Bırakın Malatya’yı, Adıyaman’ı Nemrut Türkiye’nin varlığı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
MALATYA Valisi Halil İbrahim Daşöz’ün Adıyaman Valisi olduğu günler... İki kent arasında Nemrut çekişmesi yine kızışmış... Halil İbrahim Daşöz, dönemin Adıyaman Valisi olarak, temsil ettiği kentten yana tavrını koymuş.
O günlerde Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığını yürüten şimdinin AKP Milletvekili Mücahit Fındıklı, Daşöz’le karşılaşmış: "Sayın Valim, bu kavgada fazla taraf olmayın. Bir gün yolunuz Malatya’ya da düşer..."
Fındıklı’nın dediği çıktı, Daşöz iki yıldır Malatya Valisi...
Renault’un, Total Türkiye ve Doğan Egmond’un da desteğini alarak yürüttüğü "Trafikte İlk Adımlar" projesinin 21’inci durağı için Malatya’ya gittiğimde Daşöz’le sohbet ettim. Fırsatı bulmuşken, AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu’nun yeniden canlandırdığı "Nemrut kavgası"nı iki tarafı da çok iyi bilen Vali Daşöz’e sordum. Önce Adıyaman’daki psikolojiyi ortaya koydu:
Atatürk Barajı yapıldı, Adıyaman’ın bir ilçesi 53 köyü sular altında kaldı. Baraj şimdi Harran Ovası’nı suluyor. Adıyamanlı bir yararını hissetmedi.
Malatya’da Çat Barajı yapıldı, suyu Adıyaman’dan geliyor. Sulama Malatya’nın işine yarıyor, Adıyamanlı yine bir yararını görmüyor.
Barajla birlikte Adıyaman’ın Diyarbakır’la da bağlantısı kesildi. Adıyaman bir anlamda çıkmaz sokak gibi oldu, orada yaşayanlar böyle bir psikoloji içine girdi.
Malatya’da havaalanı var. İstanbul’dan günde 4, Ankara’dan bir sefer var. Şimdi Almanya’dan da yazın haftada iki-üçü bulan uçak seferleri var.
Malatya’dan Nemrut’a uzanan karayolu, Adıyaman tarafına göre daha iyi durumda.Üstelik zirveye 200 metre mesafeye kadar arabayla çıkmak mümkün.
İşte bu durum, Adıyamanlı’larda, "Nemrut’u da elimizden alacaklar, bize birşey kalmayacak" kuşkusu yaratıyor. Ortamı germelerinin nedeni bu.
Vali Daşöz, sonra da Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu’nun şu sözüne vurgu yaptı: "Sayın milletvekili, Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’a, (Nemrut’a Malatya’dan gitmeniz, Mescidi Aksa’ya İsrail’in açtığı kapıdan girmeye benzer) demiş. Bu benzetme çok talihsizdi."
Aslında olaya en iyi çözümü bulacak isim de Vali Daşöz. Çünkü, iki tarafın da duyarlı noktalarını gayet iyi biliyor. Daşöz’ün önerdiği formül şu: "Nemrut’a nereden çıkıldığı önemli değil. Aradaki 300 metrelik yolu yapalım. Zaten Malatya’dan Nemrut’a çıkan, Adıyaman tarafına geçmeden olayın tamamını görmüş sayılmaz. Hem Nemrut, ne Malatya’nın, ne Adıyaman’ın malı sayılır. Öncelikle Türkiye’nin dünya çapında bir tarihi, kültürel varlığıdır."
Sonra AKP Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı’yla konuştum, Nemrut formülüne bir katkı da o yaptı: "El ele versek, Nemrut’a bugünkünün 5-10 katı turist çekmenin yollarını bulsak daha iyi olmaz mı?"
Kavga etmeyi bırakın, bakımsızlıktan dökülen Nemrut’taki tarihi eserlere sahip çıkın... El ele verip, daha iyi pazarlamanın yolunu bulun...
Coca-Cola, Kent’in Türklüğünü gizledi mi
THE Coca-Cola Company’nin Muhtar Kent’i 1 Temmuz 2008’den itibaren CEO’luğa, yani 145 milyar dolarlık uluslararası devin kaptanlığına atadığının açıklanmasından bir gün sonra dış basını tarıyoruz...
Tarık Devrim uyardı: "Yabancı ajansların hiçbiri Muhtar Kent’in Türk olduğuna vurgu yapmamıştı."
Dünyanın önde gelen gazetelerinden alıntılarla geniş haber yaptık. Haberlerin hepsinde Muhtar Kent’in Türk olduğu ayrıntısı vardı. Bazıları daha detaya girip, "New York doğumlu Türk" demişti.
Geniş haberin küçük bir ayağını da yabancı haber ajanslarının ilk gün Kent’in Türk olduğu ayrıntısına hiç girmediği oluşturdu. O kadar geniş haber içinde bu noktaya takılanlar olmuş...
Bir kere The Coca-Cola Company, Kent’i Türk olduğu için değil, yönetim becerisi nedeniyle şirketin zirvesine oturttu... Kent, hiçbir zaman "ABD’de Türk lobisinin önderliğini yapmak" gibi bir misyona soyunacağı iddiasında da bulunmadı...
Ama... Muhtar Kent’in Coca-Cola’nın kaptan köşküne oturmasının Türkiye’ye büyük katkılar getireceğine de kuşku yok...
Günü geldikçe bunları birlikte göreceğiz...
O imamla ilgili inceleme sürüyor
HATIRLARSANIZ kasım ayı başlarında iş dünyasının önde gelen profesyonel yöneticilerinden birine dayanarak, Beşiktaş Fulya’daki Yeni Cami imamı Muharrem Silkin’in "laiklik karşıtı" cuma vaazını gündeme getirmiştim.
İmam Muharrem Silkin, "Laikliği bize Lozan’da batılı şer güçleri dayattı" diyor, AKP Hükümeti’nin tam üyelik yoluna baş koyduğu Avrupa Birliği’ni (AB) de cemaatine "İsa ümmeti" diye tanımlıyordu.
Yazım üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir müfettiş aramış, yazımda sözünü ettiğim profesyonel yöneticiyle görüşmek istediklerini söylemişti.
Konunun akibetini merak ettim, profesyonel yöneticiyi aradım. Müfettişle görüşmüş, Muharrem Silkin’in vaazını tüm detaylarıyla anlatmış. Yönetici, cuma namazını birlikte kıldıkları şoförünü de ikinci tanık olarak müfettişle görüştürmüş.
Yani, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Silkin’le ilgili incelemesi sürüyor...
Bir kez daha vurgulamamda yarar var. İmam Silkin, laikliği sevmeyebilir, hatta düşmanı da olabilir... AB’yi "İsa ümmeti" olarak da görebilir...
Ama, devletin resmi imamı olarak, resmi görevi sırasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın koyduğu kuralların, söylemlerin dışına çıkamaz...