Belediye başkanına ’paylaşmıyorsun’ dedi dinlemeye takıldı

BİR işadamı, yaşadığı kentin belediye başkanına telefon etti. Belediye başkanı bir süredir karşılaşmadığı işadamına sitem etti:

Æ Abi bize hiç destek çıkmıyorsun.

- Sen de hiç paylaşmıyorsun arkadaş...

Æ Arada bizi hatırlasan, ihmal etmesen...

- Tamam da arkadaş ben de sana "paylaş" diyorum...

Aradan zaman geçti, kentin belediye başkanının adı bazı rüşvet olaylarına karıştı. Başlatılan operasyon sonrasında belediye başkanı gözaltına alınanlar arasına girdi.

Operasyon sürerken, kentin emniyet müdürü yakından tanıdığı işadamını çağırdı. Kısa sohbet sonrasında emniyet müdürü, işadamını ürkütecek konuya girdi:

Æ Yürüttüğümüz bir operasyonla ilgili dinlemeye takılmışsın...

- Ne dinlemesi?

Æ Ne olacak, biz bir operasyon çerçevesinde belediye başkanını da dinlemeye almıştık.

- Eeee... Benim ne ilgim var?

Æ Ne ilgin olacak. Belediye başkanına düpedüz "paylaşmıyorsun" demişsin.

- Ne olmuş "paylaşmıyorsun" demişsem.

Æ Daha ne olacak? Ortada rüşvet iddiaları var. "Paylaş" dediğin şeyin, "rüşvet" olmadığı ne malum.

İşadamı birden belediye başkanıyla konuştuğu günü hatırladı. Aralarında geçen konuşma konusunda hafızasını zorladı:

Æ Evet, "paylaşmıyorsun" dedim..

- Hah, bak işte. Ben de bunu söylüyorum.

Æ Ama benim "paylaş" dememde kasıt başkaydı. Ben belediye başkanına "sıkıntılarını paylaş, elimden gelen bir şey varsa destek çıkarım" demiştim. Benim söylediğimin parayla, pulla, rüşvetle ilgisi yok müdürüm.

- Biliyorum. Konuşmanın devamında zaten "sıkıntını paylaşmıyorsun" demişsin. Ama yine de seni yakından tanımasam, bilmesem, şüpheyle gözaltına alabilirdik.

İşadamı, emniyet müdürünün yanından çıkarken düşündü: "Ya bir kelime yüzünden beni de rüşvet soruşturması kapsamında gözaltına alsalardı? Allah korusun. Demek ki bundan sonra hangi ortamda olursa olsun, yanlış anlaşılabilecek hiçbir kelime kullanmamak gerekiyor."

Ne kadar dikkat edilirse edilsin, Türkçe’de farklı anlamlara çekilebilecek epey kelime, deyim var...

Acaba dinlemeye önlem olsun diye, "Bizi dinleyen arkadaş, bu kelimeyi şu amaçla kullandım, yanlış anlama lütfen" gibi parantez açma yöntemleri mi geliştirsek?

Kedi, köpek tedavisi varken veteriner ineklere bakar mı

SÖKTAŞ’ın Başkan Yardımcıları Muharrem Kayhan ve Hilmi Kayhan’la Aydın Germencik’teki Efeler Çiftliği’ni geçenlerde gezerken, hayvancılıkla ilgili bazı ayrıntılar gündeme geldi. Bunlardan birini Muharrem Kayhan, kardeşinden alıntıyla aktardı:

Æ Veteriner bulmakta zorlandığımız oldu?

- Neden?

Æ Kedi, köpek muayene edip, daha fazla para kazanmak varken, süt hayvancılığı yapılan bir çiftlikte çalışmak pek hoş gelmedi sanırım genç veterinerlere...

Bu durumda işsiz veteriner mi yok? Yoksa, işle işsiz veterinerin yolu mu tam kesişemiyor?..

Sabancı’da Harran Üniversitesi mezunu 8 çalışan varmış

TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) 19 Haziran’da gerçekleşen Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü’yü görünce sordum:

Æ Harran Üniversitesi’nden Sabancı şirketlerinde kaç kişinin çalıştığını saptayabildiniz mi?

- Elbette saptatık. Sabancı şirketlerinde toplam 8 Harran Üniversitesi mezunu çalışıyor.

Ahmet Dördüncü, durumu Harran Üniversitesi Rektörü Prof. İbrahim Halil Mutlu’ya da bir mektupla bildirmiş: "8-10 Mayıs’ta düzenlediğiniz Bahar Şenlikleri kapsamında yaptığım konuşma sırasında öğrencilerden gelen sorular çerçevesinde yaptığım araştırmaya göre topluluk şirketlerimizde Harran Üniversitesi mezunu 8 çalışan personelimiz bulunmaktadır."

Dördüncü, kısa mektubunda bir de ricada bulunmuş: "Bu bilgiyi özellikle soruyu soran genç hanım öğrencimizle paylaşmak isterim."

Prof. İbrahim Halil Mutlu, bunun üzerine Dördüncü’nün mektubunu üniversitenin internet sitesine koydurmuş...

Dördüncü, böylece öğrencilerin kafasındaki "Sabancı, Harran Üniversitesi mezunlarını işe almaz ki" peşin hükmünü önemli ölçüde ortadan kaldırmış oldu...
Yazarın Tüm Yazıları