SANIRIM 1985 yılıydı... Necati Doğru, Hürriyet’te ekonomi müdürü, ben, Erkan Çelebi ve Celal Pir de yanında muhabiriz. Bir sabah elimizdeki haberleri Necati Abi’ye anlatıyoruz. Sıra Erkan’a geldi, elindeki bilgileri aktardı, Necati Abi yüzüne baktı: "Arkadaş, ben anlamadım."
Erkan, yeniden anlatmaya başladı. Necati Abi taktik değiştirdi: "Bak Erkan, say ki ben ’sokak karısı Melahat’ şimdi anlat."
Erkan, yazacağı haberin bigilerini daha basite indirgeyerek anlattı, Necati Abi anında güzel bir başlık oturttu. Necati Abi’nin, "Anlamadım"ı oynaması, kuru rakamlardan oluşan ekonomi haberini daha "sıcak", okunabilir hale getirmek içindi.
Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) "İstanbul’un Uluslararası Finans Merkezi Olma Potansiyelinin Değerlendirilmesi Raporu" tanıtılırken Necati Abi’yle çalıştığımız günleri hatırladım.
Rapora göre, 2 milyar Euro’luk yatırım yapılacak, 2025’te Türk finans sektörü 20 milyar Euro’luk ek gelire kavuşacak, 150 bin kaliteli iş gücüne de yeni iş kapısı açılacaktı.
Deloitte&Touche yönetici ortaklarından Uğur Süel’in sunumundan sonra Başkan Ersin Özince başta olmak üzere TBB yönetim kurulu üyeleri soruları yanıtladı. Epey bir süre yanıtlar teknik düzeyde kaldı.
İstanbul’un uluslararası finans merkezine dönüşmesinin 2025’te 20 milyar Euro’luk ek geliri nasıl yaratacağı tam ortaya konulamadı. Bunun üzerine TBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’e, Necati Abi’nin "Ben sokak karısı Melahat" deyişini anlattım. Ardından sordum:
"İstanbul uluslararası finans merkezi olunca, yabancı şirketler hisselerini İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) mı halka açılacak. Türkiye’nin bugün New York’a, Londra’ya gidip menkul kıymetlerini pazarlamaya çalıştığı gibi başka ülkeler aynı şeyi İstanbul’da mı yapacak?"
Özen, "Bunların hepsi olacak" yanıtı verdi, Özince örnekledi: "Şu anda Türk bankaları kendi varlığa dayalı menkul kıymetlerini yurt dışında pazarlıyor. Bunlar içeri dönebilir. Buradan 100 milyar dolarlık kaynak yaratılır. Ayrıca mortgage kağıdı çıkarıp, 200 milyar dolar toplayabiliriz."
Konuyu bir-iki gün sonra 1999’dan beri Türkiye’de faaliyette olan ABD merkezli aracı kurum Raymond James Securities Türkiye CEO’su Emir Sarpyener ve Başekonomisti Özgür Altuğ’la konuştuk.
Emir Sarpyener, Raymond James Türkiye olarak Kazakistan’a ofis açtıklarını, diğer bölge ülkelerini de düşündüklerini söyledi, Kazakistan’da 70 şirketin halka açılma planı yaptığını anlattı.
Acaba Kazakistan’dan, Azerbaycan’dan; Türkmenistan’dan şirketler İMKB’ye kote olmayı düşünmez miydi? Sarpyener yanıtladı: "Aslında amaçlarımızdan biri de bu."
Sonra Sarpyener ve Altuğ, "İMKB’de bir ’uluslararası pazar’ vardı, kapandı mı acaba" diye yüksek sesle düşündü. Esra Sahici’den yardım istedim, soruşturdu. "Uluslararası Pazar" hareketsiz beklemedeymiş.
Madem İstanbul’u uluslararası finans merkezi yapmaya soyunuyoruz. İşe İMKB’deki "Uluslararası Pazar"ı canlandırmaktan başlasak nasıl olur?
İlk denemeyi de Kazakistan’la yapalım, ne dersiniz?
TÜBİTAK ödülü İbrahim Dinçer’e mi gitmeliydi
HAFTA içinde yakından tanıdığım bir profesörden mesaj aldım. Mesaj TÜBİTAK Teknoloji Ödülleri’yle ilgiliydi. Sözünü ettiğim profesörün bir arkadaşı, Prof. İbrahim Dinçer, Kanada’da Ontario Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Başkanı.
Kanada’da 2004’te "hidrojen yakıt hücreli araçlar" araştırmasıyla önemli ödül alan Prof. Dinçer, bu yılki TÜBİTAK Teknoloji Ödülleri’nin "yurtdışı bölümü"ne başvurmuş.
Geçmişte TÜBİTAK’ta 6 yıl kadar enerji alanında çalışmalar yapan Prof. İbrahim Dinçer, "Yayınlarım, bilimsel aktivitelerim oldukça fazla ödülü alırım" diye beklerken, ödülün ABD’deki Prof. Tuncer Edil’e gittiğini görünce üzülmüş.
Aslında ödül geçen ağustos ayında açıklanmış. Dinçer, sonucu görünce kendi yayın ve aktivite dökümleriyle Prof. Edil’in yayın-aktivite karnesini TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof ÖmerCebeci’ye göndermiş. Yetmemiş, bir de Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a ulaştırmış. Cebeci ve Aydın’ın makamından, "Araştırıp, bilgi veririz" yanıtı almış, ses çıkmamış. Ödül geçen hafta verilince, Prof. Dinçer yayın-aktivite karnesini bir de bana iletmek istemiş:
* Prof. İbrahim Dinçer: Bilimsel yayın sayısı 262, bilimsel aktivite sayısı 1387.
* Prof. Tuncer Edil: Bilimsel yayın sayısı 87, bilimsel aktivite sayısı 590.
Amacım bu yazıyla Prof. Tuncer Erdil’i üzmek değil, sadece Prof. Dinçer’in feryadını duyurmak.
Eğer haklıysa, belki ilgili birileri çıkıp özür diler...
Anadolu’daki KOBİ’lerin ondan öğreneceği çok şey vardı
ERCAN Kumcu, cumartesi günü yazısını geçtiğinde öğrendim Emin Öztürk’ü kaybettiğimizi. Hemen ortak dostumuz Abdurrahman Yıldırım’ı aradım, üzgündü: "Emin, 47 yaşındaydı. Bu sabah kalp krizi geçirmiş, anlaşılan çok şiddetliymiş ki, onu aramızdan alıp götürdü."
Emin Öztürk, Rüşdü Saracoğlu’nun Başkanlığı döneminde Merkez Bankası’ndaydı. Ben onu Türkiye Bankalar Birliği’nde, Genel Sekreter Ekrem Keskin’le birlikte çalışırlarken tanıdım.
Daha sonra Türk Ekonomi Bankası’na (TEB) Başekonomist olarak geçti. Emin Öztürk’ü, TEB KOBİ Akademi toplantılarının Malatya ve Elazığ duraklarında izledim.
Malatya’da, Battalgazi ilçesindeki kalıntıları birlikte gezdik, Elazığ’da TEB Genel Müdürü Varol Civil ve Genel Müdür Yardımcısı Turgut Boz’la beraber Harput’a çıktık. Öztürk, tarihi ve kültürel varlıklarımızla da yakından ilgiliydi, hepsini en ince ayrıntısına kadar biliyordu.
TEB KOBİ Akademi toplantılarında gördüm ki, Anadolu’daki KOBİ’lerin patron ve yöneticileri Öztürk’ü ilgiyle izliyor, ekonomik analizlerinden çok şey öğreniyordu.