Paylaş
- Sürdürülebilirlik konusunda en büyük sorumluluğun iş dünyasına düştüğünün bilinciyle bünyemizde “Sürdürülebilir Kalkınma Görev Gücü”nü kurduk. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma politikalarının vizyonunu oluşturmak amacıyla çalışmalara başladık. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’nin (WBCSD) hazırladığı “Vizyon 2050 Raporu” doğrultusunda önümüzdeki 40 yılın yol haritasını çizecek bir strateji dökümanı hazırladık.
Ümit Boyner’in davetine uyup önceki akşam toplantıya gittim. Boyner’in yanında TÜSİAD Şirket İşleri Komisyonu Başkanı Cansen Başaran Symes, Sanayi, Hizmetler ve Tarım Komisyonu Başkanı Ali Kibar, Sürdürülebilir Kalkınma Görev Gücü Başkanı Okşan Atilla Sanön ile Genel Sekreter Zafer Yavan vardı.
Buluşmanın amacı, 27 Eylül Salı günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de katılacağı “Vizyon 2050 Türkiye” toplantısını önemsetmek, birkaç gün öncesinden çok az ipuçlarıyla konuyu tartışmaya açmaktı.
Ümit Boyner’in yaptığı ön sunumdaki en çarpıcı slaytlardan biri, “Kaç Dünya Tüketiyoruz” başlığını taşıyordu. “Happy Planet Index”ten alınan slaytta şu bilgiler vardı:
- Afrika kıtasının büyük bölümü 1 dünya bile tüketemiyor. Türkiye’nin de içinde yer aldığı, Rusya’dan Orta Asya’ya, Çin’e uzanan ülkeler 1-2 dünya tüketiyor. Kanada-Avustralya-Japonya 2-4 dünyayı götürüyor. Dünyayı tek başına en çok kemirenin ABD olduğu görülüyor. Çünkü ABD, tek başına 4 dünya tüketiyor.
Boyner, bu tabloya bakıp yorumladı:
- Bu, sürdürülebilir bir durum değil. Böyle giderse, dünya kimseye yetmeyecek. Sürdürülebilirlik için hem denge kurulmalı, hem de dünyayı başta sera gazı olmak üzere birçok olumsuz etkenden korumanın yollarını aramalıyız.
Ardından dünya nüfusunun 2050’de 9 milyara çıkacağına vurgu yapıp ekledi:
- Dünya nüfusu giderek kentleşiyor. Küresel orta sınıf hızla genişliyor.
Derken ekrana bir başka dikkat çekici slayt, “Küresel ekonomik güç yer değiştiriyor” başlığıyla yansıdı. Goldman Sachs’ın 2007 verilerine dayanarak 2050’de dünyanın en büyük 10 ekonomisi şöyle sıralanmıştı:
- Çin, ABD, Hindistan, Brezilya, Meksika, Rusya, Endonezya, Japonya, İngiltere, Almanya.
Ümit Boyner, slayt üzerine konuşurken, altını çizdi:
- Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD), bu tabloyu Goldman Sachs raporundan almış. Biz de aynen alıp kullandık.
Bunun üzerine sorduk:
- AK Parti, seçim beyannamesini “Hedef 2023”, yani Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümü üzerine oturttu. Hükümet programını da aynı doğrultuda hazırladı. Başbakan Tayyip Erdoğan ısrarla Türkiye’nin 2023’te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girebileceğini belirtiyor. Sizin gösterdiğiniz tabloda ise 2050’de bile Türkiye ilk 10’da yer alamıyor. Bu tablo TÜSİAD’ın da görüşünü yansıtıyor mu?
- Biz bu tablonun yeni bir tartışma yaratacağını düşünmüyoruz. Hem artık günümüzde ve gelecekte tek başına çok büyümek yetmiyor. Büyümenin sürdürülebilir
olması, refahı adil dağıtması önem taşıyor. Tablo değişmeyecek diye bir kural yok. Örneğin ben Meksika’nın konumunu daha farklı düşünüyorum.
Boyner, dikkatimizi hep sürdürülebilirlik konusuna çekmek istedi:
- Tek başına büyümelere, dünyanın 10 büyük ekonomisi tablosuna takılıp kalmayalım. Hep birlikte sürdürülebilirlik üzerine kafa yoralım.
2050’de Çin’in en büyük ekonomi olacağı, ABD’nin ikinci sıraya düşeceği öngörüsü, insana şu korkuyu salıyor:
- Çin ve ABD 4’er dünya tüketecek konumda olursa diğer ülkelere ne kalacak? Sürdürülebilirlik üzerine kafa yormak, bu konuda seferberlik başlatmak durumu ne kadar değiştirip, dengeleyebilir?
