiz’ bir şekilde kullanıldığını öğrendim. Çok şaşırdım. Mehmet, bizim Çınar’ı (Doğan Çınar) ikna etmiş ve haberim olmadan kredi kullandırılmış.

Konuyu yönetim kurulunda Çınar’a sordum... Bocaladı, cevap veremedi. Başımı Mehmet’e çevirdim. O da sessizdi... Yönetim kurulundan Çınar’a bağlı birimlerin denetimi yetkisini istedim, vermediler...

Bu şartlar altında genel müdürlük yapamayacağımı söyledim. İlk genel müdürlüğümden ayrılışım işte böyle oldu. 1.5 yıl süren çekişmeyi noktalamıştım. Çınar kazanmıştı. Benim ardımdan Çınar genel müdürlüğe atandı. Ancak, Mehmet’le Çınar’ın yolları da 1.5 yıl sonra ayrıldı..."

O yazıda vurgulamıştım, yeniden hatırlatayım. İbrahim Betil, eski patronu Mehmet Emin Karamehmet’le ilgili bölümleri göndermiş, "itirazınız var mı" diye sormuştu. Karamehmet’ten Betil’e burada aktardığım bölüm dahil, hiç itiraz gitmemişti...

Pamukbank tartışmaları yeniden ısıtılmışken, İbrahim Betil’in yazdıklarını hatırlatayım dedim...

ABD tasarruflu ampulü vatandaşa hediye ediyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, "kamu binalarındaki ampuller tasarruflu olanlarla değiştirilecek" genelgesiyle ilgili haberimizin yanına yazdığım küçük nota ABD’den, Los Angeles’ta yaşayan bir Türk’ten mesaj geldi:

"Geçen gün kapımızın önüne bırakılmış 2 ampul ve üzerinde not vardı. Notta çeşitli hesaplar yer alıyor ve özetle, ’Mevcut ampulünüzü size ilettiğimiz tasarruflu olanla değiştirdiğinizde, ampul başına 54 dolar tasarruf sağlamış olursunuz’ deniyordu."

ABD’den mesajı gönderen okurum, Türkiye’de de hükümetin herkese "tasarruflu ampul" dağıtmasını öneriyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in, kamu binaları sonrasında bu konuda da çaba harcayacağını sanıyorum.

Bu arada, sözünü ettiğim küçük yazıda, Başbakanlık Basın Sözcüsü Akif Beki’yi eleştirmiştim. Beki, Genel Yayın Müdürümüz Ertuğrul Özkök’ü arayıp, serzenişte bulunmuş, arkadaşımız Ayşegül Akyarlı’ya "baştan savan yanıt" vermediğini söylemiş.

Amacım Akif Beki’yi üzmek değil, eski bir gazeteci olarak kendisini arayan gazetecilere mümkün olduğunca yardım etmesi gerektiğini hatırlatmaktı...

Tatildeyken kendisini üzdüysem, kusura bakmasın...
Yazarın Tüm Yazıları