‘2050 vizyonunu hazırlarken 2007 tablosu yanıltıcı olmaz mı
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in sunumunda benim en çok kafama takılan nokta “2050’de dünyanın en büyük 10 ekonomisi tablosu” oldu. Toplantının sonunda TÜSİAD Genel Sekreteri Zafer Yavan yanıma geldi:
- O tablo Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’nin “Vizyon 2050” raporundan alındı.
- Anlıyorum ama 2008-2009 kriziyle çok şey değişti. Bugün de Avrupa ülkelerinin durumu ortada. Bu tabloyu baz almak ne kadar doğru? Yeniden değerlendirmek gerekmez mi?
- Oturup bazı hesaplamalar yaptım. Türkiye’nin 2023’te dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girmesi için o tarihe kadar kesintisiz yüzde 9-10 büyümesi gerekiyor. O da pek kolay görünmüyor.
- Ama burada 2023’ten değil, 2050’den söz ediyoruz.
- Orada durum değişebilir...
Ümit Boyner bir kez daha vurgulama gereği duydu:
- Dünyanın 3’üncü, 8’inci veya 11’inci büyük ekonomisi olmak tek başına o kadar önemli değil. “Bu durum ne kadar sürdürülebilir, dünya ne halde olur”, hep birlikte ona bakalım.
Zafer Yavan ekledi:
- Bizim dökümanda farklılıklar olacak.
IMF’nin Türkiye tahmini kötümser
ÜMİT Boyner’e Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) dünkü gazetelere yansıyan son büyüme tahminleri soruldu:
- Bir kere önümüzdeki iki çeyrekte olmaz ya, sıfır büyüme de olsa, Türkiye’nin 2011 büyümesi yüzde 4.9’un altına düşmez. Ama şurası bir gerçek ki, bir yavaşlama söz konusu.
- Ya 2012’de ne olacak? IMF, Türkiye’ye dönük büyüme tahminini yüzde 2.2’ye indirdi.
- Biz TÜSİAD olarak henüz 2012 tahminlerimizi hazırlamadık. Ancak, IMF’nin tahminini çok kötümser buluyorum. Bir kere Türkiye’de hem yatırımcının, hem de tüketicinin güveni yüksek seyrediyor. Bankalarımız çok sağlam. Yani, kendi iç dinamiklerimizle yüzde 2.2’yi aşan büyüme potansiyelimiz var.
İnsani gelişmişlik çok önem taşıyor
BÜYÜME oranları tartışılırken TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, başka verilere de bakmak gerektiğini belirtti:
- Türkiye büyümesiyle dünyadan ayrıştı ama “Dünya İnsani Gelişmişlik Endeksi”nde hâlâ 83’üncü sıradayız. Ülkemizin burada da yukarılara doğru yükselmesi önem taşıyor.
Ardından rekabet sıralamasına vurgu yaptı:
- Dünya rekabet liginde de 56’ncı sırada yer alıyoruz. Demek ki, tek başına büyüme herşeye yetmiyor.
Çalışabilir nüfus yoğunluğu bizim için fırsat penceresi
ÜMİT Boyner, Türkiye’nin nüfusunun 2050’de 100 milyona çıkacağını vurguladı:
- Burada çalışan nüfus önemli. 2050’ye kadar olan süreçte çalışabilir nüfusumuz yüzde 68’e kadar yükselecek. Bu, Türkiye için önemli fırsat penceresi olacak. Daha sonra oran yüzde 64’e gerileyecek. Ondan sonra gerileme sürecek. O zaman çalışabilir nüfus potansiyelimizi iyi değerlendirmek gerekiyor.
Sonra bir ayrıntının daha altını çizdi:
- Bu dönemde eğitim çağındaki nüfusta yüzde 8 azalma olacak. Bu, Türkiye’nin eğitime dönük yükünü de düşürecek. Bunu da fırsat penceresi olarak görüyoruz.
Başka coğrafyalara açılalım Avrupa’yı göz ardı etmeyelim
ÜMİT Boyner’e Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Arap Baharı turu soruldu:
- Türkiye’nin özellikle bölgesinde söz sahibi olması büyük önem taşıyor. Konuya ekonomi penceresinden bakacak olursak, özellikle ihracatta başka coğrafyalara açılmak gerekiyor. Ancak, yine de asıl işin Avrupa’da olduğunu da gözardı etmeyelim.
Sonra dünyanın bir başka noktasına dikkat çekti:
- Başka coğrafyalara yönelirken Latin Amerika’yı da dikkate almak gerekiyor.
Paylaş